sağlıklı beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlıklı beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2014 Pazar

Mutluluğun formülü "Yağ"'da gizli!

Patrick Holford "İyi Hisset" kitabında:

"Geçmişten öğrenilecek çok şey var. Bir örneği, Afrika kıyılarında bulunan en erken insan iskeletleriyle, daha iç kesimlerinde bulunanlar daha fazla dişe sahiptir; öyle görünüyor ki, iç kesimlerde yaşayan kırmızı et yiyenler, balık yiyen sahil sakinlerine göre, birbirlerinin kafasına daha fazla vuruyorlardı. Aynı prensip bugün için de geçerlidir. Kulağa tuhaf gelebilir ama, bir ülkedeki cinayet oranı ile depresyon ve intihar oranını deniz ürünleri tüketimini öğrenerek tahmin edebilirsiniz.

...

Yunanistan'daki yaşlı insanlar (hani benim şurada "National Geographic'in belirlediği dünyanın en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı Mavi Bölge" yazımdakiler) arasında yapılan bir çalışma, her bir balık porsiyonunun depresif olma ihtimalini yarıya düşürdüğünü ortaya koymuştur. 
...
Balık ya da balık yağı eksikliği, hırçınlık ve saldırganlığın artışına sebeptir."





Şu 3 tarafı denizle çevrili, adalar dahil 8333 km'lik kıyı şeridine sahip, güzelim memleketimde, bazılarının hiç balık tüketmediği kesindir!!!

Zati, Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de balık tüketimi, önerilen miktarların oldukça altında.

Türkiye'de kişi başına balık tüketimi yılda 8 kilogram iken, dünyada ortalama 16 kilogram, Avrupa Birliği'nde ise 22 kilogram.
Haftada en az 3 kez (450gr.) balık tüketmemiz önerildiği düşünülürse...



Beslenme uzmanı Patrick ağabeyimiz önemli bir detay ekler:
"Keten tohumu ve kabak çekirdeği gibi bitkilerden alfa-linoleik asit denilen bir Omega 3 yağı tipi alabilmenize rağmen, en etkili Omega 3 yağı önce DPA sonrasında DHA'ya dönüşen EPA'dır. Ve YAĞLI balıklarda bulunuyor. Bu "3 silahşörler" kanda yükseldikçe Serotonin düzeyi de yükseliyor. Hatta sadece Serotonin'in etkisini arttırmakla kalmıyor, Serotonin inşa eden fabrika gibi çalışıyor."

Hemencecik, bakalım bakalım En İyi Balık'lar hangileri:
  • Taze somon
  • Taze uskumru
  • Ringa
  • Çiroz
  • Havyar
  • İstiridye

Oldu canım, mümkünse görüşmeyelim. Yahu, havyarlı kahvaltılar, her daim taze somon fümeli, kaparili, salataları bulduk da biz mi yemedik!

Allah'tan, EPA tedarik eden kaliteli balık yağı kapsüllerinin, Patrick'in uzunca listeli deneylere verdiği bölümün sonucu olarak, yararları kanıtlanmış. ;-)






Hatta FAYDALI YAN ETKİLERİNİ de şöyle sıralamış:
  1. Enflamasyonu azaltır. (Bikini'nin Notu: Alkali olma durum hali, gençlik, sağlık ve uzun yaşama sebebi. Ve dolayısı ile elbette zayıflama ve incelme desteği.)
  2. Kalp hastalığı riskini azaltır. (Bikini'nin Notu: Sevgi kaynağı diyesim var.)
  3. Esnek ve ipeksi cilt sağlar. (Bikini'nin Notu: OMG!)
  4. Daha iyi bir konsantrasyon sağlar. (Bikini'nin Notu: Malum, beynimizin %60'ı yağdan oluşur.)
  5. Daha az endişe ve hırçınlık sağlar. (Bikini'nin Notu: Evet, bunu yeni öğrendik.)
  6. Adet öncesi gerginliği ve acıyı azaltır. (Bikini'nin Notu: Ollleyyyyyyy.)








4 Ocak 2014 Cumartesi

Bu bir SAĞLIKLI YAŞAM TARZI Manifestosudur!

"Diyet" lafından illet geldi. Bu nedir ya? Yok "kalorim bitti ekmekle, artık 2 gün yemeyeceğim" intiharları.. Gözünün bile göremeyeceği minik tabaklardan oluşan porsiyonlarla doymaya çalışmalar.. "Dukan bilmem kaç gram yulaf ezmesine izin verir" hesaplamaları.. Yağı, kimyasallarla alınmış "diyet ürün" saçmalıkları..
"Diyet" mi yapıyoruz? Yoksa, hayatımızı "diyet"le mi ödüyoruz?
İzin verilse, farkına varacağız da!

Ama yok! Hiçbirimizin, bir tanemizin, bir gram suçu YOK!

Devletler devlet olsaydı, şimdi biz o "asıl tanımıyla" "gerçek diyetimizi" yapıyor olurduk da.. Ah işte ah..
Hepsi sizin yüzünüzden! Şeker bağımlısı yaptınız bizi! Zehirli karbonhidratlar ürettiniz! Susuzluğumuzu saçma sapan içeceklerle gidermeyi öğrettiniz! Nefes alacak ne zaman, ne de alan bıraktınız!

Şimdi biz, şaşırmışçasına, çareler arıyoruz! Ne bulursak, ona sarılıyoruz! Saldırıyoruz!




Bir de utanmadan "irade" lafını ediyorsunuz! Yok yaaaaaa.. Bilinçaltımıza işle de işle.. Ver ona sürekli coşkuyu.. Saniye kendinde olma şansını bırakma! Neymiş? "İrade"!

Televizyonu açsan, her dakika o reklamlar! AVM'lerin yemek katları nerdeyse toptan zaten onlar! Sokağa çıksan, kafanı çevirsen, bakmayacağım desen, yine gözünü yakalar bir dev billboard illaki köşesinden.






Yalandan "Obezite ile savaşan" sözde "Sosyal Sorumluluk" projeleri yapılıyor şimdi.. Yiyorsa, mısır şurubunu yasaklayın; GDO'suzu kalmadı zaten maalesef tohumun! Şeker içeriği olan her türlü yiyeceğe "tüketici bilinci" oluşturacak bir düzenleme getirin! Ev yemeği yapan esnaf lokantalarını destekleyin! Hayır, en ucuza, en zararlı ekmeği sen satıyorsun! Buğdayın tümünden yap şu unu da görelim!

70'lerin sonuna kadar herkeslerin beli incecikti! E nasıl olmasın? Şeker dediğin şey, sadece bayramlarda yenirdi! İnsanlar işlerine yürürdü! Açık havada mis gibi keyifler sürerdi! Bir zamanlar "DİYET" yapılmaz, öyle yaşanırdı!

Oysa, bu zamanda "DİYET"i düşünmek bile hiç kolay değil!

Pes edecek değiliz ya! Bikini bu! Bulmaz mı bir çaresini?!! ;-)

Hemen şu anda, eski zamanlar demişken, "DİYET" kelimesinin gerçek anlam önemini hatırlamak gerek: Antik Yunanca "diaita" ve Orta Latince "dieta"'dan gelmedir. Ve kendisi SAĞLIKLI YAŞAM TARZI demektir!!!!!!

Bana da 2014 Manifestomu ilan etmek düşer:
Artık tamamen SAĞLIKLI bir YAŞAM TARZI'na geçiyorum!





Evet kulağa şahane geliyor! "E haydi o zaman" demekle de hemencecik olmuyor! "İrade" denilen şey, aslında sabırdır! "Sabrı taşırmamak" da aslolandır! Bu da, minik adımlar, bir kerede küçük değişiklikler ve dolayısı ile başarmayı sürekli kılan keyifle olur! Üstüne bir de eğlence ekledin mi? Değmeyin MUTLULUK DOLU geleceğe..

Biz jenerasyonun hiç edinemediği, SAĞLIKLI alışkanlıkları, kolayca edinebilecek olduğum, üstüne üstlük bunu bir YAŞAM TARZI'na çevirecek kadar güçlü, minik adımlı bir program hazırlamam mı ben şimdi kendime?!





Her hafta bir konunun üstüne odaklanayım, yerleşsin o güzelce.. Sonra gelsin ardından diğer tüm güzellikler.. ;-) 
Süperim ben ya.. :-)





Hem de hemen bu pazartesi ile başlarsam, 1 Mayıs'a kadar 4x4 gücüne de ulaşmış olurum! Bizler değil miyiz ki "DİYET EMEKÇİLERİ", pardon "SAĞLIKLI YAŞAM EMEKÇİLERİ"??!! 
O halde, 1 Mayıs Bayramı'nda en şahanesinden kutlarız "YEPYENİ TARZ"lı şeklimizi!














18 Aralık 2013 Çarşamba

Bedenimle Sohbet

Yanlış anlaşılmasın kış mevsimiyle alıp veremediğim hiçbir şeyim yok! :-p

Doğayla kavga edilir mi hiç?! O senin için var! Seni sevmenin bir yolunu bulacağım kış ben! Sonraaa, bu kış şartlarında bizi eşşek misali çalıştıran bu sözüm modern hayata, içtenlikle söveceğim ki, birinden alayım sinirimi. Dur yahu, yeri gelmişken halledeyim hemen işimi. Sonraya bırakırsak, minik kar tanesi dönüşüyor dev "karbonhidrat getirin banaaaaaaaa" çığına...

Arkadaş, bunca saat çalışmak, öğretilerimize ters bir kere! İstanbul'da bugün gün batımı 16:41!!! Annemiz babamız ne derdi? "Sokak lambaları yanmadan, evde olun çocuğum!" Gelenek göreneklerimize aykırı bu çalışma düzeni! Tamam, üniversite yıllarımızda değil geç saatler, o lambalar söndükten sonra da eve dönüşler oldu! Oldu da, alacağımız ev hapsi cezalarına da razı gelmeyi bilirdik hani! Ah ahhh, o cezaların kıymetini bilememişiz. Ev hapsi dediğin, evde yan gelip yatmaca.. Hele o öğle saatlerine kadar uyumak yok mu?! 
Geç saatlere kadar çalıştığımız oluyor, ama yine sabah 06:30'da uyanılıyor ya???!!!!! BEN, İŞ HAYATINA DA EV HAPSİ CEZALARI GETİRİLSİN İSTİYORUM!




Çok şükür, günlerin kısalığı diplerini gördü! Gün dönümüdür şimdi.
Önce yavaşça, sonra hızlanarak muhteşem bir ahenkle uzayacak günler. Aralık sonuna kadar bir gün sabah, diğer gün akşam 1'er, Ocak başında akşamlara vererek ağırlığını yine her gün 1'er dakikalık uzamalar olacak. Ocak 21'inden sonra da 2'li 3'lü dakikalarla devam edecek. Şubat başında, sabahları Güneş'i Selamlama'larıma başlayabilir ve işten aydınlıkla çıkabilirim.




Aklımı seveyim. Ya da, #BikiniylePlankYapıyorum fikrini yüreğime düşüren meleklerime sağlık! Duruşlar uzadıkça, bedenime olan dikkatim de arttı ziyadesiyle. Nasıl artmasın? Tir tir titreyerek, "Buradayım!" diye haykırıyorlar! Son bir kaç gündür, o tam da istediğim şekle girmiş vücudum ile bikiniyle Bobou Alaçatı'da plank yapıyor hayalini ederken, gözlerimi açınca "Neredeyim ben yahu?" şaşkınlığını yaşayacak derecede kaptırıyorum kendimi. Yogini mi oldum ben acaba?! Yok, başka bir şeyse de, boşveeeeerr! Çünkü, ben çok sevdim bu işi.




İşi şöyle kış mevsimine de bağlayıp, tinsel birkaç sözle, bugün itibariyle en güzelinden başlamam mı ben meditasyonlarıma. Zira, kış, toprak ananın içselliğine dönüşüdür. Yakında, yeniden doğuş için kendini bütünlemesidir. Bize de doğa ananın çağrısına kulak vermek düşer!

Rahatça aldığım meditasyon oturuşumla, burundan alıp karnıma gönderdiğim ve ağızdan bıraktığım nefeslerime şöyle bir konsantre olayım. Bir kaç nefese dikkatten sonra, başlarım ben derin sohbetime:



Merhaba Beden. Sana bundan böyle bütünüm diyeceğim.
Seni yıllarca nasıl da görmezden geldim. "Ben" diye kabul etmedim. En önemlisi, seni hiç dinlemedim. Ben seni hiç adam yerine koymadım ki kulak vereyim! Halbuki sen hep söylemeye çalıştın: "Yoruldum" dedin. "Yahu daha aç değilim, nedir bunlar?". "Bak ya, şekeri ben düzenleyemiyorum tek başıma ama" dedin. "Sadece proteinlerle taş oldu böbreklerde" diye haykırdın. "Susuz kaldım, bak erkenden yaşlanıyoruz haberin ola güzellik". Söyledin hep, duydum da dinlemedim. 
Her şeye rağmen bana küsmedin.. Ne şahane şeysin sen! En ufak sağlığı, en küçücük sevgiyi hemen kabul ettin. Ben 1 verdim, sen 2 katını! Çok teşekkür ederim.
Şimdi, burnumdan karnıma aldığım derin nefeslerle sana gerçek sevgimi gönderiyorum. Ve ağzımdan bıraktığım nefesle biz artık bir bütün oluyoruz. Bir oluyoruz. Artık kulağım, dikkatim, ilgim ve tüm sevgim bütünümde.
Tüm sevgim bütünümle..







7 Aralık 2013 Cumartesi

Kilo vermek istiyorsanız, işte size 10 gerçek kural!

Kilo vermek üzerine her gün yeni bir haber, yeni bir kitap, yüzlerce diyet çeşidi duyuyoruz. Biri öyle der, diğeri farklı! Aslında gerçek o kadar ortada ve o kadar basit ki!

İşte size kilo vermenin 10 gerçek kuralı!


Kural 1: Tek doğru beslenme yöntemi, sağlıklı olanıdır! Doğal olan her şey, sağlıklıdır ve kilo vermenizi sağlar! Ve bu bir yaşam şekli olmalıdır!




Kural 2: Şeker ve ekmek, ve onların her türlü sahte arkadaşları, şeytandır ve insanı zehirler! Hepsinden uzak durun! Özellikle üzerinde "diyet" yazan tüm ürünlerden!



Kural 3: Aslolan 3 ana öğündür! Ara öğün ancak zorunlu durumlar içindir! Çiğ badem, taze ceviz veya zeytinden oluşmalıdır!



Kural 4: Kalori hesabı tehlikelidir! Yanlış yönlendirir! Doğrusu, midene ne attığına odaklanmaktır!




Kural 5: Su candır! Boşuna vücudumuzun %50'sinden fazlasını oluşturmaz. Gerçek su, pH'ı yüksek olandır.




Kural 6: Kilo vermek aktif bir hayatı seçmek demektir! Şu totonuzu kaldırın ve adım atmak için fırsatlar yaratın!




Kural 7: İyi bir uyku sağlık ve kilo vermek için şarttır! Hiçbir şeyin sizi gece yapılan 7-8 saatlik güzellik uykunuzdan etmesine izin vermeyin!




Kural 8: Yemek yemek, hiçbir probleminizi çözmez! Problemlerinizle yüzleşin!




Kural 9: "Diyetteyim" ve "Sağlık için besleniyorum" demekten korkmayın! Hatta dünyaya ilan edin! Size kimsenin karışmasına izin vermeyin! Gerekirse hadlerini bildirin!




Kural 10: En ufak gelişmeye bile sevinin! Kendinizle mutlu olun! Düşseniz de tekrar ayağa kalkın! Dünü dünde bırakın, kendinizi affedin ve ertesi gün yeniden başlayın! Asla vazgeçmeyin!





14 Ekim 2013 Pazartesi

Yemek Israrcıları ile Baş Etme Yöntemleri

Tatil gibisi yok! Şu 3 günü kendime ayırdım. Sonra ver elini anne kucağı..

Tam bir Bayram havası olacak! Yemekler çoktan planlanmış, alt hazırlıklar bitmiştir. Büyük dayım da geliyor ki.. Annem ve Teyzemler coştukça coşacaklar! Tatardır kendileri.. Hamurun deli çılgın çeşitliliğe ulaştığı bir mutfak: En sulu içten Çiğbörek, en ateşli kızartmalısından Kıygaşa, sıvı yağ ile elde açılan ve fırınlanan Cantık, en az 20 kattan oluşan yırtılmak üzere ki incelikten yapılan Baklava.. Çeşit çeşit Kobete'ler..
Oyy oy oyyyy..

Sadece bununla bitse! Annem'in can arkadaşları, benim ünlü Altın Kızlar, da başlamıştır hazırlıklara.. Bir de bunlar pek şirin komik! Yarış ediyorlar aralarında. "Ben kızıma şunu yaptım!", "Ahh kuzucum, bunu nasıl da özlemişsindir!", "Yarın da bendesiniz! Kızıma neler hazırlayacağım neler!"..

Hayatımın en değerli varlıklarına nasıl "HAYIR" diyeceğim ben!!!!!!




İş yerindeki Sabotajcılar ile baş etmek kolaydı! Nasıl da haykırmıştım, yine bir yurt dışından gelen sevgili iş arkadaşımın çikolata ikramına.. Sağlıklı, yepyeni bir hayata başlamışım! O zehirli GI bağımlılığından kurtulmak için ırgat olmuşum!!!! Sabote edeni ezmem mi??? Neye uğradığını şaşırmıştı zavallım! "Deli bu be?!" dedi, büyük ihtimal!

Sonrasında..  Daha herkesler uykulu, afyonu patlamamış halde ofise varmışken, benim deli müthiş enerjime dayanamayan yine aynı zavallım, "Sabah sabah, bu ne kafası?"'yla saygı duyar oldu!

Pet şişedeki Sassy Su'yuma, öğle yemekleri tabağımı uzunca hazırlama titizliğime, ikramlara "Ne tatlısın. Bayılırım. Ben birazdan alayım!" geçiştirmelerime (Zira, bu, karşındakini kırmadan ve 2. ısrara izin vermeyen müthiş bir Baş Etme, zaman kazanma Yöntemi), pek bir alıştılar. 5 tanesi Sassy Su tutkunu oldu şimdi! Bir tanesinin annesi, bana her gün dualarını yolluyor! Yemeğimin fotoğrafını çekmeyi unuttum gibi oluyorsam, uyarıyorlar! 3 gün önce de diğeri, "Tabağımı seninki kadar güzel hazırlamış mıyım?".


Henüz "sevgi" bağı geliştirmediğin, Yemek Israrcıları ile Baş Etmek, çok daha kolay! İkram ve ısrarlara "HAYIR" demek, henüz bize öğretilen "KABALIK" seviyesini almamıştır! Ha, yeni iletişime girdiklerin zaten seni "Bu böyle" şeklinde kabulleniveriyorlar!



İskender'i pidesiz servis edilmesini istediğimde, her seferinde garson, şaşkınlıkla, defalarca "Pidesiz?" sorgulaması yapıyor! İskender dediğin pidesiz olur mu hiç?! "Yanında, ayrıca getireyim hanfendi!". Net ve en tatlı tavrımla, "Diyetteyim! Almayayım, çok teşekkür ederim!" hemen işe yarıyor! Yine de bazen bir burukluk seziyorum. Garson servisi getirdiğinde, "Tam istediğim gibi olmuş! Şahane!" diyince gönlünü alıveriyorum. Hesap öderken, "Güzel etinizin doyasına keyfine vardım! Bayıldım!" ile de sonraki gelişime zemin hazırlıyorum ki, artık ne zaman oraya gitsem, o benimkinin uzaktan, "Hanfendinin pidesiz iskenderini hazırlayın!" coşkusuna sebep oluyor!

Geçen iş yeri kafeteryasındaki, tatlı mı tatlı, yanakları al al, servis yapan tonton teyzemiz, dayanamadı: "Kızım, dikkat ediyorum, aferin yoğurtlar çok sağlıklı, ama be güzel kızım, hiç pilav, makarna, ekmek yemiyorsun! Zayıfladın bak, azcık pilav vereyim türlünün yanına!". Sıra da çok, arkada bekleyenler, "Yok yok almayayım!". Bir mırıldandı ki arkamdan! Kızdı belli ki.. Dayanamadım, onun da işi bitince, aldım karşıma uzun uzun Şu Karbonhidrat Meselesi' ni anlattım. Ertesi öğlen, mercimek çorbasından alayım dedim de bizim tonton: "Yoooooooook kızım, bundan sana vermem! İçinde un var!". Kucaklayıp öptüm...





Ama bu iş, en sevdiklerine, canlarına, dostlarına, ailene gelince, hiç de kolay değil! Aksine çok zor! Aslında hepsinin, 10 numara 5 yıldız destekçin olmasını bekliyorsun da, en baş etmesi güç, en zor "HAYIR" diyeceğin Yemek Israrcıları maalesef onlar!

Zira, "diyet", yoksunluk, kısıtlama, zavallılık ve mutsuzluk hal durumlarıyla bağdaşmış bir kelime!!! Kurtarmak istiyor tüm sevdiklerin seni bu esaretten... Nasıl kırılır ki onlar şimdi?!

E bir de yıllarca, "Bayılıyorum senin bu tavuklu patatesli böreğine!", "Senin Mekik'lerin yanında Liva'nınkiler halt etmiş!", "İtalya'da yok böyle pizza!", "Böyle sufle, ben diyen balık restoranlarında bulamazsın!" cümleleriyle ateşli aşkını göster dur, şimdi "Tarzım değil, hıh!" mı diyeceğim??? Kim inanır?!

Süper bir fikir geldi aklıma.. Neden daha sağlıklı yiyecekleri beyinlerine kazımıyorum ki ben?! Hemen şimdi hepsini arıyorum. "Ben geliyorum, beni özlediniz mi? Neler hazırlayacaksın banaaaaaaaaa?" şımarıklığın arkasına, "Senin Kısırını bir özledim ki!", "Geçen mercimek köftesi yedim, senin yaptığın gibisi yok!", "Torbada tavuk!", "Yeşil Salata!", "Zeytinyağlı!". Yeni sevdiğim şeyleri onlara aynı ateşli aşkla hissettirmek lazım. Böylece bunlarla mutlu olduğumu onlara göstermiş, şefkat ve sevgilerini doyasıya akıtmalarına izin vermiş olurum. Herkesler mutlu! ;-)





Zaman ve sabır varsa, uzun uzun Yepyeni Hayatını, Sağlıklı Beselnme'yi anlatmak en şahane kökten çözüm..

Annem, yıllarca, "Bugün ne yedin aşkım? Aaaa ama çok az yemişsin! Şimdi hemen kendine bir şeyler hazırla! Olmaz öyle!" diye her Allah'ın günü arayanlardan. Onu ikna edip, destekçim haline çevirmek için her gün sabırla, bazen o sabrı bulamadım ya, beslenme şeklimi anlattım durdum. Karatay Teyze'yi anlattım. Zehirli karbonhidratları saydım. Alkali olma durumunu anlattım. Yok! Yılların inançlarını değiştirmek hiç kolay değil. Sonra baktım olmuyor, geçtim bilimsel detayları, sağlıklı beslenmenin bana ne şahane şeyler kattığını anlatmaya koyuldum. "Merdivenler'i koşarak çıkıyorum artık Mamişko!", "Sabahları zımba gibi uyanıyorum Annecim!", "Hipoglisemiden eser kalmadı Birtanem!", "Sesimdeki enerji oralara kadar geliyor değil mi Güzeller Güzeli?"..

Ve bu yaz, uyandığımda Limonlu Su'yum hazır ve ekmekçiden Tam Çavdar Ekmeği keşfedilmiş günlere geldik! Bu arada, kendi de başladı Limonlu Su'ya.. ;-)))

3 hafta önce, "Şu ingiliz karbonatlı suyu ne kadardan yapıyorduk?". Belli ki Altın Kızlar, alkali olmaya karar vermiş! :-)))



Özetliyorum! Kimseyi kırmadan, en tatlı şekliyle İkram ve Yemek Israrcıları ile Baş Etme Yöntemleri:

  1. En yakınlarıma "Diyet" lafının konusunu bile etmiyoruz!!!! Gurbette yaşıyoruz, bir de yemek yoksunluğu yaşadığımızı zannetmelerine izin vermiyoruz! Hele hele "Ahh aslında bayılırım tüm bu poğaça, börek ve keklere de, cezalıyım, dokunamam!" imajını hiç vermiyoruz!
  2. Olabildiğince çok sağlıklı yemekler üzerine aşkımızdan bahsediyoruz! Bilinç altlarına, pembe GI'larla nasıl da mutlu olduğumuzu iyicene yerleştiriyoruz.
  3. Çikolatalar, şekerler, tatlılar havalarda uçuşuyor olacak!  Bu tür ikramları geçiştirmek için şahane bir taktik: "Çok teşekkür ederim. Çok severim. Ben birazdan alayım." O zaman geçer ve öncelikle ben ve herkes konuyu unutur gider!
  4. Tabağımı kendim hazırlamam en stratejik nokta! Onca Tatar böreğinin içinde, illaki salata ve vazgeçilmez kavurma olacaktır! Totoyu kaldırıp, evin kızı edasıyla yardım ederken, kendimize de en şahanesinden tabağımızı hazırlıyoruz!
  5. Küçük beyaz yalanlar, "Ellerimle yaptım?", "Sana hazırladım!", "Mutlak denemelisin!"'lere şahane çözüm: "Oooo ben dayanamayıp, götürdüm bile ondan! Şahane olmuşlar! Ellerine sağlık!"
  6. "Ben kendim şekerim! Daha fazlasına ne gerek! Değil mi?" türü esprileri de sık sık patlattık mı?!

Son olarak, kendime BEL'li hedeflerimi her daim hatırlatacak bir iPhone wallpaper hazırladım ki, farkındalık mümkün değil kaybolsun!!!










28 Eylül 2013 Cumartesi

Fransız Kadınlar'ın İncecik ve hep Genç kalma Sırları!

Benim gibi damak düşkünü, yemek tutkunu olup, aynı zamanda incecik olma hayali kuran, yaş da "Yolun Yarısı"'na dayanınca "Eyvah" paniklerinde bir kadının Fransız'lara bu açıdan olan hayranlığı muhtemel pek doğal.

Fransız Kadınlar'ın her daim incecik ve 70'lerinde bile sımsıkı ve genç bir vücuda sahip olmalarının sebebi, genetik diyenler çoğunlukta olsa da, onların güzellik sırlarını çözmüş biri olarak, aksini kanıtladığımı bilenler bilir! ;-)))



Mireille Guiliano'nun türkçeye de çevrilmiş "French Women Don't Get Fat: The Secret of Eating for Pleasure", Carol Cottrill'in "The French Twist: Twelve Secrets of Decadent Dining and Natural Weight Management"' ve Jamie Cat Callan'ın "Ooh La La!: French Women’s Secrets to Feeling Beautiful Every Day", şahane eğlenceli, favori kitaplarım arasında.


French Women Don't Get Fat: The Secret of Eating for Pleasure by Mireille Guiliano
The French Twist: Twelve Secrets of Decadent Dining and Natural Weight Management by Carol Cottrill
  
Ooh La La!: French Women’s Secrets to Feeling Beautiful Every Day by Jamie Cat Callan


Voilà, Fransız Kadınlar'ın Beslenme Sırları, kendi dillerinden:
  • Biz diyet yapmayız!
  • Kalori hesabı yapmayız! Ne yediğimize odaklanırız. Yaşamak için yeriz!
  • "Extra" (en kaliteli) bir tutkudur! Yediğimiz her şey, günlük tazelikte ve en doğal olanıdır!
  • Fabrikasyon, rafine, işlenmiş, hazır gıdalar, hele hele "sugar-free", "fat-free" ve tüm diğer suni şeyler bizim Fransa sınırlarından içeri girmez!
  • Siz nasıl diyorsunuz? "Ara Öğün" ve diğeri "Atıştırma" bizim dilimizde yok! Yemeğin tadına varmak için, iyicene acıkmak gibisi yok!
  • Öğün mönümüz çeşitlidir. Minik porsiyonlardan oluşan bir listedir. Az az ve farklı farklı tatları denemeye bayılırız.
  • Her gün iyi bir kahvaltı hayatın dengesi ve "joie de vivre" için çok önemlidir. Meyveler, yoğurtlar, rafadan yumurtalar ile renkler festivalidir.
  • En önemli ve en büyük öğün, öğle yemeğimizdir. Tüm gün yiyeceğimizin yarısını öğlen yeriz. En tazesinden sebze, salata ve saf proteinden oluşur. Sarımsak, "de premier qualité" sızma Zeytinyağı ve taze öğütülmüş karabiber le çeşnilendirmeye bayılırız.
  • Metabolizmayı harekete geçirmek için, yemeklerden sonra kahve keyfi yaparız.
  • "Il faut des rites" (Ritüellere ihtiyacımız var)! Hayattaki her şey, keyif almak içindir.
  • "French Cuisine" (Fransız Mutfağı), TV karşısında, ayakta, yolda, geçiştirmeli yapılamayacak kadar değerlidir. Yemek, 5 duyunun hepsi ile yenir.
  • Yemeğin sunumu muazzam derecede önemlidir. Her şey önce göze hitap etmelidir!
  • Evde akşam yemeği yemek, dışarıda yemek kadar seksidir.
  • Yemek yapmaya bayılırız. Mönüyü önceden planlar ve manav, market alışverişimizi günlük yaparız.
  • "Vin" hayatımızın parçasıdır. Biraz rahatlamak ve böylece yemeğin keyfine doyasıya varmak için 1-2 kadehliktir.
  • "J'adore chocolate". Ama sadece ve sadece "de bonne qualité" olanına..
  • Mucizemiz "Eau, eau, eau" (su)! Bütün gün içeriz!
  • Her şeyi aşkla yaparız ve "l'amour fait maigrir" (Aşk zayıflatır)!


Fransız Kadınlar'ın Egzersiz Sırları: Derler ki kendileri:
  • Bizim için egzersiz yürümektir; tüm güne yaydığımız hayatımızın keyfli bir parçasıdır.
  • Arkadaşlarla buluşmaya yürüyerek gideriz.. Güneş batımını görmek için sahile yürürüz.. Alışverişlerimizi yürüyüşler ile yaparız.. Romantik olanları, en favorimiz..
  • Ağır egzersizleri pek de "élégant" bulmayız!
  • Dans etmeye bayılırız!
  • "Ma chéri": Yoga!
  • Dinlenmek, hayal kurmak ve kendi dünyamız için zaman ayırırız!


Fransız Kadınlar'ın Bakım Sırları:

Uppppsss, burası belki de en önemli bölüm! Hani üşengeçlikten pek bir savsakladığımız!

Fransız Kadınlar'ının konuyla ilgili 2 çift sözünü bir yazayım:
  • "J'adore soins de beauté"! Ve her şeyi, önce kendimizi aynada çekici bulmak için, yaparız!
  • Cildimiz en değerli güzelliğimiz! Ve o, her gün muhteşem bir ritüeli hak eder!

Bon, benden minik bir bilimsellik:
  • Cilt, bizi dış dünyadan koruyan, biz kadınlar için, bizi dış dünyaya anlatan en önemli ve tek duyumuzdur!
  • Yanlış beslenme ve bakımsızlıktan, hücreler bozulur! O oval zar, eciş böcüş olur! Ciltte çukurlara, bizim dilimizde, kırışıklıklar, selülit ve çatlaklara sebep olur! Ha bir de, bozulan zar, sızdırma yaparak, "yaşam kaynağı olan suyu" dışına akıtır ki, "Oh mon Dieu!"
  • Suyun gençlik iksiri haline dönüşebilmesi için, hücrelerin içten, yani doğru, Bikini deyişiyle "sağlıklı" besinlere, sonra da dıştan şifa dolu bakımlara ihtiyacı var!

E o zaman şu hücre duvarlarını, o en genç hallerine yeniden kavuşturalım! İşte Fransız Kadınları'nın Cilt Bakım Ritüeli:



  • "Massage! Massage! Massage!": Atık suyu atmanın ve hücre zarınıa "kendine gel şeker" demenin yolu, ona sirkülasyon sağlamaktan geçer!
  • Pürüzsüzlük için "Gommage"!
  • "Yaşam kaynağı su" etkisini desteklemek için Nemlendirme!


Günlük duşa Spa etkisi:
  1. Duş jeli, cildi kurutmadan, üstte kalan ölü deriyi temizleyip yepyenilerinin oluşmasına destek olacak (gommage), hem de gereken uyarıyı hücre zarına yapan cinsten olmalı!
  2. Bikini'nin önerisi: Palmolive Thermal Spa Firming
  3. Vucüt fırçalama! Nemli cildi dairesel hareketlerle fırçalamak kan dolaşımını artırarak cildin dokusunu iyileştirir. Hızlı bir kan dolaşımı ise daha parlak, daha canlı ve daha pürüzsüz bir cilt anlamına gelir. Bu arada, dolaşım ne kadar iyiyse o kadar daha az selülit oluşur.
  4. Bikini'nin önerisi: Nemlendirilmiş The Body Shop at kılı Vücut Fırçası'na dökülen duj jeli ile muhteşem cilt keyfi..


  5. Hücresel yenilemeyi sağlamak için gözenekleri tıkayan ölü deriden tamamen kurtulma! Haftada 1 ya da 2 kez fırçalama sonrasında nemli cilde, soyma işlevi gören bir vücut peeling'i ile avuç içleriyle, özellikle derinin sert olduğu bölgelere yoğunlaşarak, dairesel hareketlerle ona pürüzsüzlüğünü ve gençliğini yeniden kazandırabilirsiniz. Sonrasında uygulanacak olan tüm bakımlara da muhteşem bir zemin hazırlar.
  6. Bikini'nin favorisi: Clarins Gommage Exfoliant Peau Neuve 


  7. Duştan çıkmadan, soğuk su ile gelen güzellik! Fırçalama ve/veya Gommage'dan sonra tüm vücudu 2-4 dakika boyunca soğuk suyla yıkamak cildin gençleşmesini sağlar. Ciltteki gözenekleri açtıktan sonra daha soğuk suyla yıkamak, bir nevi doğal mühür etkisi yaratır. Soğuk suyla sıkılaşmış olan gözenekler, daha sonra dış dünyadan gelen kir ve benzeri etkiler yüzünden tıkanmaz ve sivilce sorunu da doğal olarak azalmış olur. Ayrıca, ciltteki yağ üretimi de soğuk suyla yıkandığın için, bir süreliğine ertelenir.
  8. Bikini'nin önerisi: Saçları da, soğuk su ile güzelliğe mühürlemeyi unutmayın!
  9. Cildin nemi içine çekmesine yardımcı olmak için, banyodan sonra havluyu hafif hafif bastırarak kurulanın!



..ve Fransız Kadınlar'ın İncelten ve Gençleştiren Güzellik Masajları:


Vücudu, cildi uykudan uyandırmak lazım. Tüm gün incelik için çalışmasına yardım etmeli. Bölgeye özel inceltici ve gençleştirici kremlerle sabah uyanınca yapılan en muhteşem Fransız "Bonjour!" Masajı:

1. Göğüslere dirilik:

Bikini'nin favorisiClarins Gel Buste Super Lift






2. İnce Hatlar için Muntazam sıkılık:
Bikini'nin favorisi: Clarins Masvelt Crème anti-rondeurs rebelles





"La Cellulite" ile başetmenin en etkili yolu yürüyüşten veya egzersizden hemen önce bölgeyi uyarmaktır.

Bikini'nin favorisi: Clarins Lift Minceur Anti-Capitons






Ve yatmadan önce, kasları rahatlatan, cildin esnekliğini yeniden kazanmasını destekleyen, onu derinlemesine nemlendirip, yeniden gençliğine kavuşturan, güzellik uykusunu daha da güzelleştiren Fransız Kadınlar'ın "Bonne nuit!" Masajı:

Bikini'nin favorisi: Clarins Lift-Fermeté Crème Riche Régénérante


      
Bon courage!




13 Eylül 2013 Cuma

Şu Karbonhidrat meselesi!!!!

Yahu deli oluyorum, içimi dökmem gerek. Vallahi çıldırıcam! Arkadaş, evet, vücudun karbonhidrata ihtiyacı var. Pek pek doğrudur! Da, karbonhidrat, sadece ekmek, makarna ve pirinçten oluşmaz! Zira,

"SEBZE, BAKLAGİL VE MEYVELER DE BİRER KARBONHİDRATDIIIIIIIIIR!!!"

Pek mi bağırdım ben???! Komşular alıştı nasıl olsa! "Bu deli, yine kendi kendine, muhteşem yüksek soprano sesiyle konuşuyor!" diyorlar! Hem duysun canım herkes! Sesimden öte, güzeldir gerçi kendileri (Aslan burcuyum, naaparsın! :-)))), ettiğim kelimelere dikkat etseler, dünyaları değişecek!

Hep bu USDA'in (Amerikan Tarım Bakanlığı) yıllarca beynimize yerleştirdiği, artık terk edilmiş beslenme piramidi yüzünden! Mısır şurubu politikaları hala devam ediyor arkadaşların, maazallah!

USDA'nin 2005 terk ettiği Beslenme Piramidi

Hepsini geçtim de ünlü diyetisyenlerimizin, hala bu piramidi baz alıyor olmaları, pek acıklı! Hatta ürkütücü! USDA, kendi piramidini 2005 yılında terk edip, yeni bir MyPyramid'i yarattı. Buna da aldığı tepkiler doğrultusunda, 2011 yılında da MyPlate'e geçti.

Harvard School of Public Health, bu son MyPlate beslenme programına da karşı savaş açtı, kıyamet koparıyor da, bizim beyinler nedense heeeeeeep '80'lerde!!!!!



Ne diyor Harvard?: "Karbonhidratı, işlenmemiş tam tahıllar ve sebzelerden al! Gerçek proteinsiz beslenme olmaz! Sağıklı yağları sakın eksik etme!"

Zira, benim tatlı mı tatlı Karatay Teyzem, türkçesini, Harvard'ın üzerine eklemelerle şahane ötesi çizmiş. İşte:

Karatay Beslenme Piramidi 2011



Dönüyorum karbonhidrat'lara: Kilit kelimemiz Glisemik İndeks (GI).

Bu GI, yiyeceğin içindeki karbonhidratın kana geçtiğinde, kan şekerini yükseltme hızını gösteriyor. Ne kadar yüksek, o kadar zehirli!!!

Zehirli derken şaka yapmıyorum!! Buyrun sebep olduklarına en kısasından bakalım:
  • Şişmanlık ve obezite!!!
  • Asiditeyi, oksidatif stresi arttırır! İçimizi paslandırır! ("Alkali Olma Durumu" hikaye olur!)
  • Bağışıklık sistemini yıkar, zayıflatır! (Çok tehlikeli!!!!)
  • Her türlü kanser.. Meme ve yumurtalık buna dahil! (Allah korusun! Grip gibi çoğalmasının sebebi şu yine USDA olabilir mi? Yok sonra kanser ilaçlarına yapılan yatırımlar?! Komplo Teorilerine mi girdim ben?!!!)
  • Krom, bakır, magnezyum, E vitamini, protein, tüm minerallerin emilimini bozar. (buyrun kas erimesine!)
  • Depresyon (Aman benden uzak olsun!)
  • Anksiyete, konsantrasyon bozukluğu (Panik panik, "aman da ben napıcaktım şimdi" şeklinde dolaşmalar, hiç çekici değil!)
  • Ödem (Sen zayıfla dur! O bacaklar, ayaklar bir şişer ki, gitti tüm ince zarafet! Bir de ağrısı vurmaya başlar!!!! Hava atayım: Çok şükür, yıllar sonra bu yaz hiç yaşamadım!)
  • Hipoglisemi, diyabet (Kendi hipoglisemimi kendim iyileştirdim! Artık şeker beyinde kalıyor! Şuursuzluklardan kurtuldum! ;-)))))
  • Kalp, damar ve felç hastalıkları
  • Alzheimer

Bunların hiçbiri ilgini çekmediyse, hala "bana bir şey olmaz" diyorsan, şunlara ne dersin:
  • Erken yaşlanmaya sebep olur: Kırışıklıklar ve esnekliği gitmiş, sarkmış ciltle, zayıf olsan ne olur?!
  • Kemik erimesi de yaşamak istemezsin! Kambur cadı olmaksa niyetin, bilemem tabi?!!
  • PMS ???
  • Ya SELÜLİT'e de sebep oluyor dersem???

Sonunda dikkatini çekebildim mi?
Tamam, hemen sıralıyorum şu ZEHİRLERİ (Yüksek GI, yani 100-70'lılar):
  • Rafine ve işlenmiş tüm gıdalar
  • Şeker, Sakaroz, Maltoz, Glikoz, Glikoz Şurubu
  • Şeker ilavesi olan her şey (Yukarıdaki -oz'lara dikkat! Etiketlerde bunu bulduğunda market rafına geri bırak!)
  • Mısır Şurubu (Hazır yiyeceklerde çokça var!)
  • Nişasta (Etiketlere dikkat!)
  • Beyaz Ekmek, Sandviç, Tost, Hamburger, Pide, Simit, Baget (Glutensiz dahil)
  • Beyaz undan yapılmış her şey
  • Beyaz Pirinç
  • Beyaz Makarna
  • Mısır, Mısır Gevreği, Patlamış Mısır, Mısır Unu
  • Müsli
  • Meyve Suları
  • Bal
  • Patates
  • Havuç (pişmiş)
  • Şalgam
  • Darı, Boza
  • Bal kabağı
  • Karpuz
  • Dut
  • Taze İncir
  • Kuru Bakla
  • Çikolata

Başka tiyo da ister misin? "Su içsem yarıyor!", "Ne yapsam kilo veremiyorum", "İnsülin direncim var", "Metabolik sendromlardayım", "Şu incelme işini daha da hızlandırsam" diyenlerdensen, aşağıdaki listede yer alan Orta GI'a sahip (69-50) karbonhidratları da bir süre çıkarıver hayatından!
  • Esmer Ekmek, Kepekli Ekmek
  • Yulaf Ezmesi
  • Esmer Pirinç
  • Pancar
  • Kavun
  • Kuru Üzüm, Hurma, Kuru İncir
  • Taze Kayısı
  • Kestane
  • İrmik
Tam 50 GI sınırında olanlar:
  • Tam Buğday Ekmek ve Un
  • Tam Pirinç
  • Bulgur
  • Bezelye
  • Taze Üzüm
  • Kivi


...veeeeeeeeeeeeeeee gelelim ZAYIFLATAN, TÜM İNCELİKLERE SEBEP OLANSAĞLIĞA SAĞLIK KATAN, GENÇLEŞTİREN karbonhidratlara (Düşük Glisemik İndeksli 49-0'lular):
  • Tam Çavdar Ekmeği
  • Nohut
  • Kuru Fasulye
  • Barbunya
  • Mercimek (her türlüsü)
  • Çiğ Havuç
  • Lahanagiller
  • Enginar
  • Kereviz
  • Patlıcan
  • Kabak
  • Mantar
  • Brokoli
  • Biber (her rengi)
  • Salatalık
  • Marul (ve tüm ailesi)
  • Maydanoz
  • Nane
  • Dereotu
  • Fesleğen
  • Kekik
  • Reyhan
  • Tüm çiğ yenebilen her türlü yeşillik
  • Taze ve Kuru Soğan
  • Domates
  • Karabiber, Kırmızı Biber, Kimyon, Tarçın, Karanfil kıvamında tüm Baharatlar
  • Limon
  • Doğal fermente Sirke
  • Susam
  • Kabak Çekirdeği, Ay Çekirdeği
  • Badem (çiğ, kavrulmamış)
  • Ceviz
  • Fındık (kavrulmamış)
  • Fıstık (Çıtır Pıtır, hem kan yapar, hem ısıtır! :-)))))
  • Yer Fıstığı (kavrulmamış)
  • Kuru Kayısı (Gün Kurusu)
  • Kuru Mürdüm Eriği
  • Kiraz
  • Vişne
  • Erik (Her türlüsü)
  • Greyfurt
  • Portakal
  • Şeftali
  • Ayva
  • Elma, Armut
  • Çilek, Böğürtlen, Ahududu, Karadut
  • Kızılcık
  • Olgunlaşmamış Muz
  • En az %70 kakaolu dark çikolata


Şimdi ben bu PEMBELERİN çeşitliliğine ve güzelliğine bakınca, can ne Yüksek GI ister, ne de Orta!






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...