21 Aralık 2020 Pazartesi

NARDUGAN

 

"Bu tür zamanlar, onca koşturmalı işimizin arasında bir türlü zaman bulamadığımız o temel işleri yapabilmek için fırsatlar yaratır. Dolapları, depoları yeniden düzenlemek; tüm gereksiz stoklardan kurtulmak; temel bilgileri, prosedürleri yeniden çalışıp tekrar etmek; markanın özünü hatırlamak; tüm iş ortakları ile ilişkileri güçlendirmek, artık sana katma değeri olmayanları ile de yolları ayırmak, bunlardan sadece bir kaç tanesi..."



Hiç alçakgönüllü olamayacağım: Her organizasyonun sahip olmak isteyeceği o yönetici, o pazarlamacı benim!



Bu tür kriz zamanları ekipleri doğru yönlendirmek ve işleri yürütmekte üstüme yok! Pazarlama dediğin şey tam da bu zamanlarda ne tür stratejiler geliştirdiğinle başlar, marka kimliğini, değerini, DNA'sını tekrar tekrar hatırlamak ve hatırlatmak ile devam eder. Organizasyonu da ve tüm iş ortaklarını da tüm bunlarla motive ettiğinde de fark yaratmış olursun.

Aynı kafayla evimi, hayatımı da yönetiyorum. İş hayatımdaki dillere destan başarımı, ev hayatıma da "evde temizlik olmayan, dip köşe girilmeyen, atılmayan kullanılmayan, yenilenmeyen eskiler kalmadı" şeklinde yansıtıyorum. Salim kafa, en başta evliliğimi, sonra tüm ilişkilerimi de gözden geçirme fırsatı buldum. Şu an hayatımda olanları "affettiklerim, silip attıklarım, hala kafayı taktıklarım" gibi gruplara ayırdım. Sonra bi' ara her bir grup ile ayrı ayrı ilgileneceğim.




...de, şunların hiç birini bedenime, şu dünyada içinde var olduğum, kendimi ifade ettiğim tek gerçeğe, bir tanesini bile uygulayamadım! Bu 2 göz, bende 4 göz, dışarı baktığından mıdır, işi gücü hep dışarıdaki ile. Kendine dönmüyor, bakmıyor bir türlü. Niye?!

Yaw her şeyleri yıkadın pakladın temizledin: İş yerin ofisin, maillerin, ilgilenmediğin işlerin, ilişkilerin ve hatta zihnin.

Hadi ama artık sıra geldi BEDENİN!



Hem aslında bu zamana kadar, kışa hazırlık için, beden almak istediği yağı aldı. Maksimuma geldi. Şimdi o karbonhidrat ve şeker atakları da bitti, bitecek zati.

Evet kış fazla yağı olan için zor. Daha da ağırlaşmana, yavaşlamana ve hareketsiz, halsiz, tembel kalmana sebep olabilir. Sirkülasyon azalır. Bedende mukus ve tıkanıklıklar oluşur. Fiziksel ve mental yorgunluklar artar. Daha negatif düşünmeye, bağımlıklıkların oluşmasına, duygusal oburluklara yol açar. Ve tüm bunlar neticesinde bağışıklık düşer.

Oysa "Kışa uygun, doğru bir yaşam şekli ile hem bedeni, hem de zihni ve dolayısı ile de bağışıklığımızı güçlendirmek, kuvvet katmak, dinginleştirmek de mümkün. Hatta şekle girmek bile oldukça olağan." diyor Ayurveda!




Hem kış, bedenin en güçlü olduğu zamanlar da aslında. Fitness ve diğer tüm güç antremanlarını ve kasa çevirimlerin tam zamanı.

E madem zor günleri fırsatlara çevirmede ustalayız, kışı da içimizde bahara çeviriverelim. Fırsat bu fırsat, bu kış bir güzel güçlenip fitleşelim.




Bu arada kış mevsimi derken, doğa takviminden bahsediyor Ayurveda elbet. Anadolu insanının doğa ile bağı nasıl güçlüymüş, eski bilgilere, hele de eski toprak insanlarla karşılaştıkça, çok iyi anlıyorum. Ahhhh ya, Annanem şimdi yaşasaydı. Doğa ile uyum içinde yaşamak ve dolayısı ile hayatla baş etmek üzerine ne muazzam yöntem ve bilgileri vardı. Ahhh biz bunlara "Kocakarı" işleri dedik. "Kocakarı" bilgilerini ve en baştada "Kocakarı"'ları küçümsedik. Halbuki kadim bilgiler hep bu "Tanrıça Kadın"'lar, "Şifacı Kadın"'lar ile aktarılıyordu. Ahhh ahhh...Hep bunlar "erkek"'lerin işi, yok sözde modern tıbbın işi. Gün gelecek modern tıp, kadim bilgilerdeki şifaları tasdik edenden başka bir şey olmayacak. 
Ben daldım yine politik işlere! Neyse... 

Anadolu'nun Kocakarı takvimine göre kış, Zemheri ile, yani soğukların başlaması ile 22 Aralık'ta başlar. Ocak ortasıdan Şubat sonuna kadar kışın en ağır soğukları Ayandon soğuklarıdır. Kış, Kocakarı soğuklarının başlaması, Mart başında, yani soğuğun son dönemi ile de biter.

İşte yarın 22 Aralık itibari ile, yağ bağlamanın son döngüsü olan sonbaharın son günlerinden, doğanın desteğiyle kış günü yağ yakma metabolizmasına dönüşmenin Ayurvedik yolu:

  • Şimdi, şu sirkadyen şeysi hiç olmadığı kadar önemli. İdeal günlük rutin şöyle:
    • 06:45 Günaydın ve Sabah rutini:
      • WC
      • Diş fırçalama ve dil sıyırma
      • Bir kaşık bal ve ılıktan biraz daha sıcak bir bardak su
      • Yüzünü ve gözlerini gül suyu ile yıka
      • Burun ve kulaklara badem yağı damlat
      • Susam yağı ile yağ çekme ve gargara (5 dk)
      • Vücut Masajı: Kuru kese/fırçalama
      • Yağ masajı; Abhyanga; Duş
      • Yüz masajı; Gua Sha
    • 08:00 Surya Namaskar; Tibet'in 5 ayini; Pranayama; Meditasyon 
    • 10:30 Kahvaltı: Meyve
    • 12:00 Öğle Yemeği: Ana öğün
    • 13:00 Açık havada yürüyüş
    • 16:30 Hafif Akşam Yemeği
    • 17:30 Güç antremanı; fitness; Plank; Pranayama
    • 22:00 Ayak masajı; Meditasyon
    • 22:45 İyi geceler

  • Kendimizi sıcak tutmak en önemli konu. Sıcak yemek, sıcak su, bitki çayları, ısıtan baharatlar, bolca hareket, kalın yünlü giyecekler, yağ masajları, buhar banyoları, vs. önemli. Ve tüm bunların hemen ardından rüzgarda kalınmayacak, üşütülmeyecek.
  • Öğünlerde öncelik mevsim sebzelerinde, özellikle de keskin tada sahip yeşilliklerde. Ve diğerleri de: brokoli, karnabahar, kereviz, roka, havuç, pancar, marul, kişniş, biberler, pazı, karnabahar, maydanoz ve ıspanak.
  • Ama sebzeden de önce aslında baharatlar geliyor. Taze veya kuru baharatsız hiçbir şey yenmiyor. Karabiber, kuru zencefil ve kakule 3'lüsü eksik edilmiyor. Sonra uygun olan reçetelere kimyon, zerdeçal, dereotu, karanfil, tarçın ve diğerleri ekiliyor.
  • Tabakta sebzeden sonra en çok yer alacak olanlar baklagiller, elbette geceden güzelce ıslanmalılar. Bunlardan mercimek ve Maş Fasulyesi en hafifleridir. Diğerlerini ıslamak da yetmez, çok iyi baharatlandırmak ve tüm enfes Türk mutfağı tencere yemekleri gibi soğan ve sarımsak ile güzelce kavurmak lazım gelir. 
  • Karabuğday, kinoa, Amarant, Basmati pirinci, buğday yerine, harika seçenekler. Maya ve mayalanmış ekmeklerden uzak durmak gerekiyor.
  • Meyve kahvaltıda ya da en hafif akşam yemeği olarak tek başına yenmelidir. En başta limon, lime, greyfurt, elma, armut, nar, ayva, cranberry, yabanmersini ve kuru meyveler en iyi tercihlerdir.
  • Tuzu abartmasak süper olur.
  • Çay, kahve gündüz saatlerinde içilebilir.
  • Hayvansal ürünleri de abartmasak iyi olur. Yoğurt ara sıra ve öğle saatinde olsa da, ayran her daim içilebilir. Taze ve keçi beyaz peynir yine öğle saatlerinde, her daim olmasa da yenilebilir. Yumurta en iyi tercihlerden. Karides, balık ve tavuk yine öğle yemeğinde yenebilir.
  • Su çok da tüketmemek lazım. Bitki çayları yeterli olur kanaatımca. Bu dönemde doğada ve dolayısı ile vücutta su elementi çokça var zati. Olduğun bölgeye göre de değişir gerçi. İstanbul'un nem oranı oldukça yüksek mesela. Bir de çok fazla spor yaptıysan da, terlediysen, su kaybettiysen, e o zaman içeceksin illa. Mevsimine, yaşadığın yere, yediklerine, günlük aktivitelerine, hatta beden tipine göre değişen bu su ihtiyacını hesaplama meselesi, Ayurveda Doktor Hocam'a göre şöyle: "Günde 6 kere çişini yapıyorsan, yeterli su almışsındır." der. Bir de öğle saatlerine doğru veya akşam geç saatlerde suyu, bitki çayını çok abartmamakta fayda var.


Muazzam bir plan oldu. Mükemmeli yaptık. Evet ama kendini germemek de önemli. Her zaman ve her daim "Hiç yoktan iyidir!" felsefesi geçerlidir. Yani hiç birini yapamıyorsan, meditasyon, güç antremanı, 5 dakika yerinde zıplama bile yeterli. Ve ayrıca, disiplin, bedenden gelen sezgilerle birlikte kendiliğinden gelecek zaten. Çünkü bu, başlamak, yola koyulmak, bedene yeniden bakmak, kendine yeniden bakmak, kendine değer katmak, hayata can katmak, şifan ile şifa dağıtmak için en iyi zaman!

Hem biz Türkler için, Sümer geleneklerinde de olan, günün artık geceyi yendiği 22 Aralık, yeniden doğum, yeniden doğuş, NARDUGAN bayramı da değil midir zaten!

Narımız, bereketimiz, sağlık ve aydınlığımız bol ve daim olsun!

Güneş bayramımız kutlu olsun!




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...