Beden Ölçüleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Beden Ölçüleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mayıs 2017 Pazar

Egosuz Bayramlar!


Önümde kapılar açılıyor. "Buyurun Prensesim." diyor.
"Ne yemek istersin?", "Senin için şarabı da sevebilirim.". Mum ışığında akşam yemekleri...
"Huzur'unu çok özledim. O minik ellerini de."
"Sana bunları nasıl yaptım? Aklımı yitirmiş olmalıyım!"
"Seni bu kadar üzdüğüm için, kendimi affetmeyeceğim!"
"İzin ver, beni tekrar sevmen için elimden geleni yapayım."


Q Lounge - D-Marin Göcek


Bu benim danadan, böylesine itiraflar, bunca nezaket, incelik???

Bende Ego tavan!

Ortam zaten şahane... Nasıl keyiflerdeyim, sorma gitsin...




D-Resort Göcek Mayıs 2017





D-Marin Beach Göcek Mayıs 2017



Sonuç: Bayramda, baş başa bir tatil daha yapacağız. O zamana kadar da flört-ing. ;-)





O değil de, yine sahillerde olacağız. O göbekten, yanlardan ve en korkuncu da sırttan fırlayan yağlarla, o sağlıktan çok uzak vücutla, deniz, kum, güneşlere akamam! Yooooooooo... Toparlanacak o bölüm!!!

Yanlış anlaşılmasın, ben her halimle dünyanın en seksi hatunuyum, o ayrı da, 90'lık olduğumda da o sağlık dolu çekicilikte olmak var.


Nasıl da konu kendime döndü?! Süperim. 
Her zaman, her yerde, her koşulda, her şekilde; ÖNCE BEN! ;-)
Efendim? Bencillik mi?
Kendini sevmeyen, kimseleri sevemez!
Ayrıca sen kendine bakmazsan, kimseler de sana bakmaz!



Yaw, insan depresyona girince bir erir, kilo verir. Yok anam, bana her şey yemek için vesile:

"Aldatıldım, öfkeliyim, geberticem; ama dur önce bir yiyeyim içeyim...
Sürünüyor pislik 5 aydır, yalvarıyor. Ohhh keyiflendim, dur bir şeyler yiyeyim içeyim...
Çok stresteyim, aman yiyeyim içeyim...
Pek mutluyum; aman yiyeyim içeyim...
fi'nin 9. bölümü çıkmış; aman yiyeyim içeyim...
Bu memleket ne olacak?; aman yiyeyim içeyim...
Mevsimleri de bozduk, yaz gelmiyor; aman yiyeyim içeyim...
YİYEYİM de İÇEYİM!!!!"

Bu nedir?!!!!

Oran da sarkar, buran da!!! Bırak 90'nı, 60'ını göremezsin, ben sana diyeyim!!!!!!

Ne oluyorsa, akşam hava kararınca oluyor! Gündüz saati, iş yerinde, ofiste, iyi hoş, ala her şey, ev gelip, hava kararınca, canavar çıkıyor içimden. Masumca başlayan, hazırladığım dip sosa bandığım Çengelköy salatalıkların yerini, bir anda, beş parmağımla ağzıma tıkadığım cipse, ne zaman bırakıyor, anlamıyorum!!! Karanlıkla birlikte "karbonhidrat"'a susamış bir kurt kadına (ayı desek daha doğru olacak) dönüşüyorum!

Kendine not: Yalnız Bikiniciğim, hayvancıklara çok ayıp ediyorsun. Haklarını pek yedin şimdi. (Her şeyi ye sen zaten!). O hayvancıklar sadece acıkınca yer bir kere. Doyunca da bırakırlar. Senin tam aksine, onlar bedenlerini dinleyebiliyorlar.




Bütün ofisi sen gaza getir, herkesler cillop gibi sağlıklı beslenmeler, aktif yaşam hareketlerinde olsun; sen akşam eve gelince sapıt, kudur! Ve tüm mesele de şu akşam akşam ne yeyip içtiğinde ya!!!! Hele hele bunca hormon dengesizliği (insülim, tiroid, östrojen) yaşayan sen için, bu resmen bir intihar!!!

Akşam yemeğini, düşmanlarına bırak.
- Çin Atasözü


Bir insan kendini bu kadar sabote edebilir mi?!!! Sabote etmek deyince, şimdi çaktım! O beni sapıttıran, kudurtan, yolumdan alan, beni sabote eden, içimdeki düşman, EGO'dan başkası değil! O çok fazla endişelerin, korkuların, acıların kaynağı iç sesten, bahsediyorum. Değişim onun için belirsizlik demek olduğundan, "ben böyle rahatım." diyor ve engel oluyor. "Başaramazsam" korkusu var. Kurban rolünü sever. "Kabul edilmeme", "sevilmeme" endişesi...

Bilinçaltında neler dönüyor neler?! Aslına bakarsan, egonun kötü amacı yok. Seni "aklınca" korumaya çalışıyor; tehlikelerden, öğretilerden, algılardan!!! Toplum kuralları, inançlar bir yandan, kendi yaşadığın travmalar diğer yandan... 
"Kadın olmak" başlı başına bir "tehlike" bizim toplumda zaten. Ego, seni korumak için, "çekici bir kadın" olmaktan uzaklaştırıyor belki.
Çocukluğunda tek ilgiyi hastayken gördün, o yüzden ego bedenin iyileşmesine izin vermiyor belki. 
Ha, doğal döngün olan adet döneminde "kirli" sayıldığın için, bedeninden uzaklaştın, suçluluk hissettin. PMS'lerin sebebi de budur belki.

O kadar çok şey yaşıyoruz, o kadar çok şey taşıyoruz ki... Sadece çocukluktan gelenler olsa yine iyi, genetik miras, özellikle anneden gelenler, üzerinde yaşadığımız topraklardan aldıklarımız... Ego, hangisi ile nasıl baş etsin? Ona bir yardım eli uzatmak gerek.






Yoga, meditasyon; işte tam da bu işe yarıyor: O seni sabote eden, farkında olmadığın, negatif iç sesin farkına varmanı sağlıyor. Sessizlik içinde, o düşünceleri uzaktan izliyorsun. Bir bakıyorsun aslında güvendesin. Ne endişe edecek, ne de korkulacak bir şey var. Derken, kendini sabote eden o düşüncelerden özgürleşiyorsun. Bedenin bilgeliği de mucizeler yaratmaya başlıyor. Seni destekleyen iç motivasyona da kavuşuyorsun. 





Velhasıl, ben bile bunları unutmuşum işte. Ego, dramaya bayılır. "Değersizim"'e de tutundu mu, seni al aşağı eder. E biz de azcık kapılıp gitmişiz demek ki.   

Şuanda vardığım bu farkındalık ile bir aydınlanma anı yaşıyorum.
Koşasım geldi resmen.

Sabahları, meyvelerimi, öğlen dev salatalarımı ve akşamları da yeşil sebze sularımla, coşarım şimdi.
İşten eve gelir gelmez, önce meditasyona oturur, sonra da doğruca planka geçerim.
Biraz yürüyüş eklerim belki.
Sassy Su da iyi gider.
Akşam yatarken de elma sirkeli alkali.
Uyanınca sabah yogası da yaparım, hani.
Sabah akşam güzellik bakımlarım...

Ohhh be, kendime geldim.





Kilo: 60,4
Bel: 73 cm
Bayram'a var 26 gün.





8 Kasım 2015 Pazar

"Gerçek Bedenler", Victoria Secret Melekleri'ne karşı


Yoksa, Victoria Secret Melekleri, "Gerçek Bedenler"'e karşı, mı deseydim?

Milyonlarca kadına satış yapan, iç giyim pazarının %35'ini kontrol eden Victoria's Secret markasına, Büyük Beden modeller tasarlaması üzerine baskılar gün geçtikçe artıyor (Victoria's Secret'in en büyük bedeni XL ya da 42). Change.org'da açılan son çağrılardan biri de, Victoria's Secret Melekleri'ne, gerçek bedenli Melekler'in de katılması üzerine.

Tüm bunlar konuşulurken, 10 Kasım, Salı günü yapılacak olan dünyanın en seksi, en çok konuşulan defilesi, Victoria's Secret Fashion Showson dakika haberleriyle moda gündemini şekillendirmeye devam ediyor. Podyumda, Adriana LimaAlessandra AmbrosioBehati PrinslooCandice Swanepoel ve Lily Aldridge başta olmak üzere, yeni melekler Elsa Hosk, Jac Jagaciak, Jasmine Tookes, Kate Grigorieva, Lais Ribeiro, Martha Hunt, Romee Strijd, Sara Sampaio, Stella Maxwell, Taylor Hill yanısıra Victoria’s Secret PINK modeli olarak Gigi Hadid olacak. Haftalardır dedikodusu yapılan, Kendall Jenner’ın Victoria’s Secret podyumunda yürüyüp yürümeyeceği de nihayet kesinleşti. Kendall Jenner, bu haberi 20. doğum günü hediyesi olarak kabul ederek Victoria’s Secret’ın resmi duyurusunu Twitter hesabından retweet’ledi.

Bir başka son gelişme de, Victoria's Secret Fashion Show'un 20. yılında, şov gecesi sahne alması beklenen Rihanna'nın performansını iptal etmesi. Selena Gomez ve The Weeknd ile birlikte, Rihanna yerine, Melekler'e Ellie Goulding eşlik edecek.








Görünen o ki, markanın podyumlarında "gerçek beden" bir Melek henüz yer almayacak. Ancak, ona karşı yürütülen anti- kampanyaların devam edeceği kesin.



Victoria's Secret "A "Body" for Everyone"




Dove "Real Beauty"



Lane Bryant "I'm no Angle"




Huma Qureshi - Femina Magazine



Şirketler (ya da, kapitalist düzen deyip, şöyle doyasıya saydırmak var da :-p) biz kadınların şeklini şemailini belirlemeye devam ederken, 1990'ların "Heroin Chic" güzellik anlayışından sonra bu günlere gelebilmek bile büyük bir şey hani. Gençlik yıllarımın saçma sapan diyetlerle (diyet tarihim burada) heba olmasının sebebi, ahanda Kate Moss'un şu pozdur yani.



Calvin Klein "Heroin Chic" 1990s





ALDA Models - Vogue Kasım 2014



Benim en kızdığım şey, o dünya markalarının bizleri standartlaştırmak isteği. Ülkemizin de başına eklenen bu "Yeni" dünya düzeni, hepimizin, bedenen ve zihnen, fabrikasyon olmasını hedefliyor. Robot misali herkes tek tip olsun!!! Burun aynı, göz aynı, boy aynı, pos aynı, en aynı endam aynı; zihin de tamamen kapalı...






Yaw halbuki, hepimiz birbirimizden yapısal olarak o kadar farklıyız ki. Bırak bize öğretilen o elmadır, armuttur vücut yapısını, parmak izi kadar, kemiklerimiz de tamamen farklı. Her birimizin kendine özel vücut yapısı ve birbirine benzemez kemikler sitemi var. Her birimiz ayrı ayrı birer, emsalsiz, mucizeleriz. (Yoga Anatomisi derslerinden yeni öğrendiğim, aklımı başımdan alan, beni bambaşka yerlere götürecek bilgiler bunlar. Yogaya derinlemesine dalmalardayım. Haftasonlarımın da deli yoğun geçişi, bu Yogini yolculuğumdan. ;-))





Yok yok, konuyu "iç güzellik" ile bağlamayacağım. Tek hedefi kar etmek olan tüm bu şirketler, beynimizi "o gerçek, öbürü yalan" ile yıkamaya devam ededursun, ben sağlık dünyasının, kadın bedenin şekli için dediklerine bakacağım.

Bir kere, ince insanların çok çok daha az sağlık riskleri taşıdığı gerçeğini bir yeniden hatırlasak iyi olur. Sıskalar uzun yaşar.

Kadın vücudu deyince, yağ oranı pek önemli; şu yazımda yazmıştım detaylısıyla. İşte şekil de tam orada devreye giriyor. Sağlıklı yağ oranı da yetmiyor, onun çekici oranda vücutta dağılıyor olması gerekiyor.

Sağlıklı kadın vücudu şekli, belin totoya oranının (Hip-To-Waist Ratio; WHR) yüzde 75 civarlarında olanı.


Mayo Clinic


Bu oran dışında, bel çevresi tek başına sağlık açısından çok çok önemli. Yine Mayo Clinic'in yaptığı çok çarpıcı bir araştırmaya göre, bel çevresi 95 cm olan bir kadının ölüm riski, beli 70 santim olan kadından tam %80 daha fazla!!!









2 yıllık incecik bedenli hayatımdan sonra, erken menopozun yol açtığı insülin direnci, üstüne hortlayan Hipotiroidi (nasılı detayı şurada) ve hepsine inat, bıraktığım sigara ile büyük bedene doğru yol alıyorum şimdi. Diyeceğim o ki, 2 bedende de şekil bulmuş bir insanoğlu olarak, üzerindeki ihtiyacından fazla kilolar, sırtında ciddi yükler oluşturuyor. Hareketlerin bile ağırlaşıyor mesela. Çevik gibi sıçrayamıyor, fırlayamıyorsun hani. Kasa ağır çekiyor yani. 

Bu beden, o 2 ayak üzerinde durmak ve yürümek için yaratıldıysa eğer, boynunda eğilme, sırtında sızı, eklemlerinde ağrılar ve kasık aranda pişikler, saçma değil mi? Evet pişik dedim. Yürümeye çalışırken, bacakların birbirine sürtmesi, yürümene engel olması, beni en deli eden fazlalık. Biraz ayakta fazla durdum mu, çektiğim ayak ağrılarını anlatamam. Üst bedenin ağırlığından, belim de çokça kendini hatırlatıyor şu ara. Totomu koltuktan kaldırıp, harekete geçmekte zorlanıyorum resmen.







Oysa beden, hareket etmek istiyor...






Netice itibariyle, sağlıklı bir kadın vücudu, rahatlıkla hareket edebilen, ince belli bir şekle sahip olanıdır.


E ben de o halde, en iyisi mi, yavaştan bir harekete (şuradaki "Her daim Aktifim! ;-)"'li) geçeyim. Değil mi?! ;-)







4 Temmuz 2015 Cumartesi

Hadi inşallah


Matofin'e daha fazla dayanamadım, bıraktım. Zaten Haşimato'nun verdiği yorgunluk var, üstüne bu diyabet ilacı ile tam uyurgezere döndüm. Göz kapaklarımı açık tutmak için harcadığım enerjiyle 2 kilo verdim, o derece!

Tiroid için ilaca başlamadık zaten. Aman eksik kalsın. İçim dışım doktor, test ve ilaç oldu.

Derken, o olağanüstü şahane programıma uyunca, dün sabah da ne göreyim tartıda:





Ki, 2 sabahtır, Sun Salutation'ımı yapamıyor; uyku durum hali devam ediyor çünkü; akşamları da bir Tadelle King Size götürüyorum.
Günlük minimum 5000 adımı bile yapamadığım zaman oldu. Ha zati, yapabilsem de ancak o kadar hani.







E bir de dün akşam bunun kutlaması yapıldı. Hayır bu kutlamalar neden yemek ve içmek üzerine odaklı hep, anlamıyorum yani.
Bu sabah tartıya korkuyla çıktım ya... Ama bir bakmışım ki 61.6. Olleyyyyyyy...
Aman, "Ahanda bu iş pek kolay" şımarmalarına girmek yok! Ki bu en tehlikelisi... Dağılıverirsin valla...

Şimdi, her şeyleri daha da şahane yaparsam, Pazartesi 59'u, kıyısından köşesinden görür müyüm ki?
25 Temmuz'a biletimi de aldım. 3 hafta var. 54'lere düşsem mesela. Olur mu ki acaba?

Hadi inşallah... <3 <3 <3 <3








23 Haziran 2015 Salı

Çok fena dirençlere gelmişim!!!


Prof. Dr. Dahiliye amcama göre de turp gibiyim. Hayır bileydim, kanımdaki vitaminleri mineralleri ölçeceğini, ona hepsinin optimal olduğunu söylerdim yani. Onca teste gerek yoktu hani. :-p

Prof. Dr. Kadın amcam kılıklı o da; "Bunlar doğal kilolar. Biraz dikkat ettin mi, verirsin hepsini.". Yemek günlüğüm, Instegram hesabımı açıp, yediğimi içtiğimi dökesim geldi önüne de, neyse şimdi.

"Böyle de güzelsin." tatlılığıyla da bitirmiyorlar mı konuşmayı, bir şey de diyemiyorsun ki.


Ayrıca, bence de, kadın vücudu her hali ile güzel. Bizzat şuraya yazmışlığım var.







Amma ve lakin, o dolgun hatlar da, ince bir bel ile çekici. O seksi WHR=0,70 oranlı olanı (detaylar için tıkla) yani. 
Dahası, "sağlıklı kadın"'ın tıbben tanımı da, tam da bu.







Şaka etmiyorum. Bel bölgesinin yağlanması, iç organlarının da yağlanması demektir, ve hele hele kadın için çok tehlikelidir, ölümcüldür.



Aldım soluğu Bayan Prof. Dr. Endokrinoloji'de.

Durum şu:


  1. Ne kadar hormon terapisi görüyor olsam da, ki ben bir ara onu da bıraktım, gerçek östrojenin yerini alamıyormuş bu sentetik hormonlar. Bedeni kandırmaya yönelikmiş bu terapiler. Östrojenin azalması ile vücut daha az yağ yakmaya yönelmek ile kalmayıp, yağ yapan pis bir enzimi de harekete geçiriyormuş. Adı ALDH1A1 olan bu sinsi enzim, en tehlikelisi olan iç organlar etrafında yağ birikimlerine sebep oluyormuş.
  2. Ve maalesef bu yağlanma, bende, Tip 2 Diyabet'e, İnsülin Direnci, (Karatay Teyzemin ekleyeceği üzere) Leptin Direnci yani (Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın tanımıyla) Metabolik Sendrom'a yol açmış.
  3. Bunlar yetmezmiş gibi, Tiroid ultrasonunda çıkan, çeşit çeşit nodüller. Tam 24 tane. 2 tanesi biraz büyük gibi ama, neyse ki, şimdilik bir biyopsiye gerek yok. Yakın takibe alacağız.
  4. Kan testlerini inceleyince de, ne görelim?! Meğer bende Haşimato hortlamış. O da yetmemiş, Tiroid hormonları hızını düşürmüş, Hipotiroidi hastası da olmuşuz.



Daha başka kilo yapan hastalık var mı bilemedim!!! Tam başlayacağım isyanlarıma, sövmelerime, hatta dümdüz saydırmalarıma, ağzım dolu dolu, içten içten böyle; garip bir rahatlama düştü içime.

Tüm bu yaşadıklarımın, sebepleri çıkmıştı artık ortaya...


  • En sağlıklısıyla besleniyor olsam da gittikçe artan kilo ve yağlanma,
  • Dinmeyen ödem ve şişkinlikler,
  • En şahane uykuları alsam da, geçmeyen, süründüren yorgunluk, halsizlik, isteksizlik hali,
  • Karbonhidrat atakları, tatlı krizleri,
  • İlaca bile inat eden kabızlık,
  • Şu sürekli "Burası çok soğuk"'lu üşümeler,
  • İncele incele sürekli kırılan, artık oje sürülemez olan tırnaklar,
  • Baş ağrısı, kas krampları...



Sonunda...
Ne ile savaşmam gerektiğini biliyorum artık...


Yaz üstü gelmeyeydi hepsi üst üste, iyiydi de...
Neyse...








Şimdi, hiç zaman kaybetmeden;






  • En pembe GI ile beslenme zamanı...
  • Meyveye bir süre tamamen ara versem iyi olacak.
  • Hatta, tahıldan da uzak durayım.
  • Leptin dostumuz en şahanesiyle çalışsın diye erken akşam yemeği...
  • Tüm bu dirençleri kırmak için, akşamları en az 40 dakikalık yürüyüşler pek pek mühim.
  • Sabahları Surya Namaskar hormonlara şahane geliyormuş, onsuz güne başlamayayım.
  • Hatta iyicene yogaya vereyim kendimi... Öyle ya, beden ile bağlantıyı kopardık sanki...








Zati, tüm bu dirençleri de aşarsam, tarihe de geçerim herhalde. Kitap da çıkarırım üstüne: "EN ALAYLI İNCELME UZMANININ TÜM SIRLARI" diye. :-p
E ben gideyim o halde...









15 Mart 2015 Pazar

6 hafta incelten Yoga 4. Hafta


Oyyy ne haftaydı be! Geç saatlere kadar işte veya partilerde (:-p) olmak yordu vesselam. Geç saatlere kadar süren iş yemeklerine ve gece yapılan lansman partilerine karşıyım arkadaş! Bak ben de lansman düzenleyeceğim. Hiç gece gece yapıyor muyum? 10:30 gibi başlayan bir brunch planlıyorum. Şöyle şahanesiyle Akdeniz'den ne varsa. Gustoso... :-)

Vay anasını! "Parti yok mu?" diyen kıza ne oldu acep? Yaş mı kemale erdi, yoksam gerçekten de Sağlıklı Yaşam Tarzı canavarlığından mı bu?

Cumartesi akşamı dost buluşmasını da bugüne Pazar Kahvaltısı'na çevirdim ya! Allah Allah yani...

Anladım... Hepsi benim bu "CHICK olacağım!" heveslerimden... 
Olacağım da! Bu besbelli! Zira sabah sabah bir ölçüler alma durumuna girdim de, genişleme durumlarını durdurmuşuz da, yarımşar santim de incelmişiz hani!!!!!!


Yee yeeeee yee... Çıtır Çıtır! :-DDD




Ohhhhh be!!!!!


Şimdi, gelelim şahanesiyle haftanın incelten yogasına...


Tüm vücut inceliyor bu hafta; hem de zorlayan dengeli mengeli hareketler ile... Güzeeeellllll....




Tüm hareketler diğer tarafa da yapılır. Toplamda her iki yana 3 tekrarla bitirilir.

Yalnız, ben geçen hafta yeterince yogaya doyamadım. Bu yüzden bu rutine başlamadan, bir gün 1. hafta "İncecik bir Bel"'i, diğer gün 3. hafta "İncecik Bacaklar"'ı yapayım önce. ;-)

Şahane oldu!





26 Şubat 2015 Perşembe

Hormonlarla Dans


Bezdim... Yeminle bezdim!
Yordun... Hem de çok yordun beni be!
Bu neymiş arkadaş böyle?!
Ayda birine bile dayanamadığım bu PMS halleri her Allah'ın günü yaşanır mı?!
Bir güncük, bir ses etme de varlığını unutayım be!

İsyan etmeyeyim diyorum ama, bazen burama kadar geliyor! Sırf isyan oraya kadar çıksa iyi, üst beden de şişkinlikten sürekli ağzımda zati. Töööbeeeee...

Allah'ım! Maneviyat yönü yıktı geçti beni, bak kalktım! İşe güce, deliliğe verdim! "Vardır bir sebebi!" dedim! Avutuyorum kendimi. Bir de bu bedensel haller birazcık yoluna girse?!

Erken menopoz, erken yaşlanma da mı demek?! Erkenden de göçeceğiz mi yani?!!!

Neyse, tamam, düşünmeyeceğim!
Yok! Hayır!
Ağlamayacağım da!

Hem dur bakalım, daha ölmedik!






Hele şu eski beden şeklime bir kavuşayım da! Bak nasıl moral oluyor bana!

Artık çok zor olabilir! Biliyorum! Bedenimin yağ tutası var bolca. Kaslar da eriyor. Metabolizma gittikçe daha da yavaşlıyor!!! Enerji çabuk tükeniyor! Yorgunluk basıyor!

Ben de, 2 katı çalışırım o zaman!!!!!!





Yeniden tartılara döneyim!
Yok dönmeyeyim, vazgeçtim! 

Hormonlar bedenin dengesini nasıl bozuyorsa?! Her sabah tartılmayı ve ona göre günü geçirme planları yapmayı seven ben, tartılardan soğudum resmen! Bir gün 3 fazla, ertesi gün 2 eksik, sonraki gün 4 fazla, bir sonraki gün 3 eksik! Deli etti beni!

Bedeni ölçüp biçmelere geçeyim en iyisi!

Büyük resmi şuraya bir asayım:

9 Nisan 2013: Bikini öncesi
24 Ekim 2013: Bikini oldum ;-)
3 Mayıs 2014: Daha da Bikini oldum :-)
15 Ağustos 2014:  Hala Bikini hallerdeyim. 
Sonrası malum!






Geç oldu ya, ama dur yine de yogamı yapayım. 10 dakika ne de olsa.
E hadi o zaman... ;-)











24 Ağustos 2014 Pazar

Tatil HATIRASI


Niye döndüm ben ama yaaaa...
Mecbuuuuuurrrrr (Sus sen, dana kılıklı, sözde mantık kokan, dünya düzeni sesi!!!!)
Vallahi, HAYAT oralaaardaaa...

14 iş günü tatil hakkımızı (!!!!) sonuna kadar kullandık! Seneye Bayram tatili de hafta sonuna geliyor; yok yani! İş değiştirirken, "tatil" pazarlığı yapmayanın aklına ne diyeyim! 
Emekliliği düşünsem, 15 yıl çalışmışız, daha 16 yıl var!!!

Kızım dur! Depresyona gireceksin yeminlen! Çık oralardan, hemen!

Hem hayat ne getirir hiç belli olmaz. Sen hayallerini taze tutmaya devam et! Şu tatil anılarını uzun uzun yaz mesela! ;-)

Hatta, şu ikinci tatilde yazlıkta çektiğin Bikinili fotoğrafını iyicene bir incele. Hatta ve hatta, Bikini Projesi'ne başlarken çektiğin Bikinili fotoğrafın ile de karşılaştır! Ölç biç! Daha da güzelleşmenin, incecik olmanın, en sağlığın, yaşı geriye sarmanın, sonsuz şifanın planlarını yap!
















Gel gelelim, Bikini'nin Bikini Olmadan Öncesi, yani B.Ö., ya da Before Bikini veeeeeeeeeeeeeeeee Bikini olduktan Sonraki, Bikini Sonrası, yani B.S., veya After Bikini fotoğraflı karşılaştırmasına:






Amanınnnnnnn... Neymişim? Ne olmuşum?!

Yani, daha çok yol var! Bu bel şahanesiyle 60'ı görür! Artık, görsün ama yani!!!!

E bir de 1,9 kilo aldın tatilde. bel olmuş yine 68! Biraz normal tabi; yeme içmeden ziyade, -ki o deniziyle, güneşiyle, toprağıyla şifa dolu yerde daha da incelirdim de-, alerji yüzünden içilen Kortizonlu ilaç ve artık mecburen başlanan Trisequens tedavisi, -ki çok daha iyi hissediyorum şimdi-, ile bünyenin azca toparlanma isteği...

3 Eylül'de çılgın Biriciğim, Sasha'nın düğünü var! Onun için mükemmel görünmeliyim. E şuracıkta 10 gün kalmış ya! Tamam, tamam! Panik yok! Ayyy nasıl olmayayım! Bütün İstanbul alemi düğüne akacak! Dur tamam, bayılma!!!

Hemen yarın, "Yeniden "Bikini" oluyorum! ;-) Olmayanı da dövüyorum! :-)" programıma başlıyorum. Mümkün olduğunca öğle yemeklerini dışarıda güneşlerde ve deniz çeşitleriyle geçiriyorum. Akşam yatmadan önce de deniz tuzlu Palmolive Spa ile duşlarımı alıyorum. 

Deniz ve güneşin şifasından; ve tatilde hayatımla ilgili aldığım en güzel karardan; uzaklaşmamak gerek! ;-)








Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...