Protein etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Protein etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ocak 2020 Çarşamba

Kış Programı



Ah bir fırsat bulsam da yazsam! Neler neler öğrendim bu Ayurveda derslerinden! Ne müthiş, ne zihin açan, hatta bilmem kaç seviye birden bilinç atlatan cinsten muazzam kadim bilgiler…
Ahh bir yazsam! Uzun uzun konuları anlatsam! Yok ki anasını satayım zaman!

Yazmak için emekliliğini bekleyen zavallı Beyaz Yakalı! Tüm hayallerini emekiliğe bırakanlardan! EYT'yim bir de ben! Yaşı olan anlar; yani emeklilikte yaşa takılanlardanım! Hayır, "emekli olsam, daha fazla insana yararım olacak, daha müthiş üretimlerim olacak" diyorum ama dinleyen de duyan da takan da yok! Neymiş, İskandinav ülkeleri bu sistemle batmışmış!!! Onlar insan koşullarında çalışıyorlar ve genç nesilleri çok az diye uzun uzun yine anlatasım var da... İş şartları, yaşam şartları, neredeyse yılın yarısı kadar tatilleri (2014'te konuyu ne tatlı yazmışım, yeterince tatil yapamamak hırsıyla: "Asgari Tatil ile yap bakalım programını #beyazyakalı!". Kıyamam!; yazı için tıkla!)... Maaş desen...
  • Norveç 7.sırada: Kişi başına düşen milli gelir: 72,566 dolar
  • Danimarka 14.sırada: Kişi başına düşen milli geliri: 55,230 dolar
  • İsveç 16.sırada: Kişi başına düşen milli gelir: 52,147 dolar
  • Türkiye ise 10,153 dolarla, kişi başına düşen milli gelir sıralamasında 76. sırada
Zati gelir seviyesinin mutluluk seviyesi ile hiç bir alakası yok da, ben yine de "ekonomik olarak battılar" için açıklama yapayım istedim.

Kopenhag


Buyurunuz Birleşmiş Milletlerin (BM) yayımladığı Dünya Mutluluk Raporuna: Der ki; dünyadaki en mutlu ülkeler, en zengin ekonomiler değil, güçlü sosyal devlet ve kurumsal desteği bulunan ülkeler.
Ülkelerin gelir, sağlıklı yaşam beklentisi, sosyal destek, özgürlük, güven ve cömertlik değişkenleri bakımından kıyaslandığı raporda, birinciliği alan ülke Finlandiya. Wuhuuuuuuu. Bu bir İskandinav ülkesi değil mi?!!!!! Finlandiya'yı ilk 10'da Danimarka, Norveç, İzlanda, Hollanda, İsviçre, İsveç, Yeni Zelanda, Kanada ve Avusturya takip ediyor. İlk 10'da 5 İskandinav ülkesi yer alıyor!
Daha da bir şey demiyeyim!!!!!!


Muhteşem Kopenhag belgeseli Işıl Bayraktar Thomsen


Sisteme bir kaç saydırıp, içimizi döktüğümüze göre, şimdi konumuza geçebiliriz. 

Allah'tan şu "Temiz Kasım"'ı yapmışım, yoksa ne olurdu şu an halim hiç bilmiyorum?! O Aralık ayının 09:00-22:00 çalışma temposuna, neredeyse her akşam eklenen yemekler, içmekler, davetler, buluşmalar, coşmalar, kudurmalar… Hafta sonlarına girmiyorum bile.

Velhasıl, hemen bir Kış Programı yapayım, en acili ve en Ayurvedik düzenlisinden.




Kış günü rutinler pek mühim. Sabah 06:30 gibi uyanıp, sabah rutinimi ve meditasyondan, pranayamaya, surya namaskaraya kadar hepsini gün doğmadan yapayım.


Yemek şu düzende:

09:00: Akşamdan suda bırakılmış ceviz ve çiğ bademler (bir avuç) ve bir kaşık tahin pekmez. Bir kaç kuru meyve de eklenebilir.

12:30: Öğle Yemeği: Canın ne isterse, ne kadar çekerse hepsini yiyeceğin en kral öğün. Baklagil dahil tüm proteinler bu öğünde alınacak.

17:30: Sebze ya da meyveden oluşmalıdır. Sebze çorba veya etsiz sebze yemeği ya da salata ya da sadece meyve. İlk zamanlar, erken akşam yemeği zor olabileceğinden, haşlanmış 2-3 yumurta da olabilir.

Mevsimde ne varsa o yenecek. Elbette ki, olabildiğince, GDO, koruyucu, renklendirici, tatlandırıcı, hormonlu, antibiyotikli, pestisit, işlenmişlerden uzak durulacak.
Yemek aralarında bol bol sıcak su, taze zencefil ve limonlu şahane olur, ve bitki çayları içilecek.

İşten eve gelir gelmez meditasyon yapmak, o akşam yeme ve içme sapkınlıklarının önüne geçecek! Hatta 1-2 dakika da plank'a durmak, aklını bedenine getirecek!

22:00 dedin mi, yatakta yatmış, mışıl mışıl uykulara dalmak üzere olmalısın.





"İşten en erken 22:00'de çıkıyordum zati. Arkasından biraz dinleneyim, azdan kafam dağılsın derken, alıştım gecelere, hatta gecelerden sonra yatmalara... Nasıl olacak ki şimdi o iş?" diyorsun!

Bir anda olamayacaksa da, şimdi yine çok önemli olduğunu tekrar tekrar öğrenince, ve zaten Aralık boyunca herkeslerle partileyip akşamlara gecelere, arkadaşa dosta, yemeye içmeye doyduğunu düşünersek (!!!), artık bir zahmet evine dönüp kışı gerektiği gibi geçirmenin zamanı gelmedi!
Ayırca, illa bir halt yiyeceksen, gündüzler çuvala mı girdi? 🤪





"İş seyahatlerim var; hem de yurtdışılı! Hem de bu haftasonundan gitmem gerek!", "O geçsin, sonra başlarım..."

O geçsin, bu geçsin!! Nereye kadar Bikinim?! Hayatta önüne hep bir şeyler çıkacak zaten.

Bana bak, ya çıkarsın hemen o "battı balık yan gider" bataklığından ve derhal dönersin "ne yaparsan yanına kar", "hiç yoktan iyidir" akıl ve fikrine, ya da...

Aaaa tamaaaam, her akşam "Bugün bedenin için ne yaptın?" sorusuna sosyal medyada, cümle aleme hesap verilecek!





Ve Susan Miller ne diyor Ocak ayı falında?! Tüm yıldızlar senin için toplanıp, incel diye yardımına sıralanmış! Evet aynen! Satürn ve Plüton aradığın disiplin için arkandalar. Mucizelerin gezegeni Jüpiter de Ocak itibari ile neredeyse tüm yıl altıncı evinde olacak. İçgüdün seni sağlıklı olandan yana tercihler yapmaya itecek, doğal olarak kolayca kilo verecek, ve yüksek enerjilerle dolu olacaksın.

Evren senden yana bebeğim!

Öyleyse, tarih yazmak için şahane bir yıl bu 2020! Değil mi?!






21 Kasım 2016 Pazartesi

Düşün de YE!


Döner dönmez evde badanaya ve köşe kenarın elden geçtiği minik inşaatlara başlayacaktık. “Sağ olsun” kayınvalidem de gelince bizimle, kaldı her şey.

Duvarlar kese kâğıdından bir ton açık, tavanlar bembeyaz olsun, elektrik kabloları ortalıktan toparlansın, elektrik düğmeleri de yenilensin, banyoyu da olabildiğince yenileyeyim istiyorum. Ev kira.      Salonun halılarını değiştireyim diyorum, mutfak masasını da. Kitap odamı ve giyinme odamı tamamen yenileyeceğim zaten.

Tüm bu işlere girmeden önce de, komple bir ev hafifletme operasyonuna girişmek istiyorum. Her bir deliğe, köşeye gireyim, elden geçmeyen, dokunmadığım eşya kalmasın istiyorum. Dip temizlik yanında, istiflenmiş tüm eşyaları asıl sahiplerine ulaştırayım diyorum. Evde kullanılmayan hiçbir şey kalmasın istiyorum. Tüm ağırlıklardan kurtulmak istiyorum.



İstiyorum istemesine de, bir türlü işlere girişemiyorum. Plan bile yapamıyorum, çünkü sevgili Anneciğim’in ne zaman evine döneceğini bilmiyorum. Soramıyorum da. “Öyle yaparız, böyle ederiz” diyorum, yok. E havalar da soğuyor. Tüm bu aklımdakiler için, bir kere, badana öncesi için de, zaman lazım. Sabah 08:00 akşam 20:00 çalışıyorum. Yurt dışı programım da çıktı. Bir an önce başlamam lazım.

...

Geçmedi o bir ay.

Neyse, inşaat da badana da bitti sonunda çok şükür. Canım Aşkım Mamişkom yetişti. Kullanılmayacak, giyilmeyecek ne varsa verildi. Atılacaklar atıldı. Dip köşe kırklandı. Havası da enerjisi de mis oldu evin. Ohhhhh…



Giyinme odam ve kitap odamı yenilemek kaldı geriye. Onlar da artık yavaş yavaş. Gerçi zaten kitaplıkları ve gardırobu beğendim IKEA’dan da. Alması, taşıması, yapması, yerleştirmesi kaldı. Montajları kendim yapasım var.  Artık, yeni yıla girmeden bitireceğim inşallah. :-D



Yoruldum da. Koşturmaktan daha çok, “Ne zaman başlayacak? Nasıl olacak? Havalar soğudu! Her yerler ayakta!” telaşesinden. Beyin durmadı plan yapmaktan. Biraz sakinleşeyim, kendimle ilgileneyim. Yoksa beni benden çıkaracak bu stres ve yanında getirdiği o saçma sapan, kıtlıktan çıkma yeme manyaklığı. Fark etmeden neler gidebiliyor mideye, hayretler içinde kalıyorum. Hele de akşamları. Hoooop, bir bakmışım dünyalar midemde!

Tüm gün deliler gibi çalışmış beyine trafik ve üzerine de evde yapılacakları, planlamaları verince, uyuşuyor kendileri tabi. Zihin kendinden geçiyor, farkında olmuyor, sarhoşluk, şuursuzluk seviyesine düşüyor. Olanlar da, tam da o anlarda (ansızlıklarda!) oluyor.

Acilen, zihni kendine getirme, “an”’da kalma, farkındalık yaratma işlerine girişmek gerek.

Eve gelir gelmez, 5 dakika bile olsa meditasyona oturayım ben. 

2 dakka bir sessizce oturup, nefesine odaklanmak, sakinleşmek, gelen giden düşünceleri gözlemleyebilmek, o düşünceleri sahiplenmeden, içlerine girmeden, uzaktan tanık olmak… Hepsi bu!




Bir Yoga Hocası olarak ben Lotus’ta oturuyorum elbette! Hani şu bağdaş kurduğun, ama bir şekilde bacakların birbirine girdiği, ayakların yukarıda, üstte kaldığı, ünlü Yoga oturuşu, Padmasana.  :-p




Yok, be yahu! Şaka! Kolu bacağı kırmanın hiiiiç alemi yok. Kolayca o poza girebilen varsa girsin elbette. Ama bu, “Lotus yapan en aydınlanmıştır!” anlamına gelmiyor. Sandalyede oturan çooook daha derin meditasyonlara dalıyor olabilir. Yoga duruşlarında, o fotoğraflarda gördüğümüz en uç noktadaki pozlara ulaşmaya odaklanmak yerine, o duruşu daha denerken bedeninde ne hissettiğine ve bedenin enerjetik boyutundaki değişimlere bakmaktır mesele.



Son aldığım eğitimden de edindiğim en önemli çıkarım, (ha evet, onca işin arasına bir de eğitimler sıkıştırıyorum) akıştaki bütünsel bedene ulaşmak, yavaş, hatta daha da yavaş hareketler ile ve limitlerini zorlamanın aksine, minik akışlar ile mümkün. Yani, zorlamadan daha kolay aşabiliyorsun limitlerini aslında. Neyse, bu Feldenkrais konusu çok uzun, ben konuma döneyim.

Demem o ki, meditasyon, öyle korkulacak veya büyütülecek bir şey değil. Nasıl oturduğunun önemi yok. Oturabildiğin en rahat şekilde otur (yatsan da olur da, uyuya kalacağın kesin olduğundan oturmak en iyisi) ve meditasyon boyunca hareket etmemeye çalış.

Yalnız minder önemli. Totomuz rahat etmeli. :-D

Doğal karabuğday kabuğu dolgulu benimkisi. Hem totomun şeklini alıyor, hem de çökmüyor, hava sirkülasyonu da sağlıyor. Tüm diğer dolgu malzemelerinden çok daha dayanıklı ve uzun ömürlü. Pahalı bir şey de değil.



Evi yenileme işine girmişken, koltukları, yatağı, yastıkları karabuğday kabuğu dolgulu mu yapsam?
Haşır haşır, biraz ses olur kullanırken ya…

Bu karabuğdayın dışı da içi kadar kıymetli demek ki. İçinde buğday geçiyor ya, yakından uzaktan yok alakası aslında. Kuzukulağıgillerden, bitkinin tohumsu meyvesi.

Aleksandra, bana yıllar önce гречка (grechka) diye getirmişti, “Her şeyin yanında haşlayıp yeriz. Biz bunun sayesinde inceciğiz.” demişti de, pişirip de denememiştim bile. O zamanın cahil aklı işte.

Glütensiz, alkali, protein zengini (tüm esansiyel amino asitleri içeriyor), pembe GI’lar arasında, lif kaynağı, antioksidan, magnezyum ve demir zengini bir süper yiyecek. Tibet’ten çıkma olduğunu ve Ayurveda’da diyabet ve obezite tedavilerinde kullanıldığını öğrenince de çiğ çiğ yiyesim geldi.





Böyle yiyeceğini, nereden geldiğine kadar, derinlemesine araştırınca, ona iyice bakıp, koklayıp, onu doyasıya seyreylerken nerede, nasıl yetiştiğini -toprağı, havayı, bulutu, güneşi, yağmuru, rüzgârı, doğa anayı-, sofrana gelene kadar geçirdiği evreleri, onu toplayanı, getireni, pişireni, hepsini düşündükçe muazzam bir farkındalık doğuyor.

Hem de öyle bir farkındalık ki bu, bırak makinelerden geçmiş, rafine edilmiş, boyalar ve kimyasallar eklenmiş, paketli ikincil yiyeceklerden uzaklaşmayı, doğadaki haliyle, o ana, birincil yiyeceklere koşuyorsun. Yemek üzere eline aldığın, önüne koyduğun her yiyecek içinde güneşi, doğayı arıyorsun. Her ısırıkta, o tarladaki esintiyi hissetmek, yağmuru damağında tatmak istiyorsun. Toprağın şifasını tüm duyularınla; görüp, dokunup, koklayıp, tadıp, doyarak; içine alıyorsun.

Bir baktım, buzdolabımı ağzına kadar taze sebze ve meyveler ile doldurmuşum.



“Düşün de YE!” fikrine odaklandıkça ete ve ürünlerine de bakışım değişmeye başladı sanki.

Greenpeace’in “Sağlıklı ve çevre dostu bir üretim yapmadığı sürece tavukçuluk sektörünü soframıza buyur etmiyor, bahanelerini ve ürettiklerini yutmuyoruz” dediği “YUTMAYIZ!” (http://imza.greenpeace.org/yutmayiz?b) kampanyasını imzaladığımdan beri, tavuk yememeye çalışıyordum da, yumurtaya, ete, Bayramoğlu dönere hayır demiyordum. Yememeyi aklımdan bile geçirmiyordum.

Soframdakilerin nereden geldiğini tüm duyularımla hissetmeye, yaşamaya çalışırken, bunu konu et olunca, yapamıyorsun. Onu bulduğuna şükredemiyor, minnet duyamıyorsun. Olmuyor!

Ankara armuduna şöyle dikkatlice bakınca ağzının suları akmaya başlıyor da, tavuğa, koyuna bakınca, onu yemek geliyor mu insanın içinden gerçekten de? Ruhumuza iyi gelen, onları hoplayıp, zıplarken, koşarken, yaşarken seyretmek değil mi?

O kaybettiğimiz doğal içgüdülerimizde hayvan yemek yok sanki.

Vejetaryen mi oluyorum ki?!


24 Mayıs 2014 Cumartesi

İNCECİK olmanın 11 ALTIN kuralı!




Ah be ablacım (yukarıdaki hatuna söylüyorum), pek haklısın! "Ne gerek, Yaz Geliyor paniklerine! Tüm yılı, Yaz Sezonuna çevir, sağlıkla kendine!" diyorsun, da, ruh sağlığımız gitti, bedeni düşünen mi var!!! Neyse...


Ama bu SON! Yetti artık! Şu MUTLU olacağım bedene kavuşayım! Hem de, ömürlük olsun!


Bu da, SON kilo takvimim olsun!







Ve aslında, İNCECİK olmanın yolu, o kadar basit ki:
  1. O "10 Gerçek"'i asla aklından çıkarma! Detaylar için tıkla!
  2. BeslenBolca ve Sağlıkla!:
    1. Pembe GI'lardan şaşma! Detaylar için tıkla!
    2. Sağlıklı Proteinleri unutma! Detaylar için tıkla!
    3. Zeytinler, Zeytinyağı ve Balık Yağısız asla kalma! Detaylar için tıkla!
    4. D Vitamini'ni arttıran hallere gir! Detaylar için tıkla!
    5. Serotonin'i her daim yüksek tut! Detaylar için tıkla!
    6. Meyve'yi aç karnına ve en geç 14:00'e kadar lüplet!
  3. İncelik, Akşam Yemeği'nin saatinde! Detaylar için tıkla!
  4. Su Hayattır! Detaylar için tıkla!
  5. Sakın ola nefessiz kalma! Detaylar için tıkla
  6. Egzersizi abartma! Detaylar için tıkla!
  7. Hareketin en etkilisi, sabah sabah yapılandır! Detaylar için tıkla!
  8. Ve en şahanesi Yogaİncelten Yoga için tıkla!
  9. Yürü! Her fırsatta! Günde toplamda 10,000 adım ala! Detaylar için tıkla!
  10. Uyku, kilit nokta! Onsuz, sakın güne başlama! Detaylar için tıkla!
  11. Bakımları da hafife alma! İnceltici bakımlar için tıkla!









26 Ocak 2014 Pazar

Metabolizma! Tam gaz ileri!

Yavaştan iyicene güç kazanmaya başladım hani.. Geçen haftanın "Her daim Aktifim" şahane eğlenceli vallahi.. Dişlerimi fırçalarken, boşuna zaman kaybediyor muşum! Ofiste öylece oturmaktansa, yaz bahçemle uğraşır havaya soktum kendimi.. İçilen suların, adım atmaya yansıması da, şahane doğrusu! Hele hele o en az 1'er saatten oluşan sabah ve akşam trafikleri muhteşeme döndü ya! Şu bitmek bilmez çare arayışlarınla, sen çok yaşa #Bikini :-DDDD

Bir de hastasıyım senin Tara Stiles. Bu Crow neymiş arkadaş?! Yapana kadar çalışmaya devam.

Bu hafta, sağlıklı protein'e de odaklandık mı, en şahanesiyle kankamız olur bu bazal metabolizma.. ;-)))

Şimdi, ideal kilomuzu bir şuradan tekrar hesaplayalım. Hmmmm 47! Amanın 47 mi????!!!! Daha çok varmış yaaaaa! Tabi, bu ara pek ölçülüp biçilmiyoruz. Gerçi malum kadınsal döngü haftamızdı! Hiç ölçülür müyüm? Deli miyim ben, durup dururken moralimi bozayım.. Ama zira tanıdım artık bedenimi.. 53 kilolar ve 67 cm'li bellerdeyim.





Döneyim ben günlük protein ihtiyacımı hesaplamaya:

Yaş, malum 30 üstünde, dolayısı ile 47 x 1,5 = 70,5 gram

Ohaaa diicem ayıp olacak!! Ama dur, şimdi sağlıklı proteinlerin sadece etten oluşmadığını da pek ala öğrenince, hallederiz diyorum. Koyu Yeşillik sevdam, sağlıklı protein kaynağı olmasıyla, tavan yaptı.

Toplamı eşit dağılımda alacağıma göreeee, 25 gram'a yakın her öğünde sağlıklı protein tüketmek hedeflenmeli!


Kahvaltı:


Sabahın köründe uyanıp işe gidince, ofiste yapılır bir şey lazım. Meyve kahvaltıma, protein işini oturtana kadar ara vereyim.  Tek çare Whey Protein Shake galiba.

Protein: 30 gram



Öğle Yemeği:


Koyu Yeşillikler bulursak müthiş şanslıyız. Protein: 5 gram. 

Aslında Ispanak da çıkıyor da, pirinç niye atılır içine anlamam. Pirinçsiz şahane oluyor halbuki. Kıymalı şöyle.. E yoğurtla da şahane gider. Dur hafta sonu programıma ekleyeyim. Ayy, yoksa, üzerine şöyle yumurta mı kırsam?! Amanın, beyaz peynirli, ıspanaklı omlet de şahane olur..

Et türü bir şeyler ancak 50 gram falan olur. Protein: 12 gram

3 kase minik yoğurt ile Protein: 8 gram


Akşam Yemeği:


İşten çıkmadan bir avuç çiğ badem eşliğinde 2 Activia'mı yiyeyim. Protein: 13 gram

Eve gelince araya bir tane L-Carnitine içeyim.

2 yumurta ile biraz maydanoz.. Protein: 14 gram




Ve ardından, yarım saat sonra, başlasın İncelten Yoga.


Önce 2 dakika Plank'da durayım.




Her yöne 3'er tekrarlı gelsin haftanın yağ yakan Yoga rutini:





Crow çalışmalarımıza devam:







Hava koşullarına bakılırsa, 5000 adımla devam etmekte fayda var.



Metabolizma hızlandırıcı etkisinden faydalanmak için verelim kendimizi Sassy'ye.. ;-)



Dolayısı ile 1x4 tablomuz oluşur şöyle:









Metabolizma'yı Yağ Yakan bir "Buddy"'ye çeviren Süper Yiyecekler

Şu erkek cinsini kıskandığım tek bir şey varsa, o da biz kadınlardan doğal olarak daha hızlı çalışan metabolizmaya sahip olmalarıdır! Bizler yağ depolamaya ayarlanmışken, onlar birer kas yapma makinaları!

Elbette yaratılışımdan pek memnunum. Her türlü hali ile, kadın vücudunun "güzellik" ile özdeşleşmesinin ayrıcalığındaki hazdır, en muhteşem keyif.

..de, adam 2 squat ile taş gibi bacak ve totoya ulaşıveriyor. Üstüne yediği içtiği cabası! 2 adım attı mı, gitti hepsi! Şu bizim yaptığımız 30 günlük Plank Challenge ile 6 Pack Abs durumuna anında geçiverebiliyorlar! Tabiki de, erkek kası istemem! Iyyykkkkkkk! Zira bence "zarafet", ince uzun kadınsal kaslarda..





Sonuç şudur ki, ne kadar çok kas, o kadar hızlı metabolizma! Ne kadar hızlı metabolizma, o kadar çok yağ yakma!

Püf nokta, bazal metabolizma; otururken, bilgisayar başında çalışırken, toplantıda, trafikte arabada, dinlenirken, TV karşısında, uyurken ki yağ yakma; hızını arttırmakta. ;-)


..ve bazal metabolizmayı yağ yakan bir "Buddy"'ye çeviren en güçlü ve en değerli besin, kas yapan sağlıklı proteinlerdir.



Sağlıklı Protein:


  • Vücut yapısını; kas, organ, kemik, hücre; geliştirir.
  • Enzimleriyle, vücudun besinleri sindirip, yararlılarını kendinde tutmasını sağlar.
  • Hormon hali ile vücuda şunu direktif eder: "Ey metabolizma, sen en iyisi mi, var olan depolanmış yağları enerji olarak kullan!" ;-)))))
  • Organ ve kaslara oksijen taşır.
  • Vücudu, virüs ve bakterilere karşı güçlü kılar.

Sağlıklı proteinin metabolizmayı yağ yakan bir "Buddy"'ye çevirmedeki olağanüstü bir diğer tarafı da, metabolizmaya yarattığı termik etkisidir. Besinleri sindirirken  metabolizma hızlanır. Ve, protein sindirilirken yarattığı ekstra enerji, karbonhidrat sindirilirkenden 2 kat fazladır. Yediğin yemeğin seni daha onu yerken zayıflatması ne şahane?!



İşte yedikçe metabolizmayı yağ yakan bir "Buddy"'ye çeviren Sağlıklı Proteinler:


 

 

 









Yumurta


Protein değeri: 2 orta boyda 12 gram

Tüm besinlerin içinde, biyolojik olarak en yüksek protein oranına sahiptir yumurta.

Rengi fark etmez, ama organik tercihim.

Bir de, kendi kartonunda buzdolabında saklamakta fayda var.











 

 




Avokado

Protein değeri: Yarım Avokadoda 2 gram
Gerekli olan 9 amino asidi içinde barındıran, bir de Omega 3 zengini mucize meyve.
  







Baklagiller

Protein değeri: Yarım su bardağı kadarında 7-9 gram
Tazesi, kurusu, hem yağ yakar, hem de iştah kontrolüne yardımcı olur.
Nohut, mercimek, barbunya, fasulye, börülce..
Bezelye ve Bakla, GI'ı yüksek olduğundan, pek tercih etmem.
  









Yoğurt

Protein değeri: 2 kase kadarında 8 gram
Sofralarımızın vazgeçilmez bize özgü, sağlık kaynağı yoğurdu, dünya dilinde ne ara Greek Yogurt oldu, ben kaçırdım. Şu içimiz işleri ile uğraşırken, dışlara yapamadığımız lobilere pek bir üzülüyorum.
Neyse, konuma döneyim.
Probiyotik kaynağı olmasıyla, yani şu can arkadaş bakteriler, neredeyse bir numaralı kilo verme "Buddy"'sidir.
Süte karşı, yaşanan Laktoz intoleransı, keza ben asla içmem, yoğurttaki bu bakteriler sayesinde tolore edilir hale geliyor.
WOW!









Çiğ Badem

Protein değeri: Bir avuç dolusunda 5 gram
En şahane kuru yemiş.
Magnezyum, B vitamini, E vitamini ve lif zengini olmasıyla, benim favorim.
Bir de en sağlıklı yağlar da onda ki..
 

 




























Koyu Yeşillikler  

Protein değeri: Bir çorba kasesi kadarında 5 gram
En başta ıspanak olmak üzere, koyu yeşil ne varsa, hepsi cevher.
Yaşasın ıspanak, brokoli, karalahana, kuşkonmaz ve tüm koyu yeşile, hatta mora çalan yapraklı salata yeşillikleri..


Balık ve Deniz Kabukluları 

Protein değeri: 125 gramda 30 gram
Denizden baban çıksa yiyeceksin arkadaş!



Beyaz Peynir

Protein değeri: 100 gramda 20 gram
Favorim Ezine Koyun..
Aman, "ligth'tır" "diet'tir"'lere aldanılmasın! Sütü fermente etmeden dolayı düşen laktoz da artar, gerekmeyen karbonhidrat değeri de..




Kinoa ( Quinoa )

Protein değeri: Yarım su bardağı kadarında 4 gram
İnka uygarlığı tarafından tahılların anası olarak kabul edilmiş olsa da Buğdaygillerden değildir, ıspanak ve pancar gibi bitkilere daha yakındır. Lizin gibi temel amino asitler ve bol miktarda kalsiyum, demir ve fosfor içerir.
Pilava müthiş bir alternatif.




 

 















Tavuk


Protein değeri: 125 gramda 30 gram

Butların, soğan, sarımsak, kereviz ve bilimum baharat eşliğinde haşlaması şahane olur derim.. Dilersen bahartalar eşliğinde at arkasından fırına..

Ya da, şöyle tümden poşette.. Öncesinde az köri, bol kırmızı biber ile sıvazladın mı..



 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dana Eti


Protein değeri: 125 gramda 30 gram

Sırf şu Tenderloin'nu hakkıyla grill etmeyi öğrenmek için MSA kurslarına katılasım var.

Bu arada, az pişmiş severim...












 

 

Whey ( Peynir Altı Suyu ) Protein


Protein değeri: 30 gramda 25 gram

Beden tarafından hemen sentezlenebilen kaliteli protein kaynağıdır.

Anında enerji verir.

Toz halinde yemeklere eklenebilir veya su ile karıştırılıp içilebilir.





Biz Kadınların Protein İhtiyacı

RDA'nın ideal günlük protein ihtiyacını her bir ideal kilomuz başına 0.8 gram olarak önerse de, son araştırmalar bunun ideal vücut kilo başına 1 - 1.2 gram olması gerektiğini söyler. Dr. Apovian, 30 yaşını geçmiş kadınların proteini 1.5 grama arttırmalarını tavsiye eder.
Dr. Paddon-Jones, "En şahanesi, her öğünde 20 ila 30 gram arasında sağlıklı proteini almaktır" diye de bir püf noktası ekler.

 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...