Zayıflama Programı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zayıflama Programı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2021 Pazar

"Bedenime Tapıyorum" Challenge'ı geldi!

 

Sen onca tasarruflara imza at, yok ajans harcamalarıdır, iş ortakları masraflarıdır, hepsini kes, her şeyleri in-house, yani kendin, yapmaya çalış... Ama yetmez bu kapitalist düzene elbette. Bir önceki yazımda nasıl da böbürleniyordum: şu zor zamanlarda, canla başla, olağandan da daha fazla çalışıp (olağanımız da çok yoğun da!), her türlü özveri ile, canım ve biricik şirketime en şahanesiyle destek veriyordum.

Ama yetmez tabi. Bu kapitalist düzen çalışanı dibine kadar sömürür ve sömürmeye devam etmek ister!

Kadın başımla (niye kadına bağladım burda bilmiyorum 😁), sana yıllardır hesabını bildiğim, zira bütçeleri yapan benim, şahane paralar kazandırmış, gani gani karlar ettirmişim. Benim ve ekibimin maaşları, sana kazandırdıklarımızın yanında milyonda bilmem kaçıncı biri!!! Kırk yılda bir zarar ettin, ki o da benim yüzümden değil, bir kere de sen minik bir ödün ver!!!! YOOOOOK! 

Koskoca global şirketsin, ayıp değil mi? Bana ve hakkıyla çalışan herkese zam yapmamak da nedir? Şu enflasyona yedirme bari bizi! Ürünlerine, kur farkıyla, çatır çatır zam yapmasını biliyorsun!!!

Yetmezmiş gibi, her an online toplantı yeni adeti üzerine, yıllık konferansı da online'a taşıyıp, bir de organizasyonun lokal ayağını organize etmeyi de yıktın mı üstümüze... Bu global toplantıların en güzeli yurt dışına çıkıp, yiyip içmek, dolaşıp durmaktı... Bir hava değişikliği idi... Her şey ile ağırlanmanın verdiği rahatlıktı... Sanki hiç işim yokmuş gibi, bir de bu telaş ve koşturma sardı. Bilgisayar ve telefon başında gece 23:00'lere varan trafik yüzünden artık bayılma noktasına gelmiştim ki, HR'dan şöyle bir mail düştü: "Evden çalışmaya başladığımız Mart 2020 itibari ile, daha az çalıştığınız ve bu Covid döneminde şirketimize desteğiniz için, şu kadar ücretsiz izinlerinizin sisteme girişlerini rica ediyoruz."



"Bırak o izni kullanmayı, benim bu izni sisteme girmeye bile zamanım yok!" serzenişlerimize hepimize atılan standart bir cevapla çaresizce kalakaldık. Ayıptır!

Bir de "aman işsiz kalmayayım" korkusu salıyorsunuz!! Resmen kölecilik bu!! Yazıktır!!! Günahtır!!!

Onca yoğun iş temposunda, evde yemek de yapamadım, hatta Migros siparişi bile hazırlayamadım. Öyle ki, 1 haftadır tuvalet kağıdı yerine kayıt havlu kullanıyoruz!! Evdeki vatandaşın da bir gram katkısı yok zati! Her iş bende!!!! 😤 (Neyse, o zatı geçiyorum, onunla ilgili ayrı ve uzun bir yazı lazım 🤬) 

Dışardan yemek söylemekten içim de kurudu. Maalesef Yemek Sepeti'nden Fast Food dışında bir şey çıkmıyor. Pizza, KFC, Burger, Sampi, döner, vs. Bir de Fast Food deyip geçme! Eli yüzüne bakılır bir döner olmuş 40 lira. Bize normalde veriyorlar günlük 25 lira. Şimdi ondan da az. Ahhhh bir de kıyamam, esnafım da zaten darda ki... 😢

Velhasıl, çok zorlu günler geçiriyoruz. Ve yine, her zamanki gibi, çalışan, işçi ve esnaf bunların en dibini yaşıyoruz!!!

Şu 20 yıllık iş hayatımda, garipseyerek ve sinirle, "İş sorumluluktur ve her daim, ne olursa olsun, her koşulda, o iş yerine getirilir." ile karşılığını verdiğim, "Madalya taktılar mı?" kafasındakileri ilk defa anlıyorum! 

Kurallara uyumlu, belirli bir disiplin çerçevesi içerisinde yetişmiş, sabırlı ve otoriteye saygılı bir garip X nesliyiz işte! 20 yıldır aynı sadakatle görevlerimizi yerine getiriyoruz.



Ne diyecektim?

Heh, bundan sonra, ne kadar ekmek o kadar köfte! Haydi bakalım! Buraya yazıyorum 17:00'den sonra bilgisayarını kapatmayan ne olsun!!!! Tamam tamam, telefondan da bakmayacağım maillere! 😜

Niyet ettim ""Madalya taktılar mı?" kafasına" girmeye...

Kendimden geçtim anasını satayım. Yatıyorum çalışıyorum, kalkıyorum çalışıyorum!!!! Ama bu sefer, pis sinirlendim. Yıkıldım resmen. Bozuldum, kırıldım, üzüldüm. Endişe zaten her daim. 

Ama bu böyle devam edemez zaten. Bilgisayar başında, bu sandalyede çürüyüp gideceğim. Sokağa çıkmayalı, açık hava almayalı haftalar oldu. Özel sağlık sigortası ne kadar kurtaracak beni.

Demem o ki, "seve seve" bakacaksın kendine!

Ne diyor Ayurveda: Güzel yaşlanmak, kimseye muhtaç olmadan, düşmeden, zinde yaşamak tüm mesele!

O yüzden güzel Bikini, bunun bir yolunu bu-la-cak-sın! 

Ya-pa-cak-sın! 

Nokta!



 

Şimdi, Şubat ayı, Sevgi ayı olduğuna ve kendisi de geldiğine göre, kendini, bedeni sevmenin, hatta ona tapmanın zamanı da geldi.

Bu kapitalist işler yine devreye giriyor burada amman dikkat. Neymiş, yine kendinden başkası için bir şey yapacakmışsın, kendinden başkasına aşık olacakmışsın, ona en güzel şeyleri alacak ve en güzel günü geçirtecekmişsin. YOK ÖYLE DAVA! ARTIK YEMEZLER! En çok kendini seveceksin arkadaş! En çok kendine güzel hediyeler alacaksın, en çok kendine güzel zaman geçirteceksin! Ve evet hatta kendine tapacaksın! KENDİNİ ÖNCELİK YAPACAKSIN! 

Hep ayıp diye öğrendik, bencillik feci dedik. Hayır efendim. Tüm dünya tam da bu yüzden fena! Kimse kendini sevmiyor ve tüm sevgiyi dışarıda arıyor! Herkes karşıdan beklediğinden, kimseler aradığını bulamıyor! Bulamadıkça da çıldırıyor, hırçınlaşıyor, ve dünya ondan zindan oluyor!

İlan ediyorum: Bu Sevgililer Günü, başkasından aşk dilemek yerine, kendine hak ettiğin sevgiyi, ilgiyi, alakayı, tutkuyu gösterme zamanı.

Bir de ne güzel bir Şubat ayıdır bu. Tablo gibi. Pazartesi başlıyor, ay Pazar günü bitiyor. Tam tamına 4 hafta. 

Benim gibi düzen sevenelere gelsin. 😃




Ne güzel de yazmışım vakti zamanında şurada: yazı için tıkla! 

Ben bu I LOVE MY BODY tablosu üzerinden yürürüm be! Gelsin Bikini'nin namı diyar Challenge Tabloları. 👊🏼

Tabi ben bir önceki yazımda derlediğim kışlık günlük rutinimi yapmaya çalışacağım ama (yazı için tıkla!) bu tablodaki başlıklara odaklanmak asıl kendime SEVGİYİ getirecek. 

Bir de mutlaka, şu sürekli dışardan Fast Food yemek söylemenin önüne geçmek zorundayım. En azından, market hali ile hazır yemek alayım. O bile bir nevi daha iyidir. Hiç olmazsa ekmek, dürüm arasından tabak sunumuna geçmiş olurum. Hazır köftedir, artık schnitzel olur, hazır yıkamış salatadan, doğranmış sebzelere kadar ne varsa kardır. O tablodaki sağlıklı yiyorumu hiç olmazsa böyle başarmış olayım.

En az 7 saat uyku önemli. 23:00 gibi yatmak harika.

Bitki çayları dahil gün boyu sıcak/ılık su içmeler...

Saat akşam 6'dan sonra sıvı dışında yemek tüketmemek, hem gençlik, hem enerji, hem de incelmek demek.

Plank, başlı başına mucizevi. Zaten bir mat başına geçince arkasından bir sürü daha pozlara giresin geliyor. 

Bedenime bakımlar, masajlar, kendini şımartmalar...

...ve dizimden ötürü günlük 3000 ile başlayacak adımlar...


E tamam, her şey hazırsa, başlasın Şubat o zaman. 💪🏼





21 Aralık 2020 Pazartesi

NARDUGAN

 

"Bu tür zamanlar, onca koşturmalı işimizin arasında bir türlü zaman bulamadığımız o temel işleri yapabilmek için fırsatlar yaratır. Dolapları, depoları yeniden düzenlemek; tüm gereksiz stoklardan kurtulmak; temel bilgileri, prosedürleri yeniden çalışıp tekrar etmek; markanın özünü hatırlamak; tüm iş ortakları ile ilişkileri güçlendirmek, artık sana katma değeri olmayanları ile de yolları ayırmak, bunlardan sadece bir kaç tanesi..."



Hiç alçakgönüllü olamayacağım: Her organizasyonun sahip olmak isteyeceği o yönetici, o pazarlamacı benim!



Bu tür kriz zamanları ekipleri doğru yönlendirmek ve işleri yürütmekte üstüme yok! Pazarlama dediğin şey tam da bu zamanlarda ne tür stratejiler geliştirdiğinle başlar, marka kimliğini, değerini, DNA'sını tekrar tekrar hatırlamak ve hatırlatmak ile devam eder. Organizasyonu da ve tüm iş ortaklarını da tüm bunlarla motive ettiğinde de fark yaratmış olursun.

Aynı kafayla evimi, hayatımı da yönetiyorum. İş hayatımdaki dillere destan başarımı, ev hayatıma da "evde temizlik olmayan, dip köşe girilmeyen, atılmayan kullanılmayan, yenilenmeyen eskiler kalmadı" şeklinde yansıtıyorum. Salim kafa, en başta evliliğimi, sonra tüm ilişkilerimi de gözden geçirme fırsatı buldum. Şu an hayatımda olanları "affettiklerim, silip attıklarım, hala kafayı taktıklarım" gibi gruplara ayırdım. Sonra bi' ara her bir grup ile ayrı ayrı ilgileneceğim.




...de, şunların hiç birini bedenime, şu dünyada içinde var olduğum, kendimi ifade ettiğim tek gerçeğe, bir tanesini bile uygulayamadım! Bu 2 göz, bende 4 göz, dışarı baktığından mıdır, işi gücü hep dışarıdaki ile. Kendine dönmüyor, bakmıyor bir türlü. Niye?!

Yaw her şeyleri yıkadın pakladın temizledin: İş yerin ofisin, maillerin, ilgilenmediğin işlerin, ilişkilerin ve hatta zihnin.

Hadi ama artık sıra geldi BEDENİN!



Hem aslında bu zamana kadar, kışa hazırlık için, beden almak istediği yağı aldı. Maksimuma geldi. Şimdi o karbonhidrat ve şeker atakları da bitti, bitecek zati.

Evet kış fazla yağı olan için zor. Daha da ağırlaşmana, yavaşlamana ve hareketsiz, halsiz, tembel kalmana sebep olabilir. Sirkülasyon azalır. Bedende mukus ve tıkanıklıklar oluşur. Fiziksel ve mental yorgunluklar artar. Daha negatif düşünmeye, bağımlıklıkların oluşmasına, duygusal oburluklara yol açar. Ve tüm bunlar neticesinde bağışıklık düşer.

Oysa "Kışa uygun, doğru bir yaşam şekli ile hem bedeni, hem de zihni ve dolayısı ile de bağışıklığımızı güçlendirmek, kuvvet katmak, dinginleştirmek de mümkün. Hatta şekle girmek bile oldukça olağan." diyor Ayurveda!




Hem kış, bedenin en güçlü olduğu zamanlar da aslında. Fitness ve diğer tüm güç antremanlarını ve kasa çevirimlerin tam zamanı.

E madem zor günleri fırsatlara çevirmede ustalayız, kışı da içimizde bahara çeviriverelim. Fırsat bu fırsat, bu kış bir güzel güçlenip fitleşelim.




Bu arada kış mevsimi derken, doğa takviminden bahsediyor Ayurveda elbet. Anadolu insanının doğa ile bağı nasıl güçlüymüş, eski bilgilere, hele de eski toprak insanlarla karşılaştıkça, çok iyi anlıyorum. Ahhhh ya, Annanem şimdi yaşasaydı. Doğa ile uyum içinde yaşamak ve dolayısı ile hayatla baş etmek üzerine ne muazzam yöntem ve bilgileri vardı. Ahhh biz bunlara "Kocakarı" işleri dedik. "Kocakarı" bilgilerini ve en baştada "Kocakarı"'ları küçümsedik. Halbuki kadim bilgiler hep bu "Tanrıça Kadın"'lar, "Şifacı Kadın"'lar ile aktarılıyordu. Ahhh ahhh...Hep bunlar "erkek"'lerin işi, yok sözde modern tıbbın işi. Gün gelecek modern tıp, kadim bilgilerdeki şifaları tasdik edenden başka bir şey olmayacak. 
Ben daldım yine politik işlere! Neyse... 

Anadolu'nun Kocakarı takvimine göre kış, Zemheri ile, yani soğukların başlaması ile 22 Aralık'ta başlar. Ocak ortasıdan Şubat sonuna kadar kışın en ağır soğukları Ayandon soğuklarıdır. Kış, Kocakarı soğuklarının başlaması, Mart başında, yani soğuğun son dönemi ile de biter.

İşte yarın 22 Aralık itibari ile, yağ bağlamanın son döngüsü olan sonbaharın son günlerinden, doğanın desteğiyle kış günü yağ yakma metabolizmasına dönüşmenin Ayurvedik yolu:

  • Şimdi, şu sirkadyen şeysi hiç olmadığı kadar önemli. İdeal günlük rutin şöyle:
    • 06:45 Günaydın ve Sabah rutini:
      • WC
      • Diş fırçalama ve dil sıyırma
      • Bir kaşık bal ve ılıktan biraz daha sıcak bir bardak su
      • Yüzünü ve gözlerini gül suyu ile yıka
      • Burun ve kulaklara badem yağı damlat
      • Susam yağı ile yağ çekme ve gargara (5 dk)
      • Vücut Masajı: Kuru kese/fırçalama
      • Yağ masajı; Abhyanga; Duş
      • Yüz masajı; Gua Sha
    • 08:00 Surya Namaskar; Tibet'in 5 ayini; Pranayama; Meditasyon 
    • 10:30 Kahvaltı: Meyve
    • 12:00 Öğle Yemeği: Ana öğün
    • 13:00 Açık havada yürüyüş
    • 16:30 Hafif Akşam Yemeği
    • 17:30 Güç antremanı; fitness; Plank; Pranayama
    • 22:00 Ayak masajı; Meditasyon
    • 22:45 İyi geceler

  • Kendimizi sıcak tutmak en önemli konu. Sıcak yemek, sıcak su, bitki çayları, ısıtan baharatlar, bolca hareket, kalın yünlü giyecekler, yağ masajları, buhar banyoları, vs. önemli. Ve tüm bunların hemen ardından rüzgarda kalınmayacak, üşütülmeyecek.
  • Öğünlerde öncelik mevsim sebzelerinde, özellikle de keskin tada sahip yeşilliklerde. Ve diğerleri de: brokoli, karnabahar, kereviz, roka, havuç, pancar, marul, kişniş, biberler, pazı, karnabahar, maydanoz ve ıspanak.
  • Ama sebzeden de önce aslında baharatlar geliyor. Taze veya kuru baharatsız hiçbir şey yenmiyor. Karabiber, kuru zencefil ve kakule 3'lüsü eksik edilmiyor. Sonra uygun olan reçetelere kimyon, zerdeçal, dereotu, karanfil, tarçın ve diğerleri ekiliyor.
  • Tabakta sebzeden sonra en çok yer alacak olanlar baklagiller, elbette geceden güzelce ıslanmalılar. Bunlardan mercimek ve Maş Fasulyesi en hafifleridir. Diğerlerini ıslamak da yetmez, çok iyi baharatlandırmak ve tüm enfes Türk mutfağı tencere yemekleri gibi soğan ve sarımsak ile güzelce kavurmak lazım gelir. 
  • Karabuğday, kinoa, Amarant, Basmati pirinci, buğday yerine, harika seçenekler. Maya ve mayalanmış ekmeklerden uzak durmak gerekiyor.
  • Meyve kahvaltıda ya da en hafif akşam yemeği olarak tek başına yenmelidir. En başta limon, lime, greyfurt, elma, armut, nar, ayva, cranberry, yabanmersini ve kuru meyveler en iyi tercihlerdir.
  • Tuzu abartmasak süper olur.
  • Çay, kahve gündüz saatlerinde içilebilir.
  • Hayvansal ürünleri de abartmasak iyi olur. Yoğurt ara sıra ve öğle saatinde olsa da, ayran her daim içilebilir. Taze ve keçi beyaz peynir yine öğle saatlerinde, her daim olmasa da yenilebilir. Yumurta en iyi tercihlerden. Karides, balık ve tavuk yine öğle yemeğinde yenebilir.
  • Su çok da tüketmemek lazım. Bitki çayları yeterli olur kanaatımca. Bu dönemde doğada ve dolayısı ile vücutta su elementi çokça var zati. Olduğun bölgeye göre de değişir gerçi. İstanbul'un nem oranı oldukça yüksek mesela. Bir de çok fazla spor yaptıysan da, terlediysen, su kaybettiysen, e o zaman içeceksin illa. Mevsimine, yaşadığın yere, yediklerine, günlük aktivitelerine, hatta beden tipine göre değişen bu su ihtiyacını hesaplama meselesi, Ayurveda Doktor Hocam'a göre şöyle: "Günde 6 kere çişini yapıyorsan, yeterli su almışsındır." der. Bir de öğle saatlerine doğru veya akşam geç saatlerde suyu, bitki çayını çok abartmamakta fayda var.


Muazzam bir plan oldu. Mükemmeli yaptık. Evet ama kendini germemek de önemli. Her zaman ve her daim "Hiç yoktan iyidir!" felsefesi geçerlidir. Yani hiç birini yapamıyorsan, meditasyon, güç antremanı, 5 dakika yerinde zıplama bile yeterli. Ve ayrıca, disiplin, bedenden gelen sezgilerle birlikte kendiliğinden gelecek zaten. Çünkü bu, başlamak, yola koyulmak, bedene yeniden bakmak, kendine yeniden bakmak, kendine değer katmak, hayata can katmak, şifan ile şifa dağıtmak için en iyi zaman!

Hem biz Türkler için, Sümer geleneklerinde de olan, günün artık geceyi yendiği 22 Aralık, yeniden doğum, yeniden doğuş, NARDUGAN bayramı da değil midir zaten!

Narımız, bereketimiz, sağlık ve aydınlığımız bol ve daim olsun!

Güneş bayramımız kutlu olsun!




1 Haziran 2020 Pazartesi

Rutinini değiştir! Hayatın değişsin!


Sonunda, herkeslerin bu Corona dönemini tarif ettiği o "durma" zamanını (bana göre totomu koltuğa koyabilme fırsatını) yaşamaya nail oldum. Çok şükür. 

Bu #evdekal 'dığımız 19 Mayıs ve Bayram tatilleri, zorunlu aldığımız yıllık izinlerlerle birleşince ve işler de yavaşlayınca, o
  • sabah kalk
  • kahvaltı hazırla, topla
  • fırla bilgisayarın başına; koştur koştur mailler, telefon trafikleri, Skype ve Zoom meetingleri
  • öğlen, akşam ne yenecek? Planla; Migros siparişi hazırla; gelen siparişi deterjanlarla her bir ürünü sil, kaldır, yerleştir
  • yemek pişir; sofra kur, kaldır
  • bulaşık makinesi dolmuş, çalıştır, boşalt, yerleştir
  • çamaşır; ütü
  • toz al; temizlik
rutinimin içinden, en az 09:00-18:00 çalışma temposu çıkınca, o toto o koltuğa kondu!





Dur, hemen konamadı. Bu sefer de "boş zamanım çıktı, bir hobi ile değerlendirmeliyim" paniği ile "o canlı yayın benim, bu online ders senin" girdabına yakalandım. Oradan çıkmam tam 5 günümü çaldı! 

Yaw hani durma zamanıydı?! Allahım bu ne? Beynim döndü! Her yerden online ders akıyor. Canlı yayınlar durmuyor. Hayır bir de "baskı" oluşturuyor. Online ile normalde katılamayacağım dersler ayağıma geliyormuş! Yok, başka zaman yakalayamayacağım indirimler varmış!  Bir daha ne zaman fırsatım olacakmış! "Kaçırıyorum" korkuları sarıyor dört yanımı. İş rutini gibi telaşlar, yetişmeye çalışmalar, koşturmalar yine! 

Instagram'dan soğudum yeminle.
Koydum aramıza "sosyal mesafe"'yi bir süre.


Sosyal mesafe


Uzak durdum. Hepsinden. Bu "sosyal dünya"'dan da, telefondan da! Hava da ne güzeldi. Balkonda boş boş oturdum. Sabah güneşi ayrı, akşam güneşi ayrı açılardan vuruyor ön balkona. İkisinin keyfi birbirinden bambaşka. Sabah güneşini pek sevdim. Kaçırmamak için erken uyanır oldum. Gözlerimi kapatıp, güneşe bıraktım yüzümü. Sonra uzunun uzun izledim gözümün alabildiğini. Bulutlar ne güzelmiş! Ne çok yeşillenmiş İstanbul! Oh o ne güzel sessizlik! Kuşlar nasıl da şakıyor! Bu kediler ne keyif düşkünü! Komşularımı keşfettim ilk defa. Şu karşı apartmanda, 2 kız kardeş, babaları ve annelerinden uzakta, arka balkonda takılıyorlar. Yan apartmanda 2 çalışan kız, ön balkonda bolca kitap bitirdiler. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanıyor olabilirler, online çalıştıklarını görmedim çünkü. Köpeklerini dolaştıran uzun kıvırcık saçlı kadının meğer 2 de kedisi var. Derya, anne ve babasını da yanına almış. Ya aslında 65 yaş üstünü korumak için onlardan uzaklaşmak daha iyi değil miydi?

O "pideci geldi", "ekmek geldi", "baklava var" megafon anonsu ile bir heyecanlı kalabalık toplanıyor aşağıda. Mesafeli bir sıra oluşuyor arabanın başında. Çocuklar öğrenmiş. "Pideci geldi anne" diye heyecanla bağırşıyorlar. 
Ben eskilere, mahallede dolaşan seyyar satıcıların "domates, biber, patlıcan" seslerine gidiyorum...

Bıraktım bir şeyleri "kaçırıyorum" endişelerini! Bıraktım boş zamanını illa "değerlendirmek" zorunluluğu inancını!
Boş boş, ama boş boş, hem de, öylece boş boş oturdum! DURDUM! Ve nasıl iyi geldi, AN-LA-TA-MAM!






Sabah keyfini o kadar çok sevdim ki, yıllardır ve neredeyse doğduğum günden bu yana, hayatımda hiç, çalar saatsiz ve en az 10 kere ertelemesiz yataktan kalkamamışken, kendiliğimden sabah 07:00'den önce ve müthiş dinlemiş uyanır oldum. Yaw artık saat kurmuyorum uyanmak için, şımarıklık o derece. Beni 24 yıldır tanıyan Koca Bey, gözlerine inanamıyor. Defalarca çalan telefonum, vakti zamanında ayrı ayrı çalan ve ayrı yerlerde duran, 3 ayrı çalar saatim olmadan, yanından sessizce uyanıp kalkmamı şaşkınlıkla izliyor. Hatta horlamaya devam ediyor.
Ben, kendim de şaşkınım! Zira, sabahları hiç sevmedim bugüne kadar!!!





Ve nasıl canlı bir enerjiye sahibim. Ev işleri artık yormuyor, her gün yapasım geliyor. Zamansızlıktan acele ile yaptığımdan olsa gerek, asıl şimdi yemek yapmanın ve başkalarına yemeğimi sunmanın müthiş keyfine varıyorum.




Galiba, 5 yıl önce, 20 yıl boyunca günde "en az" 1 paket Camel içen pis bir tiryakiden kurtuluşumdan bu yana, bir benzer güzel dönüm noktasındayım.





Şöyle bir düşününce, bu yeni düzen, dönüşümlü evden çalışma modeli, aslında sirkadiyen ritimlere, kronobiyolojimize, biyolojik saate, yani Ayurvedik günlük döngüye uyma fırsatı sağlıyor. Bir kere bu İstanbul memleketinin en büyük problemi trafiklerde perişan olmuyorsun. En az 2 saat kardasın! Fena mı?! En önemlisi: stresi yok! Evde çalıştığın günlerde, giyinip, makyaj derdi, saçını yaptın derdi de yok. Yoga taytınla tüm gün takıl. Kah bilgisayarın başında, kah matında!

Madem koşturmasız doğru saatte uyuyup, şahane enerjik Ayurvedik saatte uyanıyorum, bu dönemi, süper sağlık ve gençlik için fırsata çevirebilirim. Hatta belki kilo bile veririm.(YEEEEEEEEEEEESSSSSS!!!!) Hiç almadım aynıyım gerçi: 69,9! Hani daha da alsam obezliğe resmi olarak da adım atmış olacağım ya, neyse!
Şimdi aslında tam da zamanı! İster misin Temmuz'a 50 küsürleri yeniden görerek gireyim!
Yazının başlığını şöyle mi atsaydım: "50'sine dayanmış bir menapozlunun hayali!" 🤪

Ben hayalimi yazayım ve gözümde canlandırayım da!
Yalnız, yapınca oluyor! Bunu da hatırlıyorsun değil mi?!!!!

Ayurveda Doktorunun dediğini duydun: "Fazla kilo tedavi edilmesi gereken bir hastalık!"
E tansiyon da ara sıra zıplamaya başladı. Büyük 15'lerde falan. Her bir fazla ağırlığın kalbe, damarlara o derece baskısı oluyor tabi. Böyle giderse, sokağa çıkma yasağı olan kronik hastalar arasına katılacaksın, diyeyim.





Bir de Hintli doktorumuz ne diyor: "Kapha zamanı ağır yersen obez olursun" diyor!
Ağır derken, hem miktar hem de sindirim zorluğu, süresinden bahsediyor.

Ayurveda'ya göre her öğünde iyi bir sindirim için mideyi sadece 2/3'si kadar doldurmak ve kalan 1/3'ni boş bırakmak gerekiyor. Her insanın kendi iki avuç içini bir kase gibi birleştirdiğinde içine sığacak kadar yemek midenin 1/3'ini dolduruyor. Buna 1 porsiyon dersek. Optimal sindirim için her öğünde en fazla 2 porsiyon (2 kere 2 avuç içi dolusu) yemek yemek lazım geliyor. (Amanın benim eller ne kadar küçük!)






Sindirimi zor ve zaman alan besinler: tahıllar ve tahıl ürünleri, baklagiller, her türlü et, tavuk, balık ürünü, yumurta, peynir, yoğurt ve kuruyemiş. Sindirimi yavaş ve zor olan ve zaman alan tüm besinleri sindirim ateşinin tavan yaptığı güneşin en tepede olduğu öğle saatinde yemek gerekiyor. Özellikle de proteinler.

Olay şu: sindirim ateşinin en yüksek olduğu öğle saati Pitta zamanı var ya, o gece tekrar geliyor. Ama bu sefer midede ve ince bağırsaklarda sindirilen her şeyi dokulara çeviriyor. Bütün beden ve zihin yeniden yapılanıyor. İyi bir gece "sindirimi" için: bir, mide boş (o gün yediğin her şey sindirilmiş olarak) yatacaksın, mutlaka o 23:00-03:00 saatlerinde derin uykuda olacaksın, bir de o dokuları besleyecek faydalı gıdaları tüketmiş olacaksın, toksinleri diyetine yaklaştırmayacaksın. (Toksinler listesi için buraya tıkla.)

Sabah, Vata saatinde bedenin seni "Uyan uyan, sindirimin son aşaması için tuvalete koş." diye uyandırıyorsa ve sabah rutininde dilini sıyırmadan önce kontrol ettiğinde dil üstünde birikmiş kalın beyaz veya yeşil tabaka da yoksa, müthiş sağlıklısın, turp gibisin demek oluyor.






Ayurvedik Gün


Not: İleri saat uygulamasında yaşadığımızdan buna 1'er saat eklemek lazım. Yani güneşin tam tepemizde olan öğle saati aslında 13:00.



Ayurveda, sağlıklı bir hayat için, vücudumuzun biyolojik saatine yani bu günlük ve mevsimsel döngülere göre yaşamayı öğütler. Kaçta ne yaptığın, ne zaman ne yediğin, mevsimine göre beslenmek çok önemlidir. Dr. Suhas Kshirsagar (Ayurvedik Doktor) ve Michelle D. Seaton (Araştırmacı, Gazeteci), Rutinini Değiştir, Hayatın Değişsin! başlıklı kitaplarında en güzeliyle anlatmışlar. Çok detaya girmeden, genel hatlarıyla tüm konuyu kapsayan, harika bir Ayurveda Günü kitabı. Hararetle tavsiye ederim.






Kadim bilgilere, Vedalarda yazılanlara inanmayanlar için Ayurvedik Gün'ü kanıtlarcasına hazırlanmış, sirkadiyen ritmini detaylı araştırmalarla anlatan Dr. Satchin Panda'nın eseri The Circadian Code'u da okusun. Türkçesi yok bildiğim kadarıyla.






Gelelim en Ayurvedik, yani en sağlık dolu ve ömür uzatan ve de bedeni genç tutan, günlük yaz programına:

Hemen araya gireyim, ÖNEMLİ: Ayurveda Hocam, Ayurveda'nın insan ömrünü uzatmayı hedeflediğini, ama asıl o uzun ömrü hep dinç ve zinde bir beden ve zihinle yaşamayı sağladığını söyler. 
Şimdi tam sözü hatırlayamadım ama, bir Vedik atasözü benzer şekilde de şöyle der:
Ayurvedik rutinlere uyanlar 100'ünde 18'lik olur!

Emeklilik hayallerimin ne çok olduğunu ve daha oraya gelmeye de en az 10 yıl lazım geldiğini düşününce...





Yaz için Ayurvedik Gün


06:45 Günaydın. Gülümseyerek bir uyanış ile yatakta kedimsi gerilmeler; yeni güne şükredişler, dualar; hangi burun deliğinin daha aktif (daha rahat nefes alış) olduğu araştırmaları ve farkındalığı; aktif taraf (nefes alan sağ veya sol burun deliği) ile yere basarak (Toprak Ana'ya sevgiyle) yataktan kalkış.

07:00 Tuvalet ve sabah temizlik, masaj, banyo rutini

08:00 Pranayama (sağ ve sol burun nefes alış ve akışlarının dengelenmesi)

08:15 Açık havaya ve güneşe çık; min. 15 dakika yürüyüş (balkona çıkıp, sabah güneşini alıp, evin içinde bir yürüyüş temposu da işe yarar)

08:30 Tibet'in 5 Ayini (Video için buraya tıkla.)

09:00 Surya Namaskar (Video için buraya tıkla.)

09:30 Meditasyon 

09:50 Kahvaltı: Bir porsiyon taze mevsim meyve

13:00 Öğle Yemeği: Sindirimi ateşleyen baharatlar (zerdeçal, zencefil, kişniş tohumu, kimyon tohumu, hardal tohumu, defne yaprağı, dağ kekiği, biberiye, kırmızı tatlı biber, karabiber, şeytantersi) ile hazırlanmış protein, sebzeler, tahıllar ve salatadan oluşan iki porsiyon.

13:30 15 dakika yürüyüş (açıkhava ve gün ışığında olursa şahane)

16:00 Plank ve kas çalıştıran türlü hareketler (ofis günündeysen 15 dakika açıkhava yürüyüşü)

17:30 Akşam Yemeği: Bir porsiyon sarımsak ve soğanla hazırlanmış mevsim sebzelerinden zeytinyağlı (-ki bence en iyi tercih, zira müthiş şifalı) veya nefis bir zeytinyağı, limon ve hardal soslu yeşillik ve diğer salatalık sebzelerinden oluşan vegan salata.

18:00 15 dakika yürüyüş (açıkhava ve gün ışığında olursa şahane)

21:30 Yin Yoga; Yüz Yogası; Yüz, vücut, ayak masajı. Uykuya hazırlık yani.

22:30 Haydi uykuya






25 Şubat 2020 Salı

Önümüz Bahar!



Bahar diyorum... Geliyor...

İlk Cemre düştü ya...

İçimiz, gönlümüz, yeniden açılıyor...

Doğa ve onun bir parçası beden, o derin uykudan uyanıyor...





Amanın, işte o uyanış biraz zorlu ve dikkat isteyen bir süreç!
Yaw tam romantik olacağım, şiir yazıyorum, çıkıyor içimdeki Ayurvedik Sağlık Polisi!!!

Cemreler zamanı, bahara uyanıştır. Aşırı yüksek yin zamanından çıkıştır. İçe dönme, kış uykusu, yeme içme, yatmadan tekrar canlanmaya geçiştir. 

Doğanın ve onun bir parçası olan bedendeki elementlerin ve dosha'ların değişim zamanlarıdır. Cemre (yani kor; ateş elementi) önce havaya (19-20 Şubat), sonra suya (26-27 Şubat) ve sonuncusu da toprağa (5-6 Mart) düşer. Vata sezonundan (eter ve hava elementleri) Kapha sezonuna (su ve toprak elementleri) geçiştir.





Bu geçiş dönemleri, güçlü, yüksek ve muazzam enerjiler barındırır.
İşte böyle dönemlerde, bizler de, doğanın, evrenin o dönüşüm enerjisinden faydalanabilmemiz için, bedeni çok meşgul eden sindirim ile yormuyor olmak lazım gelir.
Bu Cemre günlerinde oruç tutmak, mesela sadece meyve yemek, çok iyidir.

Hem zati, kışın yiyip içip yattığımız, o yağlar işte tam da bu dönüşümde harcanmak için birikmiştir.
Güç toplanmış, şimdi onu harcama zamanıdır.






Süt, peynir, yoğurdu, eti, ağır yağları, ekmek, hamuru, gluteni, şekeri, tatlıyı, çerezleri, hazmı zor olan her şeyleri bırakmak ve tuzu da azalmak lazım.   

Zencefil, zerdeçal, karabiberin tam zamanı. Geceden ıslatılmış baklagiller, gluten içermeyen hububatlar, bolca sebzeler ve meyvelerin zamanıdır. 
Sabahları limonlu ballı su ile güne başlayıp, mümkünse kahvaltıyı atlayıp, belki 11:00 gibi bir meyve ve sonra 13:00'te güzel bir çorba ardına zeytinyağlı ya da etsiz tencere yemeği. Akşam 18:00'de de meyve veya buharda sebzeler veya yağsız salata.

Hala havaların soğuk olduğunu unutmadan, tüm gün sıcak limonlu su ve bitki çaylarına devam etmek lazım. Akşam elma sirkeli su şahane gider.





Hareket etmenin de tam zamanı şimdi. Hele hele sabahları Surya Namaskar'lar, yemeklerden sonra yürüyüşler pek faydalı. Güç antremanları yapmanın faydası çok. Plank zamanı, yani.

Sabah vücut fırçalamaları, saunalar, buharlar, masajalar nefis gider doğrusu.





Gerçi tam da oruç tutacak olduğum 2. cemrenin düşüş tarihlerinde, Perşembe ve Cuma büyük organizasyonlarım var, akşam geç saatli. Aslında Çarşamba günü meyve orucumu tutabilirim sanki. Yani, bir gün öncesi (Salı) akşamında 18:00'de yediğim meyveden sonra Çarşamba günü 11:00'de meyve, 13:00 meyve, 18:00 meyve yerim. Yine ertesi gün (Perşembe) 11:00'de meyve ve 13:00 öğle yemeği ile devam ederim. Aralarda da bolca limonlu ılık su ve bitki çayları.
Son cemre düşerken, -ki yine (yine diyorum zira, tüm bu bizdeki Kadim bilgiler, onlarda da başka adlarla ortaya çıkıyor) Hintlilerin oruç tuttuğu Vedik ay takviminde Ekadashi'ye denk geliyor-, 5 ve 6 Mart tarihlerinde kısmetse meyve orucumu tutayım.

Diğer günlerde de en temizinden yukarıdaki beslenme programı ve günlük ritüellerini de yaparsam, en nefisiyle Bahar'a girerim.




15 Ocak 2020 Çarşamba

Kış Programı



Ah bir fırsat bulsam da yazsam! Neler neler öğrendim bu Ayurveda derslerinden! Ne müthiş, ne zihin açan, hatta bilmem kaç seviye birden bilinç atlatan cinsten muazzam kadim bilgiler…
Ahh bir yazsam! Uzun uzun konuları anlatsam! Yok ki anasını satayım zaman!

Yazmak için emekliliğini bekleyen zavallı Beyaz Yakalı! Tüm hayallerini emekiliğe bırakanlardan! EYT'yim bir de ben! Yaşı olan anlar; yani emeklilikte yaşa takılanlardanım! Hayır, "emekli olsam, daha fazla insana yararım olacak, daha müthiş üretimlerim olacak" diyorum ama dinleyen de duyan da takan da yok! Neymiş, İskandinav ülkeleri bu sistemle batmışmış!!! Onlar insan koşullarında çalışıyorlar ve genç nesilleri çok az diye uzun uzun yine anlatasım var da... İş şartları, yaşam şartları, neredeyse yılın yarısı kadar tatilleri (2014'te konuyu ne tatlı yazmışım, yeterince tatil yapamamak hırsıyla: "Asgari Tatil ile yap bakalım programını #beyazyakalı!". Kıyamam!; yazı için tıkla!)... Maaş desen...
  • Norveç 7.sırada: Kişi başına düşen milli gelir: 72,566 dolar
  • Danimarka 14.sırada: Kişi başına düşen milli geliri: 55,230 dolar
  • İsveç 16.sırada: Kişi başına düşen milli gelir: 52,147 dolar
  • Türkiye ise 10,153 dolarla, kişi başına düşen milli gelir sıralamasında 76. sırada
Zati gelir seviyesinin mutluluk seviyesi ile hiç bir alakası yok da, ben yine de "ekonomik olarak battılar" için açıklama yapayım istedim.

Kopenhag


Buyurunuz Birleşmiş Milletlerin (BM) yayımladığı Dünya Mutluluk Raporuna: Der ki; dünyadaki en mutlu ülkeler, en zengin ekonomiler değil, güçlü sosyal devlet ve kurumsal desteği bulunan ülkeler.
Ülkelerin gelir, sağlıklı yaşam beklentisi, sosyal destek, özgürlük, güven ve cömertlik değişkenleri bakımından kıyaslandığı raporda, birinciliği alan ülke Finlandiya. Wuhuuuuuuu. Bu bir İskandinav ülkesi değil mi?!!!!! Finlandiya'yı ilk 10'da Danimarka, Norveç, İzlanda, Hollanda, İsviçre, İsveç, Yeni Zelanda, Kanada ve Avusturya takip ediyor. İlk 10'da 5 İskandinav ülkesi yer alıyor!
Daha da bir şey demiyeyim!!!!!!


Muhteşem Kopenhag belgeseli Işıl Bayraktar Thomsen


Sisteme bir kaç saydırıp, içimizi döktüğümüze göre, şimdi konumuza geçebiliriz. 

Allah'tan şu "Temiz Kasım"'ı yapmışım, yoksa ne olurdu şu an halim hiç bilmiyorum?! O Aralık ayının 09:00-22:00 çalışma temposuna, neredeyse her akşam eklenen yemekler, içmekler, davetler, buluşmalar, coşmalar, kudurmalar… Hafta sonlarına girmiyorum bile.

Velhasıl, hemen bir Kış Programı yapayım, en acili ve en Ayurvedik düzenlisinden.




Kış günü rutinler pek mühim. Sabah 06:30 gibi uyanıp, sabah rutinimi ve meditasyondan, pranayamaya, surya namaskaraya kadar hepsini gün doğmadan yapayım.


Yemek şu düzende:

09:00: Akşamdan suda bırakılmış ceviz ve çiğ bademler (bir avuç) ve bir kaşık tahin pekmez. Bir kaç kuru meyve de eklenebilir.

12:30: Öğle Yemeği: Canın ne isterse, ne kadar çekerse hepsini yiyeceğin en kral öğün. Baklagil dahil tüm proteinler bu öğünde alınacak.

17:30: Sebze ya da meyveden oluşmalıdır. Sebze çorba veya etsiz sebze yemeği ya da salata ya da sadece meyve. İlk zamanlar, erken akşam yemeği zor olabileceğinden, haşlanmış 2-3 yumurta da olabilir.

Mevsimde ne varsa o yenecek. Elbette ki, olabildiğince, GDO, koruyucu, renklendirici, tatlandırıcı, hormonlu, antibiyotikli, pestisit, işlenmişlerden uzak durulacak.
Yemek aralarında bol bol sıcak su, taze zencefil ve limonlu şahane olur, ve bitki çayları içilecek.

İşten eve gelir gelmez meditasyon yapmak, o akşam yeme ve içme sapkınlıklarının önüne geçecek! Hatta 1-2 dakika da plank'a durmak, aklını bedenine getirecek!

22:00 dedin mi, yatakta yatmış, mışıl mışıl uykulara dalmak üzere olmalısın.





"İşten en erken 22:00'de çıkıyordum zati. Arkasından biraz dinleneyim, azdan kafam dağılsın derken, alıştım gecelere, hatta gecelerden sonra yatmalara... Nasıl olacak ki şimdi o iş?" diyorsun!

Bir anda olamayacaksa da, şimdi yine çok önemli olduğunu tekrar tekrar öğrenince, ve zaten Aralık boyunca herkeslerle partileyip akşamlara gecelere, arkadaşa dosta, yemeye içmeye doyduğunu düşünersek (!!!), artık bir zahmet evine dönüp kışı gerektiği gibi geçirmenin zamanı gelmedi!
Ayırca, illa bir halt yiyeceksen, gündüzler çuvala mı girdi? 🤪





"İş seyahatlerim var; hem de yurtdışılı! Hem de bu haftasonundan gitmem gerek!", "O geçsin, sonra başlarım..."

O geçsin, bu geçsin!! Nereye kadar Bikinim?! Hayatta önüne hep bir şeyler çıkacak zaten.

Bana bak, ya çıkarsın hemen o "battı balık yan gider" bataklığından ve derhal dönersin "ne yaparsan yanına kar", "hiç yoktan iyidir" akıl ve fikrine, ya da...

Aaaa tamaaaam, her akşam "Bugün bedenin için ne yaptın?" sorusuna sosyal medyada, cümle aleme hesap verilecek!





Ve Susan Miller ne diyor Ocak ayı falında?! Tüm yıldızlar senin için toplanıp, incel diye yardımına sıralanmış! Evet aynen! Satürn ve Plüton aradığın disiplin için arkandalar. Mucizelerin gezegeni Jüpiter de Ocak itibari ile neredeyse tüm yıl altıncı evinde olacak. İçgüdün seni sağlıklı olandan yana tercihler yapmaya itecek, doğal olarak kolayca kilo verecek, ve yüksek enerjilerle dolu olacaksın.

Evren senden yana bebeğim!

Öyleyse, tarih yazmak için şahane bir yıl bu 2020! Değil mi?!






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...