depresyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
depresyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mayıs 2017 Pazar

Egosuz Bayramlar!


Önümde kapılar açılıyor. "Buyurun Prensesim." diyor.
"Ne yemek istersin?", "Senin için şarabı da sevebilirim.". Mum ışığında akşam yemekleri...
"Huzur'unu çok özledim. O minik ellerini de."
"Sana bunları nasıl yaptım? Aklımı yitirmiş olmalıyım!"
"Seni bu kadar üzdüğüm için, kendimi affetmeyeceğim!"
"İzin ver, beni tekrar sevmen için elimden geleni yapayım."


Q Lounge - D-Marin Göcek


Bu benim danadan, böylesine itiraflar, bunca nezaket, incelik???

Bende Ego tavan!

Ortam zaten şahane... Nasıl keyiflerdeyim, sorma gitsin...




D-Resort Göcek Mayıs 2017





D-Marin Beach Göcek Mayıs 2017



Sonuç: Bayramda, baş başa bir tatil daha yapacağız. O zamana kadar da flört-ing. ;-)





O değil de, yine sahillerde olacağız. O göbekten, yanlardan ve en korkuncu da sırttan fırlayan yağlarla, o sağlıktan çok uzak vücutla, deniz, kum, güneşlere akamam! Yooooooooo... Toparlanacak o bölüm!!!

Yanlış anlaşılmasın, ben her halimle dünyanın en seksi hatunuyum, o ayrı da, 90'lık olduğumda da o sağlık dolu çekicilikte olmak var.


Nasıl da konu kendime döndü?! Süperim. 
Her zaman, her yerde, her koşulda, her şekilde; ÖNCE BEN! ;-)
Efendim? Bencillik mi?
Kendini sevmeyen, kimseleri sevemez!
Ayrıca sen kendine bakmazsan, kimseler de sana bakmaz!



Yaw, insan depresyona girince bir erir, kilo verir. Yok anam, bana her şey yemek için vesile:

"Aldatıldım, öfkeliyim, geberticem; ama dur önce bir yiyeyim içeyim...
Sürünüyor pislik 5 aydır, yalvarıyor. Ohhh keyiflendim, dur bir şeyler yiyeyim içeyim...
Çok stresteyim, aman yiyeyim içeyim...
Pek mutluyum; aman yiyeyim içeyim...
fi'nin 9. bölümü çıkmış; aman yiyeyim içeyim...
Bu memleket ne olacak?; aman yiyeyim içeyim...
Mevsimleri de bozduk, yaz gelmiyor; aman yiyeyim içeyim...
YİYEYİM de İÇEYİM!!!!"

Bu nedir?!!!!

Oran da sarkar, buran da!!! Bırak 90'nı, 60'ını göremezsin, ben sana diyeyim!!!!!!

Ne oluyorsa, akşam hava kararınca oluyor! Gündüz saati, iş yerinde, ofiste, iyi hoş, ala her şey, ev gelip, hava kararınca, canavar çıkıyor içimden. Masumca başlayan, hazırladığım dip sosa bandığım Çengelköy salatalıkların yerini, bir anda, beş parmağımla ağzıma tıkadığım cipse, ne zaman bırakıyor, anlamıyorum!!! Karanlıkla birlikte "karbonhidrat"'a susamış bir kurt kadına (ayı desek daha doğru olacak) dönüşüyorum!

Kendine not: Yalnız Bikiniciğim, hayvancıklara çok ayıp ediyorsun. Haklarını pek yedin şimdi. (Her şeyi ye sen zaten!). O hayvancıklar sadece acıkınca yer bir kere. Doyunca da bırakırlar. Senin tam aksine, onlar bedenlerini dinleyebiliyorlar.




Bütün ofisi sen gaza getir, herkesler cillop gibi sağlıklı beslenmeler, aktif yaşam hareketlerinde olsun; sen akşam eve gelince sapıt, kudur! Ve tüm mesele de şu akşam akşam ne yeyip içtiğinde ya!!!! Hele hele bunca hormon dengesizliği (insülim, tiroid, östrojen) yaşayan sen için, bu resmen bir intihar!!!

Akşam yemeğini, düşmanlarına bırak.
- Çin Atasözü


Bir insan kendini bu kadar sabote edebilir mi?!!! Sabote etmek deyince, şimdi çaktım! O beni sapıttıran, kudurtan, yolumdan alan, beni sabote eden, içimdeki düşman, EGO'dan başkası değil! O çok fazla endişelerin, korkuların, acıların kaynağı iç sesten, bahsediyorum. Değişim onun için belirsizlik demek olduğundan, "ben böyle rahatım." diyor ve engel oluyor. "Başaramazsam" korkusu var. Kurban rolünü sever. "Kabul edilmeme", "sevilmeme" endişesi...

Bilinçaltında neler dönüyor neler?! Aslına bakarsan, egonun kötü amacı yok. Seni "aklınca" korumaya çalışıyor; tehlikelerden, öğretilerden, algılardan!!! Toplum kuralları, inançlar bir yandan, kendi yaşadığın travmalar diğer yandan... 
"Kadın olmak" başlı başına bir "tehlike" bizim toplumda zaten. Ego, seni korumak için, "çekici bir kadın" olmaktan uzaklaştırıyor belki.
Çocukluğunda tek ilgiyi hastayken gördün, o yüzden ego bedenin iyileşmesine izin vermiyor belki. 
Ha, doğal döngün olan adet döneminde "kirli" sayıldığın için, bedeninden uzaklaştın, suçluluk hissettin. PMS'lerin sebebi de budur belki.

O kadar çok şey yaşıyoruz, o kadar çok şey taşıyoruz ki... Sadece çocukluktan gelenler olsa yine iyi, genetik miras, özellikle anneden gelenler, üzerinde yaşadığımız topraklardan aldıklarımız... Ego, hangisi ile nasıl baş etsin? Ona bir yardım eli uzatmak gerek.






Yoga, meditasyon; işte tam da bu işe yarıyor: O seni sabote eden, farkında olmadığın, negatif iç sesin farkına varmanı sağlıyor. Sessizlik içinde, o düşünceleri uzaktan izliyorsun. Bir bakıyorsun aslında güvendesin. Ne endişe edecek, ne de korkulacak bir şey var. Derken, kendini sabote eden o düşüncelerden özgürleşiyorsun. Bedenin bilgeliği de mucizeler yaratmaya başlıyor. Seni destekleyen iç motivasyona da kavuşuyorsun. 





Velhasıl, ben bile bunları unutmuşum işte. Ego, dramaya bayılır. "Değersizim"'e de tutundu mu, seni al aşağı eder. E biz de azcık kapılıp gitmişiz demek ki.   

Şuanda vardığım bu farkındalık ile bir aydınlanma anı yaşıyorum.
Koşasım geldi resmen.

Sabahları, meyvelerimi, öğlen dev salatalarımı ve akşamları da yeşil sebze sularımla, coşarım şimdi.
İşten eve gelir gelmez, önce meditasyona oturur, sonra da doğruca planka geçerim.
Biraz yürüyüş eklerim belki.
Sassy Su da iyi gider.
Akşam yatarken de elma sirkeli alkali.
Uyanınca sabah yogası da yaparım, hani.
Sabah akşam güzellik bakımlarım...

Ohhh be, kendime geldim.





Kilo: 60,4
Bel: 73 cm
Bayram'a var 26 gün.





31 Ağustos 2014 Pazar

Depresyona başkaldırıyorum!!!


Resmen depresyondayım!

Evden çıkasım yok! "Okula gitmek istemiyoruuuuuuuuuuuum!" haykırmalı ağlama krizlerine giresim var.



Konfüzyonlar içindeyim! İlk iş günü, bilgisayarın açma tuşuna basıp, dakikalarca ekranı izledim. "Bu benden bir şey istiyor ya, ne?". "Haaaa, şifre? Neydi ki o?". "Tamam anladım, da neydi ki şifrem?". "Bir yerlere yazmışımdır illa ki!". "Allah'ım iş yerindeki karizmamı çizdireceksin! Bul artık şunu!". Derken notebook kilit!!!

Yediklerimden keyif almıyorum! Bu çok fena işte! En sevdiğim deniz şifalı yemeklerden, Anason ve hafif acılı domates soslu kalamar, midye, karides ve levrek filetolu, Carluccio's un nefis Zuppa di Pesce'sinden bile doyasıya tat alamadım! Gerçekten vahim durumdayım!

Carluccio's Zuppa di Pesce

Sürekli yorgunum! Uykum var, gözlerimi açık tutamıyorum! Tüm gün iş yerinde "title" gereği dik durmaya çalışmak daha da yoruyor beni! İşten çıkıp, trafiği zor atlatıp, eve gelip yığılıyorum!

Uykum var! Uyuyasım yok! Efkardan kendimi %100 malt'lara vurasım var! Gece gece, kendimi zehirli yağlı ve karbonhidratlı ne varsa, onlara atıyorum. Kaç boş poşet Ley's çıktı bu evden bilmiyorum. Ayyy bir de yani bu Marmaris Büfe'lerin, Şampiyon Kokoreç'lerin 24 saat açık olma durumu nedir?! Saat 22:00'dan sonra alkol yasağı var da, bunlara niye yok, anlamıyorum!!!

Uyusam bile, huzursuzum! Bacaklara giren kramplarla fırlıyorum!

Ve bu sabah, tartıda, 56,9 kilo çektim! Yuh diyorum! Oha diyorum! Tatilden sonra, sadece 6 günde tam 1,3 kilo almış bulunuyorum!!!

Allah'ım çok mutsuzum!





Ehhhhh be! İçimi baydın be! Bunalım da bunalım!

Anladık tamam! Bu sefer, çok beklediğin ve bir sürü mutluluğu ona bağladığın, o tatil bitti! Gerçeklere geri döndün! Evet, can sıkıcı! Evet, keyifsiz! Evet, belki de içten hissettiğin gibi, ümit yıkıcı! Hedef de kalmadı! 

İstediğin hayat bu değil! Sağlıklı Yaşam Tarzı türü keşifler yapıp, hepsini yazasın var! Yoğun iş temposundan dolayı, tatil anılarını bile toparlayıp yazana kadar, kış gelecek! Ayyy, zaten kıştan nefret ediyorsun!!!

Tamam, şu özel durum halin seni pek zorluyor! Hatta hepsinin suçu da o! Bunu sadece çeken bilir, aman! Offf hala tedavinin pozitif taraflarına ulaşamadın! Ya sabır!



Her dediğinde haklısın da! Kolay da değil! Hem kuzucuk, bunların hepsi pek doğal! Beden, tüm gün sağlık ve şifa dolu topraklardan, iyot kokulu havalardan ve iç açan güneşten, bir anda her şeyiyle "sentetik" plaza ortamına, yani, elektomanyetik dolu, havası klimatik ve güneş ışınlarının camlar ile kesildiği ışıklı mahzene kapandı bütün gün! Beyin dumurda! Seni sen yapan bütün hormonlar alt üst! Yukarıda saydığın semptomlar, tam bir dopamin açlığı tanısı.

Dopamin beyinde salgılanan bir hormondur. Nörotransmitter olarak görev yapar, yani sinir hücreleri arasında iletişimi sağlar. Dopamin genellikle serotonin gibi “mutluluk hormonu” olarak anılır. Mutluluk hissi vermesinin yanı sıra dopamin insanlarda ve hayvanlarda birçok fonksiyona sahiptir. Bunlardan bazıları şunlardır:

  • Hareket
  • Hafıza
  • Haz Veren Ödül
  • Davranış
  • Kavrama (İdrak)
  • Dikkat
  • Prolaktin Üretimini Engelleme
  • Uyku
  • Duygu Durumu (Ruh Hâli)
  • Öğrenme

Dopaminin aşırı fazlalığı veya eksikliği bazı ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Dopamin azlığında Parkinson hastalığı baş gösterir. Allah korusun!!!

Hemen, ama hemen, kendini dopamin yükseltici yiyeceklere veriyorsun!

Muz: İçerdiği kimyasallar ile dopamini yükselten istisnai bir yiyecek.
Antioksidanlar: Dopamin eksiği oksidasyona sebep olur. Temizlemeli zararlı serbest radikalleri. Gelsin orman meyveleri.
Elma: "Quercetin" adlı müthiş değerli bir antioksidan içerir.
C Vitamini: Sabahları, uyanır uyanmaz limonlu su içmeyen, eşşek sıpası olsun!
E Vitamini: Ey gidi zeytin ve zeytinyağı! Her şeylere şifa mısın, arkadaş sen?! 
Amino Asit'ler: Yağdan uzak sağlıklı proteinlere vermek lazım kendimizi. Yumurta, anne sütünden sonra en değerli protein kaynağı. Ah be, tavuk şahane olur da, yetiştirilme şekliyle hep akılda soru işaretleri. Olmadı, whey (peynir altı suyu)'na vermeli kendimizi.
Balık Yağı: Sen uzun uzun "Mutluluğun formülü "Yağ"^da gizli!" yazını yaz, ama uygulamayı unut! Bu balık yağı, serotonin ile birlikte depomin'i de düzenliyormuş ya! Eksik edenin aklına ne edeyim?!
Su: Ehhh Bikini! "Su HAYATTIR!" yazında, "Su, MUTLULUKTUR!" diye notunu bile eklemişsin de, nasıl uygulamıyorsun, ben anlamadım yani!!! Vallahi döverim seni!
Sassy Su: Bu Sassy ablamız niye yazmamış! Şimdi anlıyorum, Sassy'nin muhteşem gücünü! İçinde olan ne varsa, her birinin ayrı ayrı hem serotonin, hem de dopamin yükseltici etkisi var. Mutluluk kafası yapacak içecekmiş bu ya!



Sabahları güne Güneşi Selamlayarak başlamanın inanılmaz gücünden yaralanmak lazım gelir. Detaylar için tıkla!
Ve illaki, Plank Challenge başlaya!!!
Bu, Side'lı, Split'li, Veriyasyon'lu, saniyeleri daha mantıklı cinsten Bikini Versiyonu kendine gelme, toparlanma, yeniden var olma challenge'ı!


Her bir duruş o günün saniyesi kadar sürede tutulacak!




Önce bir yana sonra plank geçişi ile diğer yana, Side Pank.



Bu arada, Side'a geçmişken, yapabilirsen, varyasyonlar:



Hatta ve hatta, Tree Pose denemeli uçuşlar:



Her yorulduğunda araya dinlenme sağlayan Down Dog atmaca:



Bir sağ, bir sollu Split'ler:






Sağdan sola geçişte ve yine bitirince Down Dog mutluluğu:





Up Dog ile coşmaca:




Ve Child's Pose ile huzura ermece:







28 Ağustos 2013 Çarşamba

Bikini Projesi 10 günlük SÜPER HIZLI ve MÜTHİŞ SAĞLIKLI Zayıflama Programı: Gün 8

Bikini Projesi 10 günlük SÜPER HIZLI ve MÜTHİŞ SAĞLIKLI Zayıflama Programı 8. gün

Rahatsız bacak sendromunu biliyorum da, "rahatsız zihin" pek bir fenaymış! Yahu mışıl mışıl uyurken, niye zıplayıp uyanıyor ki bu beden? Yorgunluktan geberiyorsun, zıbar uyu!!!!

Sabah huysuzluğun daniskası! En sevdiğin meyveyi mide almamalar falan...

Öğlen o kadar resim çekmeye rağmen tabağın sadece yarısı yemeler.. Noluyor canımmm???!! Hayır, her şımarıklığını anlarım da, iştah kaybı da noluyor şimdi????



Akşam yumurtalar zorla da olsa yenilecek!

Hem, artık, seninle bir oturup konuşmanın zamanı geldi Bikini!

"Tamam anladık! Kimi O Ege Havası'ndan alıp sahte gün ışığından oluşan Plaza'ya soksan, aynı Tatil Sonrası Depresyonu yaşar! Hatta bak bakalım çevrene, değil ofisin yarısı, tüm bu Plaza çalışanlarının çoğu aynı durumda! Yaniiiii, yalnız değilsin, şeker! Evet, haklısın, sendeki durum olağanüstü! Ayağını kırdın malum! Ofisten eve, evden ofise.. Oraya buraya gitmek yok! 2 haftadır tıkıldın bu güzel havalarda kapalı alanlara! Balkon yetmiyor, anlıyorum! Ayağını sakınmaktan gerildin de gerildin! 30 Ağustos'ta yazlığa gitmese miydin? Denize girebilecek misin ki? Zaten iş yoğunluğun da var! Var da var!!!!"

Çok mu kızdım kendime aceba?! Arada lazım! Pek dikkatli dinliyorum ya, devam:

"Aç bakayım şu ayağını! Alt tarafı bir parmağını kırdın, nedir yani?! Korkudan silemedin ojeni, yenile bekayım onu en sevdiğin CHANEL 535 ile! Sakat gibi yürümeyi de bırak artık! Allah göstermesin, sakat falan değilsin çok şükür!!!!"

"Haaaaaa, kızlar da aramadı, hiç seni merak etmediler diyorsun?! E, 2 gün önce "Allah'tan yoklar da ayartılmıyorum!" diye seviyorudun?!! Hem, sen ara! Hiç seni unuturlar mı? Vardır bir dertleri.."

Yumuşak bir kapanışla, oldu bu iş:

"Günde 10,000 adıma çıkmak için kendine tanıdığın zamanın farkında mısın? Şimdi de zamana ihtiyacın var! Yaşadıkların doğal ve bırak zaman sana yardımcı olsun! Kortizol'la inatlaşmayı bırak! Belin kalınlaştıkça, artan nefretini bırak! İzin ver gitsin! İzin ver de gitsin!"

Kızların 3.ünü de aradım!

Ha yok, Çağla Hanımefendi Dubai'de! Ona Facebook'tan fotoğrafına "O sıcaklar senin beynini pişirmiş olmalı! Arkadaşın depresyonda, hiç merak etme, emi?!!!" yorumumu attım!

Galiba, Dilara'yı asıl ben unuttum. Zira, aramadan etmezdi. Kız ilkokula başlıyor bu yıl! Hay Allah, naaptı acaba? Açı Koleji hayali var da, nasıl denkleştirecekler o süper paraları? Kendi derdime düştüm de, dert var ya sanki, aramadım kızı iyi mi?

Ahhh kuzum kıyamam, Didom pek bir perişan. Onun o ar bilmez dilli kocası yavrumu Kayınpeder ve Kayınvalide'nin yazlığına attı! Ahhh ne çok sıkılmıştır o şimdiiiii..




30 Nisan 2013 Salı

Gün 18: Stres insanı şişiriyor!

"Yarın ne giyeceğim depresyonu" ile sabaha kadar uyumadım. Kabuslar, uçurumlardan düşmeler! Hala etkisindeyim. Mutsuzum. Zehir oluyor bu yazlar bana.

Sabah tartılmadım bile! İnanılmaz şişkin hissediyorum kendimi. Ellerim, ayaklarım, bacaklarım! Hayır zaten çoraplar fora ve rahatsızım bu durumdan, bir de bu şişkinlik..

Yediklerime gelince:

Kahvaltı: Ofise götürülen yeşil elma

Öğlen: 5 tane tavuk kanat, taze fasulye ile yeşil salata, yanında her zamanki gibi yoğurt!

Akşam üstü 2 adet yeşil Wasa Sandwich.

Diyetimden şaşmadım ama hala mutsuzum. İş çıkışı biraz yürüyüş iyi gelir derken kendimi Metrocity'de buldum. Dolanırken Eczane'ye dalmışım, aval aval bakınıyorum. Bir anda hatırladım. pH damlası arıyorum ne zamandır! Çalıştığım için her daim yanımda limon ya da İngiliz Karbonatı taşıyamıyorum. 1 litre Sassy Su da yetmiyor. Ofise alınan suyun pH seviyesini de bulamadım bir türlü. Velhasıl, alışveriş için, eczaneden bile olsa, çok geçerli sebeplerim var. Sordum! E burda varmış! Nasıl da sevindim. Bir anda keyfim yerine geldi!



Bilinçaltım "Aman şu bembeyaz bacaklar nasıl görünüyor ki"'den başka bir şey düşünmediğinden olsa gerek, algı Sally Hansen Airbrush Legs Sprey'e takıldı. Auto-bronzant pek işe yaramadı! Hatta çirkin oldu! İçime sinmedi yani. Kolumuzda bir deneme yapalım bakalım! 10 numara, 5 yıldız! Tam aradığım!

Bir de "inceltici zamanıdır" dedim. Dr Murad'ın vücut ürünleri her zaman işe yarar; Dr Murad Firm and Tone Serum ve Dr Murad Body Firming Cream.



Her daim alkali suyumuza kavuştuk, e bacakları da kotardık. Dahası can sağlığı.. Sevinçliyiz, mutluyuz, stresimizi tamamen attık..

Metrocity'ye gelmişken, HD'ye uğranmaz mı? E hadi o zaman! Akşam yemeği: PİDESİZ iskender.. ;)

28 Nisan 2013 Pazar

Gün 17: Pazartesi sendromu! Daha doğrusu, yarın ne giyeceğim depresyonu!

Kilo: 57,4

Lüpletilen komşu böreğine rağmen düne göre alınan sadece 0,3 kilo ile başladım pazar günüme mutlulukla.. "Hava şahane, kahvaltı balkona yakışır" dedim. Yıkadım pakladım balkonu, hazırladım pazara layık kahvaltımı. Üstüne de double kare bir türk kahvesi.. Değmeyin keyfime..

"Hava tam yürüyüşlük" dedim, gelen geçenlere bakıyordum ki, ani depresyona tutuldum. E herkesler çekmiş altına şortunu, mini mini eteklerini.. Yok elbiseler, çorapsız babetler. Allah bilir sandalet ve Birkenstock giyenler bile olmuştur. Bir de üstüne "Çok Sevgili" Deniz arkadaşım teknesiyle boğazda güneşlenir fotoğrafını Facebook'a koymaz mı?! +&^?'+%*! Ama daha resmi yaz sezonuna 8 hafta var! Niye ısındı ki bu hava bu kadar? Tanrım, ben ne giyeceğim şimdi?! :(

Koştum giyinme odama. Her şeyler indi aşağıya. Onu alıyorum atıyorum, bunu alıyorum atıyorum. Ayakkabı kutuları oradan oraya.. Hadi bugünü bıraktım, çıkmıyorum yürüyüşe falan, anasını satiim de, yarın ne halt ediceeem?!



Her istediğimi giyemiyorum ki? Bu kamyon lastiği boyutundaki beli gizlemek öyle zor ki! Hayatımda üstüme göre bir pantolon bulamadım desem inanır mısınız? Bu nasıl bir vücut yapısıdır? Bel bölgesi toto ölçüsünü geçer mi arkadaş? Pantolon giyince, al sana şahane MUFFIN TOP'lar! Etek yine bir derece! Yok yok, en iyisi, kemeri totoma yerleştirdiğim elbiseler! Şöyle dümdüz, girintisi çıkıntısı olmayan, elbiseler yok mu? Gerçi onları da bulmak pek zor 3 senedir! O belden modayı kim geri getirdiyse!!!! Yok retroymuş, 60'larmış! Bizi düşünen bir Allah'ın modacısı yok ki! Ama sırf elbise ile de olmayacak. Sırttan fırlayan kat izleri var! Hırka ya da ceket ile kapamak lazım!

De, çorap artık giyilmez değil mi? İyi de, bembeyaz ya bu bacaklar? Birazdan balkona güneş vurur! Onları akşama kadar güneşe bıraksam, azcık da olsa bronzlaşırlar mı? Ya da, dur, geçen yazdan kalma Dior'un Self-tanner Shimmering Glow olacaktı! Bir de topuklu giymek lazım! Gerçi, tüm gün onların üstünde koşturmak da mahvediyor be ayakları!

Bu yaz geçişleri beni öldürecek!!!!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...