inceltici uygulamalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
inceltici uygulamalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2015 Pazar

bu tarz benim


Bronşit olmuşum yahu! Ama kendim ettim. Hafta sonu, cini içinde güneşe aldanıp tüm gün sokaklarda geçirip, ohhh bol buzlu "bir büyük"'leri de devirince, e tabi, sağlıklı beslenmeye ve alkali suyumu eksik etmediğimden beri hastalanmıyorum ya hiç bir de, "bana bir şey olmaz" havalarında, kaptım şifayı. E bi de, geçen hafta çok yoruldum doğrusu, öyle böyle değil. Günde 3 saatlik uyku anca. Eeeeeee, bedenin dinlenesi geldi zaar.

Pazartesi ofise girmemle acile doğru yola koyulmam bir oldu. Serumu yeyip, tüm gün mışıl mışıl uyumuşum. Ertesi gün farkına vardım ki, raporluyum, hafta içi ve ben evdeyim. Olleyyyy.. (Bu bir: Zavallı #beyazyakalı tepkisidir!).

Kitaplarımı aldım, battaniyemi, çorbalarım, bolca limonlu sularım, çaylar ve pastalar (hastayım ya!)...
Pek kitap okuyacak halim yokmuş meğer, televizyonu açtım. Dizi, film, kanal kanal zaplarken Show TV'de kaldım. Bu, "Bu Tarz Benim" de, jüri başka. Hem de kimler kimler; duayen Cemil İpekçi mi dersin... Hürriyet Moda editörü Sibel Arna da orada... Umut Eker var. E o Serdar Ortaç'ın eşi Chloe değil mi? Ne hoş hatun ama... Türkçesiyle de pek şeker...

Ya bu arada, ben "Bu Tarz Benim"'i demin bir yerde daha görmedim mi? Dur bakayım; evet TV8'de de var. Bu tekrar mı dedim de, araştırınca ne öğreneyim: Olaylar olaylar... İş hayatında olunca, böyle, hayatın asıl konularını kaçırıyorsun maalesef! :-p

Meğer Acun Ağabeyimiz transfer etmiş, tüm programı jürisiyle. Show TV de geri kalmamış, bilirkişi adamları toplamış. Kendisini tarzıyla pek beğendiğim arkadaşımız Öykü Serter'in karşısına rakip olarak da Ebru Akel'i getirmiş. Hayır, aynı isimle iki ayrı kanalda, aynı program! Pes! Kapışma çok büyük! Hepsi birbirinden güzel yarışmacı kızlar; kimisinin çenesi fena da; bu rayting savaşlarında heba olmasalar bari.






Tarz, yani stil denilen şey, iç dünyanı dış dünyaya haykırmak. Bir nevi özgürlük aslında. Kişiliğini, belki de kimliğini, içinden geldiği gibi sözsüz ifade etme şekli. Dolayısı ile, klişe olsa da, giydiklerinin yanında, hareketlerin, konuşman, yürüyüşün, yani seni dış dünyaya ifade eden ne varsa, hepsi ile bir bütün. İşte, Cemil İpekçi de, tam buna göre yorumlar yapıyor. Kişiliğin yansımasına tarz diyor. Seviyorum kendisini. Sibel de İvana da Umut da uzmanlıkları ile vücut proporsiyonlarına uygun giyinmeye yönelik bilgilerini paylaşıyorlar. "Boyu kesmek" diye bir tabir var mesela. Diğerleri, kendi zevklerine göre değerlendiriyorlar kanaatimce.

Bana kalırsa, tarz, renkler, zevkler ve tatlar gibi tartışılmaz, hatta yorum da yapılmaz. Bırakın kim nasıl, ne şekilde giyinmek istiyorsa giyinsin be yaw. Beğendiğine "ne güzel olmuş, pek güzel yakışmış" der, muhabbetine göre "nereden?" ile devam edersin. Beğenmediğine de bakmaz, geçersin.
Güzele bakma ya sevap, e beğenmediğine de kötü demek, olsa olsa, günaaaaaaahhhhh...





Yalnız, her Allah'ın günü yeni bir şey giymek, üstelik kombinli mombinli, hiç kolay iş değil. En az 13 hafta mı sürecekmiş neymiş bu program. Bir de galalar oluyor her hafta anladığım kadarıyla. Amanın... 78 gün ediyor... Artık 78 gün boyunca kim dayanırsa...

Bir de, "concept" diye bir olay var! Günübirlik pizza yemeye, İtalya'ya gidenler mi dersin?! Diğeri, LA sahillerinde yürüyüşe çıkıyor! Mankenlik ajansına, taksi ile görüşmeye gideni var! Öbürü, ajans sahibi olmuş, "kızları" ile yemeğe çıkıyor!

Velhasıl, "Nereye gidiyorsun?"'un cevabı pek mühim! İvana şiddetle sorguluyor!

Nereye mi gidiyorum?

Her Allah'ın sabahı, aynı yoldan, aynı trafik eşliğinde, aynı insanlardan oluşan aynı iş mahali, aynı ofise gidiyorum İvana! :-p

Ne yapayım? Nasıl yapayım? Bir akıl verin canım bana!

Pazartesileri "Managment Meeting"'lerinde, "Durum vahim! Alarm çalıyoruz!" ifadesi için kırmızılara mı bürüneyim? Ya da, "Aman benim Canım Country Manager'ım, bana bugün hiç bulaşma, geç beni!" der yeşil kombinlere mi gireyim? Bütçe toplantılarına, Euro baskılı t-shirt'ler ile mi gideyim?! Ne edeyim?

Gerçi, bu plaza aleminde, her gün yepyeni bir "outfit" ile gelen arkadaşlarımız var. Kuaförden çıkma saçlar, sabahın köründe... Hayır, ben daha gözümü bile açmış olmuyorum ofise girdiğimde. Arabam öğrendi yolu, o kendiliğinden gidiyor. Otoparkta durunca, "hadi geldik" diyor. Asansörde çıkarken "5 dakka daha"'ya devam ediyorum ben...
Ojeler bile her gün değişiyor, kombine göre. Her gün o bilmem kaç pont topukluların üzerinde...
Bana çanta değiştirmek bile zulüm.
Hayır, bunca ojeye bile para yetmez, nasıl yetişiyor bilemedim ki...
Ama, takdir etmek lazım gelir. Hatta önümü ilikler, eğilirim de. 



Bizde durum şöyle:

Pazartesileri için yolumu buldum. Pazar günü ne giyiyorsam, Pazartesi de o. Pazartesi sendromlarını böyle atlatıyorum. Ofistekiler ne bilecek ne giydiğimi hafta sonu değil mi yani?. :-p




Ama diğer günler basıyor bana o "Yarın ne giyeceğim?" kabusu.





Cuma gelince de, elime ne geçerse... Bıraksalar eşofmanla gideceğim, yeminle...




Hele bu ara, kendimden memnun olmamaktan, dahası üzerime o 36 bedenlerin olmayışından, tarz fix: Çeşitli taylar üzerine, hava durumuna göre uzun t-shirt veya uzun sweet-shirt, üzerine de yine uzun salaş bir hırka. Ayakta bot veya hiç vazgeçemediğim UGG'lar. Boyunda kocaman bir şal veya metreler boyu atkı. Bu.






Ah ahhh... Benim içimde bir Carrie Bradshaw var da aslında...




























...da, yüzeye çıkamadı bir türlü!!!

Zorla çıkarmak mı lazım acaba?!!!!!!!!

Eureka!!!! (veya 'Heureka'; Yunanca: εὕρηκα/ηὕρηκα, Evreka şeklinde okunabilir) :-ppp

Tam istediğin gibi olsan da şöyle, neler giymezsin ki sen!!! Carrie de Bradshaw da alt eder yanında! :-P
Cümle alem "tarzsın" diye haykırır, o baş parmaklar, kuşlar muşlar göğe ulaşır valla...
Heyyyttttt... :-p





Hayal gücün kurumuş senin! Harekete geçir şu bilinçaltını, da!

Çak şöyle sosyal alemde bir Bikini tarzı, #butarzbenim 'li şahane bir "outfit", bir "look"! Beyninin o altındaki zatı muhterem, kendine gelsin, canlansın şöyle ya!





Akşam eve gelince olsun, tam da işten trafikten bunalmış olduğun, "off bugün de halim kalmadı", "bir şeyler mi yesem" türlü şeytana uymak üzere olduğun o anlarda... Hayaline, bir kere girdin mi işin, motivasyon çıkar doruklaraaaaaaaaaaaaaa...


Açılıııııııınnnnnnn...
Çekiliiiiinnnnn...
Sosyal alemin yeni #tarz fenomeni geliyoooooor... 
Tutmayııııınnnn...
:-ppp :-DDDDDDDDDDDDDDDDDD









4 Ocak 2015 Pazar

Eyyy İNATÇI KİLOLAR! Hakkınızdan geleceğim sizin!


Demek, özel durumumdan yararlanıp, Trisequence ile kol kola girip, "Ohh yaşı da geldi bunun!" gülüşmeleriyle, iyicene yerleşmek istiyorsunuz! Siz ne fırsatçı, ne "düşene bir de ben vurayım"'cı, ne terbiyesiz, ne hayırsız, ne yüzsüz, ne adi çıktınız ya! Bedenimin her yanını sardınız!

Deli etmeyin, çıldırtmayın adamı!!!!!! Kırdırtmayın kafanızııııı!!!!





Yaw, ben size "Uğurlar ola!" diyeli çok oldu! "Benden uzak, hatta herkeslerden uzak olun!" damedim mi?! "Gelmeyin bir daha, gözüm görmesin sizi!" dedim! "Ne hayrın dokunur, ne bir şey umulur sizden!" de dedim!!!

İstenmediğin yere niye tekrar geliyorsun arkadaş!!! Yollarımız ayrıldı! Gitti bitti! Benim bambaşka bir hayatım var artık yaw!!!

Son bir kaç aydır, ettin edeceğini! Ne giyeceğimi bilemediğimden, ne dışarı çıkabildim doğru dürüst, ne de o kopmalı, alemli partilere akabildim! Dar ettin yine bana hayatı!!!

Aldık onca 36 bedenleri! Hepsi dolapta etiketleri ile asılı kaldı!!!




Maddi manevi, her şeyinle, külliyen zararsın yani!!!

Amaaaa yooooooookkkk... Ben artık seninle bir daha olmaaaaam!!!! Uzak dur hayatımdan!!!!


Ben o 36 beden Boyfriend kotumu da...





Deri pantolonumu da...




Payetli Skinny'mi de... giyerim! Gaza gelir, bir de payetli kalem etek alırımmmmm! Aldığım gibi de giyer, günümü gün, hayatımı hayat ederim! :-P





Hem sen misin beni "challenge" eden?!!!! Yeminlen seni "challenge" manyağı yaparım; aklını alırım; ahanda buyur:
  1. Günde 3 litre alkali su içilecek! (Alkali Su nasıl hazırlanır için buraya tıkla!)
  2. Sassy de her akşam hazırlanacak! (Sassy nedir dersen buraya tıkla!)
  3. Sabah uyanır uyanmaz, limonlu su, yatmadan da elma sirkeli su içilecek! (Bunlar ne işe mi yarar? Buraya tıkla!)
  4. Sabahları Bikini versiyonu Squat Challenge (Detaylar için buraya tıkla!) ardından Güneş Selamlanacak (Duruşlar için de buraya tıkla!)
  5. Ofiste oturduğum yerde yoga yaparım! (Detaylar aşağıda!)
  6. Akşam Bikini versiyonu Plank Challange (Detaylar için buraya tıkla!)ve İncelten Yoga (Video için buraya tıkla!)
  7. Beslenme şekli malum! Kış durum halinden de destek almaca! (Formüller için buraya tıkla!)
  8. Akşam 17:00 dedin mi, dükkan kapanacak! Nasılı, ne türü bilmem! İşte yoğurt mu yersin, peynir altı suyu mu içersin, biraz da %100 tam çavdar unundan Wasa? Seçenek bol gördüğün üzere!
  9. O 7500 adım atılacak! Kış diyorsun! Öğlen bile yürüyemem diyorsun! Nasıl olacak diyorsun? Mesela arabayı uzağa park et, sabah güzelcene yürü diyorum! Plazada merdivenden çok başka bir şey yok, çık ya da in hepsini diyorum! Televizyon karşısında öylece oturacağına Gazelle'ye atla diyorum! ;-)
  10. Son olarak, o uyku alınacak! Minimum 7 saat, o da en az! Bak anlamam! Ona göre! (Zayıflatan Güzellik Uykusu detayları için buraya tıkla!) Ve hatta sen Uyku Saati Ritüelini yeniden hayata geçir! (Detaylar için buraya tıkla!)


İşte sana ofiste yoga!






Şaka şaka.. :-DDDDDDDDD

Buyurunuz burada:





Hatta derler ki, kendine ofiste bir iyilik yap; saat başı masandan kalk ve bir mini tur yürüyüş ile ardına bir ofis yoga hareketi ekle.  ;-)






Tablomuzu da şöyle patlattık mıydı!







Eyyyy inatçı kilolar... Bu şarkı da gelir size böylece... Hayddeeeee...




Çoktandır anladım senin gözün dışarda
Eskisi gibi bağlı değilsin bana
Gelmem bu oyuna bırakmam yanına
Ne işler açarım başına

Seveceğim gezeceğim
Görürsün sana neler edeceğim
Bir yerine bin cezayla
Hakkından geleceğim senin

Ne hayrın dokunur ne birşey umulur
Başkası sende bilmem ki ne bulur

Elinden uçanla bir kaçan kurtulur
Bugün seversin yarın unutur

Seveceğim gezeceğim
Görürsün sana neler edeceğim
Bir yerine bin cezayla
Hakkında geleceğim senin

Kolla kendini sıra bana geldi
Kadının fendi erkekleri yendi
Bak zaman değişti sabırlar tükendi
Yalvarmak çok eskidendi

Seveceğim gezeceğim
Görürsün sana neler edeceğim
Bir yerine bin cezayla
Hakkından geleceğim senin...





1 Ocak 2015 Perşembe

Hoş geldin 2015!


Bugün, tam 365 sayfalık yepyeni bir defterin ilk boş sayfası! Onu sihirli bir kitaba çevirmekse benim elimde!




Bu yıl;
  • "Eğer istersen, her şey MÜMKÜN!"'e daha da inanacağım!
  • Her güne, TEŞEKKÜR ve İNANÇ ile başlayacağım!
  • SAĞLIKLI BESLENME gurusu olacağım!
  • Yine bir sürü KİTAP alacak, ama bu sefer hepsini okumak için de ZAMAN yaratacağım!
  • Her gün 3 litre alkali SU içeceğim!
  • Yorgunluktan kolumu kaldıracak güç bulamadığım günlerde bile, ne olursa olsun, her gün, ama her gün mutlaka YOGA yapacak ve en az 5000 ADIM atacağım!
  • Saçma sapan tüketim alışkanlıklarını bırakıp, AZ ama ÖZ şeyler satın alacağım!
  • Parazitlerle işim olmaz! Gereksiz ne varsa her şeyleri hayatımdan TEMİZLEYECEĞİM!
  • Sevdiğim herkese ve her şeye sıkı sıkı SARILACAĞIM!
  • Herkesin içindeki o GÜZEL kalbi keşfedecek,
  • Ve herkeslere SEVGİ dağıtacağım!






Ve öyle de oldu! ;-)







30 Kasım 2014 Pazar

Günde 3 litre Su ile 10 yaş Gençlik: Hafta 1


Çok şükür, WC yollarını kazasız belasız atlattık! 
Aman bir de soğuklar bastırdı ya, su ile birleşince, şekillerden şekiller beğen yani.

















Suyu coşkuyla içerken şahane de...




Sonrasını da düşünmek lazım geliyor hani.




Hele trafikteysen; "Aman Allah'ım!". Etmediğim dua kalmadı; bir de sövmelerim:

Her şey 1950'lerde kent içi ulaşımın motorlu araçlara yönlendirilmesiyle başlamıştır, kanaatimce. "Oto"mobil zihniyeti ve politikasıdır, güzelim şehri bu hale getiren.

İETT denince akıllara sadece "oto"büs gelir. Onun 1871'de kurulan, İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri olduğunu İstanbullular bile bilmez. Bilinsin istenmez! Tramvaylar o dönem kapanmıştır! Oysa, Tünel, Londra metrosundan sonra Avrupa'nın ikinci, Atlantic Avenue Tunnel'den sonra da dünyanın üçüncü en eski metrosu olarak 1874'te hizmete başlamıştır. Ama biz, 1952'de Fransızların Mecidiyeköy-Taksim-Beyazıt arasında on iki istasyonlu metro önerisine kulak bile asmayız. O zaman nüfus sadece 1 milyondur. İstanbul’un taşının toprağının altın olmasının ilanı, köyden kente göç, "oto"yol yapma tutkusu ile İstanbul’un bir hafriyat kentine dönüşmesi, kazılardan çıkan malzemenin şehrin sahiline dolgu malzemesi olması… aynı tarihlere denk gelir. 

Memlekette tarım da biter, İstanbul da! Ne köy kalır, ne de kasaba! Herkesler kentli yollarında!






Politikanın başarısı olarak, İstanbul nüfüsu 1970'lerde 2 milyonu geçer. İkinci bir metro güzergah önerisi Ruslardan gelir; Şişli-Beşiktaş-Beyoğlu-Eminönü-ona Fatih-Topkapi-Zeytinburnu bağlantıları ile Eminönü-Edirnekapı ve Gaziosmanpaşa bağlantıları. Yok, o da ilgi görmez. "Oto"'lu bir şey olaydı! Aynı yıl Boğaziçi köprüsü yapımına, hemen ardından Renault ve Fiat marka "oto"mobillerin üretimine başlanır. Oh, artık herkeslerin "oto"su olacaktır.




O güzelliğine aldanma! Üzerinden geçmek, yürek, güç kuvvet, sabır ve ömür ister!

Bu şehrin ilk toplu taşımacılığı denizde pazar kayıkları ile başlamasına rağmen, vapur seferleri bile iptal edilir olur. Tek yatırım, arabalı, "oto"lu, olanınadır.

Netice itibari ile, bugün 1970 nüfusu kadar özel araç var İstanbul trafiğinde ve 60,000 kadar karayolu toplu taşıma aracı. İstanbul üzerinden taşımacılık yapan TIR sayısı kim bilir ne kadar?! O da yetmedi, gelen yıllık turist sayısı, İstanbul nüfusunu aştı. Gelen de uzunca kalıyor, malum tüm mega konut projeleri onlar hedefli yapılıyor. E bir de iş için gelip gidenler var! Bunaldım, yeminlen!





Neyse yolu yarıladık sayılır. Dayan Bikini!

Ama olmaz ki, bak işte buna çok sinirleniyorum! Emniyet şeridinden gitmiyor mu şu densiz birileri! Aslında, acil durumlar için ya o şerit; e benimkinden daha acil ne olabilir ki! Girsem mi? Ay yok, sonra polis çevirecek, anlat anlatabilirsen acil durum şeklini! Hayır, ağzımı bile açamıyorum ki, sadece düşünebiliyorum. Minimum harekette kalmam gerek. Ağzımı açmamla, tüm o sıkıntılar heba olacak gibi. 

Neyse az kaldı! Ha gayret!



Ha bir de pek uyuyamadık bu hafta tabi. 3 litre bitirme işini geç saatlere bırakınca, gece boyunca yarı uykulu WC yolları... 
Gerçi, sabahları uyanmak için şahane oluyor. Yiyorsa, uykuya devam et. Seve seve fırlıyorsun yataktan.






Demek ki neymiş:
  1. Bir yerden çıkmadan, mutlaka son iş olarak WC'ye uğranacak.
  2. Öyle "bu maili de atayım, ondan sonra giderim" türlü risklere girilmeyecek. Yetişeceğim derken ayağın takılabilir, onu da geç, içeride sıra olabilir. Yanarsın.
  3. Trafiğe çıkmadan 1 saat öncesinde su içme bırakılacak. Öyle hayaller falan kurma, bu trafik hep aynı kalacak!
  4. Rahat bir uyku için 3 litreyi gün içine yaymakta fayda var. Hele sabah 1 litreyi bitirdin mi, gerisi şahanesiyle geliveriyor. Sonra gün içinde işten çıkmadan 1 saat öncesine kadar da 1,5 litre daha... Akşama sadece 0,5 litre bıraktın mı, gelsin mis gibi Zayıflatan Güzellik Uykusu.





 

Tüm bu sıkıntılara rağmen, ben artık ömrüm boyunca GÜNDE 3 litre SU içerim arkadaş!

  • Verdiği ENERJİ öyle böyle değil! Tüm üşengeçlikler gitti bitti! Önce yavaştan "şunu da mı yapsam", "şu işi de halledeyim" ile başlayıp, "oturmaktan sıkıldım, ayakta çalışayım" ve "ben şuraya bir koşu gidip geleyim"'ler ile devam edip, durum "yogamı özledim", "şu adımlarımı bitirivereyim"'e kadar geldi. Bu arada, bugünkü tüm bu çene düşüklüğüm de bundan. El dursa, çene durmuyor! :-) :-p

  • Beyne su gittiğinden, zihin açılıyor! Sağlıklı düşünebilme ve doğru karar verebilme gücü gittikçe yükseliyor! ODAKLANMA budur! O derece ki, "İçimdeki canlılığı sevdim ben! Canlılığma canlılık katacak yemeklerden kullanayım seçimimi!" kararları alınmaya başlanmıştır.


  • MOTİVASYON zirvede! Öyle ki, "2015'e girerim, ışıltılar içinde, deri deri!" alışverişine çıktım şahanesiyle! 36 bedenleri toplayıp aldığım gibi, girdim deneme kabinine. Tamam, biliyorum, farkındayım durumun. Ama arkadaş, bu kadar da olmaz ki! Çıkmıyor bunlar yukarı basenden! Allah'ım çıldıracağım! Yok! Patlayacak! Kan ter içinde kaldım! Bu kabinleri niye bu kadar dar yapıyorlar ki yani! Zıplasam! Oldu! Tamam! Da, en ufak harekette dikişler gidecek! Aynaya da bir baktım ki, ne olmuş bu benim bacaklara böyle!!! Sinirden dumanlar çıkıyor burnumdan! Ağladım ağlayacağım. Çıkarıp, fırlatıp atasım var, yok, şimdi de çıkmıyor ki üzerimden! Kaldı üstümde! Cinnet geçireceğim, birazdan. Yandım, su içeyim... Yırtmadan, patlatmadan, yavaşça çıkarmayı başardım! Atmadım! Satın aldım!

Boyfriend Kot: PULL&BEAR
Skinny Pants: H&M




Su'yun gücü ile, ben şimdi, "Anti-Aging Etkili Zayıflama Programı"'mı "10 Adımda Kış Günü Zayıflama Formülü"'m ile destekler ve "İncecik Bacaklar için Yoga"'ma başlarım!



Yılın son günü, 31.12.2014, işe, tarzının hastası olduğumuz Vogue Paris'in Genel Yayın Yönetmeni Emmanuelle Alt şeklinde, deri pantolonum ile gider...


Emmanuelle Alt



Emmanuelle Alt



Emmanuelle Alt


Emmanuelle Alt


Emmanuelle Alt



Geceye de payetli skinny'm ile girerim.






















MUTLU YILLAAAAAARRRRRRRR... :-))))))))



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...