Alkali Su etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alkali Su etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2014 Pazar

Günde 3 litre Su ile 10 yaş Gençlik: Hafta 1


Çok şükür, WC yollarını kazasız belasız atlattık! 
Aman bir de soğuklar bastırdı ya, su ile birleşince, şekillerden şekiller beğen yani.

















Suyu coşkuyla içerken şahane de...




Sonrasını da düşünmek lazım geliyor hani.




Hele trafikteysen; "Aman Allah'ım!". Etmediğim dua kalmadı; bir de sövmelerim:

Her şey 1950'lerde kent içi ulaşımın motorlu araçlara yönlendirilmesiyle başlamıştır, kanaatimce. "Oto"mobil zihniyeti ve politikasıdır, güzelim şehri bu hale getiren.

İETT denince akıllara sadece "oto"büs gelir. Onun 1871'de kurulan, İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri olduğunu İstanbullular bile bilmez. Bilinsin istenmez! Tramvaylar o dönem kapanmıştır! Oysa, Tünel, Londra metrosundan sonra Avrupa'nın ikinci, Atlantic Avenue Tunnel'den sonra da dünyanın üçüncü en eski metrosu olarak 1874'te hizmete başlamıştır. Ama biz, 1952'de Fransızların Mecidiyeköy-Taksim-Beyazıt arasında on iki istasyonlu metro önerisine kulak bile asmayız. O zaman nüfus sadece 1 milyondur. İstanbul’un taşının toprağının altın olmasının ilanı, köyden kente göç, "oto"yol yapma tutkusu ile İstanbul’un bir hafriyat kentine dönüşmesi, kazılardan çıkan malzemenin şehrin sahiline dolgu malzemesi olması… aynı tarihlere denk gelir. 

Memlekette tarım da biter, İstanbul da! Ne köy kalır, ne de kasaba! Herkesler kentli yollarında!






Politikanın başarısı olarak, İstanbul nüfüsu 1970'lerde 2 milyonu geçer. İkinci bir metro güzergah önerisi Ruslardan gelir; Şişli-Beşiktaş-Beyoğlu-Eminönü-ona Fatih-Topkapi-Zeytinburnu bağlantıları ile Eminönü-Edirnekapı ve Gaziosmanpaşa bağlantıları. Yok, o da ilgi görmez. "Oto"'lu bir şey olaydı! Aynı yıl Boğaziçi köprüsü yapımına, hemen ardından Renault ve Fiat marka "oto"mobillerin üretimine başlanır. Oh, artık herkeslerin "oto"su olacaktır.




O güzelliğine aldanma! Üzerinden geçmek, yürek, güç kuvvet, sabır ve ömür ister!

Bu şehrin ilk toplu taşımacılığı denizde pazar kayıkları ile başlamasına rağmen, vapur seferleri bile iptal edilir olur. Tek yatırım, arabalı, "oto"lu, olanınadır.

Netice itibari ile, bugün 1970 nüfusu kadar özel araç var İstanbul trafiğinde ve 60,000 kadar karayolu toplu taşıma aracı. İstanbul üzerinden taşımacılık yapan TIR sayısı kim bilir ne kadar?! O da yetmedi, gelen yıllık turist sayısı, İstanbul nüfusunu aştı. Gelen de uzunca kalıyor, malum tüm mega konut projeleri onlar hedefli yapılıyor. E bir de iş için gelip gidenler var! Bunaldım, yeminlen!





Neyse yolu yarıladık sayılır. Dayan Bikini!

Ama olmaz ki, bak işte buna çok sinirleniyorum! Emniyet şeridinden gitmiyor mu şu densiz birileri! Aslında, acil durumlar için ya o şerit; e benimkinden daha acil ne olabilir ki! Girsem mi? Ay yok, sonra polis çevirecek, anlat anlatabilirsen acil durum şeklini! Hayır, ağzımı bile açamıyorum ki, sadece düşünebiliyorum. Minimum harekette kalmam gerek. Ağzımı açmamla, tüm o sıkıntılar heba olacak gibi. 

Neyse az kaldı! Ha gayret!



Ha bir de pek uyuyamadık bu hafta tabi. 3 litre bitirme işini geç saatlere bırakınca, gece boyunca yarı uykulu WC yolları... 
Gerçi, sabahları uyanmak için şahane oluyor. Yiyorsa, uykuya devam et. Seve seve fırlıyorsun yataktan.






Demek ki neymiş:
  1. Bir yerden çıkmadan, mutlaka son iş olarak WC'ye uğranacak.
  2. Öyle "bu maili de atayım, ondan sonra giderim" türlü risklere girilmeyecek. Yetişeceğim derken ayağın takılabilir, onu da geç, içeride sıra olabilir. Yanarsın.
  3. Trafiğe çıkmadan 1 saat öncesinde su içme bırakılacak. Öyle hayaller falan kurma, bu trafik hep aynı kalacak!
  4. Rahat bir uyku için 3 litreyi gün içine yaymakta fayda var. Hele sabah 1 litreyi bitirdin mi, gerisi şahanesiyle geliveriyor. Sonra gün içinde işten çıkmadan 1 saat öncesine kadar da 1,5 litre daha... Akşama sadece 0,5 litre bıraktın mı, gelsin mis gibi Zayıflatan Güzellik Uykusu.





 

Tüm bu sıkıntılara rağmen, ben artık ömrüm boyunca GÜNDE 3 litre SU içerim arkadaş!

  • Verdiği ENERJİ öyle böyle değil! Tüm üşengeçlikler gitti bitti! Önce yavaştan "şunu da mı yapsam", "şu işi de halledeyim" ile başlayıp, "oturmaktan sıkıldım, ayakta çalışayım" ve "ben şuraya bir koşu gidip geleyim"'ler ile devam edip, durum "yogamı özledim", "şu adımlarımı bitirivereyim"'e kadar geldi. Bu arada, bugünkü tüm bu çene düşüklüğüm de bundan. El dursa, çene durmuyor! :-) :-p

  • Beyne su gittiğinden, zihin açılıyor! Sağlıklı düşünebilme ve doğru karar verebilme gücü gittikçe yükseliyor! ODAKLANMA budur! O derece ki, "İçimdeki canlılığı sevdim ben! Canlılığma canlılık katacak yemeklerden kullanayım seçimimi!" kararları alınmaya başlanmıştır.


  • MOTİVASYON zirvede! Öyle ki, "2015'e girerim, ışıltılar içinde, deri deri!" alışverişine çıktım şahanesiyle! 36 bedenleri toplayıp aldığım gibi, girdim deneme kabinine. Tamam, biliyorum, farkındayım durumun. Ama arkadaş, bu kadar da olmaz ki! Çıkmıyor bunlar yukarı basenden! Allah'ım çıldıracağım! Yok! Patlayacak! Kan ter içinde kaldım! Bu kabinleri niye bu kadar dar yapıyorlar ki yani! Zıplasam! Oldu! Tamam! Da, en ufak harekette dikişler gidecek! Aynaya da bir baktım ki, ne olmuş bu benim bacaklara böyle!!! Sinirden dumanlar çıkıyor burnumdan! Ağladım ağlayacağım. Çıkarıp, fırlatıp atasım var, yok, şimdi de çıkmıyor ki üzerimden! Kaldı üstümde! Cinnet geçireceğim, birazdan. Yandım, su içeyim... Yırtmadan, patlatmadan, yavaşça çıkarmayı başardım! Atmadım! Satın aldım!

Boyfriend Kot: PULL&BEAR
Skinny Pants: H&M




Su'yun gücü ile, ben şimdi, "Anti-Aging Etkili Zayıflama Programı"'mı "10 Adımda Kış Günü Zayıflama Formülü"'m ile destekler ve "İncecik Bacaklar için Yoga"'ma başlarım!



Yılın son günü, 31.12.2014, işe, tarzının hastası olduğumuz Vogue Paris'in Genel Yayın Yönetmeni Emmanuelle Alt şeklinde, deri pantolonum ile gider...


Emmanuelle Alt



Emmanuelle Alt



Emmanuelle Alt


Emmanuelle Alt


Emmanuelle Alt



Geceye de payetli skinny'm ile girerim.






















MUTLU YILLAAAAAARRRRRRRR... :-))))))))



23 Kasım 2014 Pazar

Günde 3 litre Su ile 10 Yaş Gençlik


Çok şükür, hem "aç kurt" sendromu, hem de karbonhidrat ataklarından kurtuldum. Ancak olan oldu, maalesef! Ve şu benim "HAYAT İKSİRİ" bana artık çok fazla "HAYAT" vermeye başladı! Öyle bir şiştim ki!


"Su'yun gücü adına!"'dan yardım almam gerek de, bir türlü su içme durum haline giremiyorum; 3 litrenin yanından bile geçemiyorum. "Su Hayattır!" yazımı okudukça da SAĞLIKLI BİR YAŞAM TARZI'nın ilk ve en önemli konusunu nasıl unutabiliyorum anlamıyorum! Deli olacağım! Olmadı, kafa atacağım!

Sular içinde kalasın, e mi Bikini! :-p :-D








Derken, İngiliz Daily Mail gazetesinin muhabiri Sarah Smith'in sadece 1 ayda, günde 3 litre su içerek 10 yaş nasıl gençleştiğini anlatan makalesine rastladım.

Hikaye, Sarah'ın yıllardır çektiği migren ağrılarından dolayı nöroloğunun ve yaşadığı sindirim problemlerinden dolayı da diyetisyeninin, ikisinin de aynı anda, ona günde 3 litre su içmesini önermesiyle başlar.

Gazetecilik ruhuyla kendi üzerinde bir deney yapmaya karar verir. Tam 30 gün boyunca günde 3 litre su içecek, tecrübe ve deneyimlerini not edecektir. Bir de yüzünün fotoğrafını çeker ve 30 günün sonunda da bir yenisini. Sonuçlar mucize gibidir. Kendi bile inanamaz: "42 yaşındayım, ama ilk fotoğrafta 52 gibi görünüyorum. Şoktayım!"




Kaynak: Daily Mail


Baş ağrıları ve sindirim sorunları, daha ilk haftanın sonunda, kendiliğinden yok olurken, 4 haftanın sonunda cildi muazzam canlanmış; kendi değimiyle "yeniden doğmuş"'tur. Yenilenmiş. Işıltıya kavuşmuş. Lekeler ile birlikte çizgiler de hafiflerken, cilt yeniden elastikiyet kazanmıştır.

Dahası var! Hem de neler!

İlk haftada, yeniden sabah yogasını yapma gücünü bulur.
Bu kadar su ile karnının şişeceğini düşünürken, 2 haftada düzleşmeye başladığını görür. Eşinin dediğine göre de, selülitler kaybolmaya başlamıştır.

Üçüncü haftanın sonunda, sabahları uyandığında gözlerini ovuşturmayı bıraktığını anlatır. Gözlerdeki kuruluk yok olmuştur. Göz kapaklarının esnekliği artmıştır. 
Sürekli seyahat halinde olduğundan, artık o kadar da yorgun hissetmeyip, uzun bir yolculuktan sonra bile işine odaklanabiliyordur
Açlık ile susuzluk arasında farkı artık öğrenmiştir.

Ve dördüncü hafta sonunda, "Cildim bebek gibi oldu." derken, "Beslenmemde herhangi bir şeyi değiştirmemiş olmama rağmen çok daha sağlıklı, daha enerjik ve daha ince hissediyorum." diye ekliyor. 4 haftada belden 2.5 cm vermiştir.


Bakınız, zati, akıllı su filtre markalarından biri de olayı Infographic'e dökmüş:





E şimdi ben bu gazla "30 günlük bir su içme Challange"'ına başlamaz mıyım? Belden 2.5 cm diyor hatun!



Jennifer Aniston



Sarah ablamızın deneyimlerinden aldığım tüyolar ile Günde 3 litre Su içme, içebilme Kuralları şöyle:



1. Sabah uyanır uyanmaz su içilecek! Her iş gibi, buna da sabahtan başlamazsan olmuyor! Bir de limonlu su olursa, ılık, değmeyin güzelliğime.



2. Su şişesi yanı başından eksik edilmeyecek. Adımsayarım gibi, gerçi adımlar pek bir vahim ya şu ara, boynuma şişe mi assam?!

3. Aşka getirecek su şişeleri çok etkili! Malum, aşk insana her şeyi yaptırır! Gisele ikoncanımızın yanından ayırmadığı, bkr şişelerini birileri memlekete getirse ya! 




Gisele Bündchen



Gisele Bündchen

Neyse, o olana kadar, evdeki ve ofis masamdaki litrelik cam şişelerimin üzerine şirinleştirici kalpler çizeyim. Şu cam kalemlerinden alayım.

Kırılmaması için kalbini şişeye saklamaya
karar veren bir kızın hikayesi

4. Yemek yemeyi, hatta atıştırmayı bile hak etmek için, önce su içilecek. Su içmeden herhangi bir şey yenmeyecek!


5. Kafein, alkol, diüretiktir, amman. Oldu ya içtin, 2 katı kadar su içmek lazım gelir.

6. Gün, hakkettiği kutlamaya yakışır, su ile tamamlanacak! Elma sirkelisi cana can katacak!



Şuraya bir de tablomuzu ekleyelim:








Ben bir 20'li yaşlarıma döneyim; sonları oluyor gerçi ya, hatta pek bir sonu ya, olsun; geliyorum. :-) ;-)






10 Kasım 2014 Pazartesi

10 Adımda Kış Günü Zayıflamanın Formülü


Sürekli açım. Kurt var içimde resmen. Bir değil, bir sürü; kurt sürüsü!
O kadar acıkıyorum ki, yemezsem, şekerim düşüyor, elim ayağım titriyor, bayılacak gibi oluyorum. Başıma ağrılar giriyor. Hipoglisemi yeniden hortladı sanki.
Sağlıklı beslenmeye vereyim bolca kendimi diyorum ama gözüm karbonhidrattan başka bir şey görmüyor ki. Bir kazan dolusu Spaghetti yapasım ve sosu üzerine dökerken kendimi de içine bırakasım var. Hayır, yapmadım değil; hem de gece gece!





Kurtlar makarna mı seviyor? Anlamadım ki?!!!!!




Olağanüstü çabalarla tüm bu yeme ataklarına dayandım ve o gün mide gurultuları içinde bitap düştüm, bayıldım, uyudum kaldım diyelim. Yine olmuyor ve kilo gittikçe artıyooooooorrrrrrr...


İMDAAAAAAATTTTTTTT!!!







Tamam! Sakin! Derin nefes! Ommmmmm...

Kış çok erken geldi bu sene! Ya da bana öyle geldi. Soğuk!
Saatler kış uygulamasına da döndü! İşten çıkışta gün ışığı hikaye oldu artık. Geçen hafta, hava gündüzleri de kapkaraydı zaten. E, göz güneşi görmeyince fırladı bizim melatonin. Kurt gibi aç olmanın sebebi bu yüzden!

Düşük seviyede güneş ışığıyla oluşan "kış hüznü", "D Vitamini Devrimi" kitabının yazarı Dr. Soram Khasla anlatımıyla, depresyona, kaygı, hipotiroidizm, hipoglisemi, monomükleoz, viral enfeksiyonlar gibi hastalıklara ve aşırı yeme bozukluğuna sebep oluyor.

Bir de yağmurdur, çamurdur, soğuktur eklenince, yani yazın bize verdiği o sere serpe olamama durum hali ile, serotonin tamamen diplerde. Çılgın karbonhidrat ataklarının hepsinin sebebi bundan.

D Vitamin'i eksikliği dolayısıyla doruklarda. Aynı sağlıklı beslenmene de devam etsen, yağların bedene tutunup kalma ve çoğalma sebebi bu "D"'sizlikten.

Bir de üzerine kış uyuşukluğu da eklenince...

De, "Adım atmaya halim yok", yemek yemeye halin var yani!!!




Bu gidişata dur demenin zamanı çoktan geldi!



1. Uyku:
Kış günü insanoğlunun daha fazla uykuya ihtiyacı falan yoktur, bu doğrudur. Amma ve lakin, 23:00 öncesi uykuya dalmış olmak ve o 8 saatlik günlük uykuyu almak, her şeyler ile baş etmek için daha da elzem şimdi. "Çıtır Oluyorum" rutini gerçekten işe yarıyor. Bir de uyku günlüğü tutmaya başladım, Sleep Cycle App ile. Ve alarmı, tam da uykunun hafif olduğu saniyelerde çalıyor, kolayca uyanıyorsun.


2. Sabah Güneşi:
Uyanır uyanmaz, çıkar kafayı camdan balkondan dışarı. Beyne "uyandım ben, durdur şu melatonini" demenin en şahane yolu, göze ve tene gün ışığının değmesi. Güneş ışınıyla direk temas kurmak gerekiyor, arada saydam cam bile işi bozuyor. Da, kış günü, hem de sabah sabah bul bulabilirsen o yaşam kaynağı, güneşi. Sahtesi ile beyni kandırmacalara girişmek lazım gelir. Güçlü gün ışığı ampulleri bu işe yardımcı olur.
Limonlu suyu mutlaka içmeli; beyni de bedeni de şahanesiyle uyandırır. Kafeinden bile daha etkilidir. Soğuk kış günlerinde ılık hatta biraz daha sıcak suya taze limon sıkmak, beden ısısını da normale yükseltir. 
Üzerine bir de "İncelten" cinsten Sabah Yogası ile oksijeni tüm bedene aldık mı, güneş tüm hücrelere ulaşır, bedene güneş doğar böylece.

3. D Vitamini:
Güneş ışığı olmayınca, D Vitamini de yok anlamına geliyor. Araştırdıkça öğrendim ki, "Kış günü Zayıflamanın Yolu" yazımda sıraladığım D Vitamini zengini yiyecekler, günlük ihtiyacımızı almaya yetmezmiş. "Günde 200 yumurta yiyemeyeceğimize göre, sadece besinlerle D Vitamini ihtiyacını karşılamamız imkansız." der Prof. Dr. Osman Müftüoğlu ve ekler "Tatil boyunca 20 gün güneşlendiniz diyelim, toplam 100,000 ünite D Vitamini rezervi ile eve dönüyorsunuz. Günde 5,000 üniteden ayda ortalama 150,000 üniteye ihtiyacınız olduğuna göre, bu stok çok kısa sürede tükenecektir." Yani kış günü D Vitamini desteği almak şart demek ki.

 


4. Balık Yağı:
Sadece "Mutluluğun förmülü" için değil D Vitamininin çözünmesi için de mutlaka Balık Yağından destek almak lazım gelir.

5. Sıcak Tut Kendini:
Soğuk kış şartları gerçekten insanı rahatsız edecek kadar moral bozabiliyor. Dışarı çıkasın gelmiyor, hareket bile edesin olmuyor.
Öncelikle sıcak tutacak giyecekleri tercih etmek iyi bir çözüm. Marks&Spencer'dan aldığım Thermal atlet ve çoraplar şahane işe yarıyor. Nike Dry-FIT Wool serisi de soğuk günlerde yürüyüşler için süper.
Acı pul biber, taze zencefil, tarçın, badem ve ceviz gibi bedeni içten ısıtan yiyeceklerden de yararlanmalı.
Kış deyince çorba en başta gelir elbette. De, unu ve pirinci katmasalar keşke. Zira, bu zehirli karbonhidratlar, beden ısısını da düşürür ve morali de bozarmış ya!


 

 
6. Su:
Kışın en eksik kalan şey de bu. İçmiyoruz. Üşüyeceğini düşündüğünden belki ya da susamadığından. Ama, "susamak" denen ihtiyacı artık biz insanoğlu algılamıyoruz ki! Zorlamak ve zorlamak lazım gelir su içmeyi. Üşüyorsan da ılık iç, içini de ısıtır. Yok illa, kış psikolojisinden dolayı çay kahveye dadanıyorsan da Alkali damlası kullan yani. Tarçın çubuğu, limon da yakışır hani. Sıcak suya taze zencefil ve limon da güzel olur sanki!

7. Serotonin:
Sadece mutluluk değil, canlılık, zindelik ve enerji veren, serotonine ihtiyaç var. Serotonin yükselten yiyecekleri sıraladığım ""İmdat PMS"'ye Son!" yazıma, akşam işten çıkmadan serotonin yüksek protein öğünü de eklemek çok önemli.

8. Aktif Ol:
Akşamları yürüyüşler tamamen kaldı. Karanlıkta insanın yürüyüş yapası gelmiyor. Bir tedirginlik oluyor illa. Yağmr çamur da eklenince öğle yemeğinden sonraki mini yürüyüşler de kalıyor, gün içinde atılan adım sayısı 2,000'i aşmıyor. Bahanemiz çok yani. Gazelle Freestyle'ın var şeker, çıkar kur salona; hatta tam ortasına. Ayrıca, çat kapı gelen misafirin de olsa, ne olacak yani. Çay kahve çekirdek yerine, birlikte güzelce yürünür işte. Olmuşken tam olsun; yoga matını da sereyim şöyle Gazelle'in yanına. Buyurunuz size özel Gym Merkezi.
Hem sen artık gün içinde aktifleşsen fena olmayacak. Dış fırçalarken toto hareketleri, trafikte kol çalışmaları, merdivenlerin hepsi senin, ofis sandalyesi bir karın kası yapma yeri. İşte şu!

9. Hedef Belirle:
Anlaşıldı, Sahilde Yapılacak Harekeler hiç bir işe yaramıyor kış günü. E malum yaz çok uzak. Şimdilik!!! Hem bir de buz gibidir şimdi deniz. Brrrrrrrr...
Bu kış, diyorum, bir deri pantolon yakışır hani. Di mi?



Şu tür fotoğraflar da çekeriz yani:
 


Yılbaşına da kalmış 50 gün ki. De haydi! ;-)


10. Takipte Kal:
Hedefin tamam. Yapılacaklar belirlendi. Kendini takibe almazsan, gün be gün, unutur gidersin hepsini. Haftalık takvimler ve tablolar üzerinde gelişimini takip etmek, kendine "afferin"'ler vermek odaklanmanın en büyük yardımcısı. Başarı da, o odaklanmanın neticesi.


 

2015'e girerim, ışıltılar içinde, deri deri! :-)






19 Ekim 2014 Pazar

Pembe Rüyalar


Tam 10 gündür, hafta sonunda devam eden yurt dışı yıllık toplantılarla birlikte aralıksız çalışıyorum. Cuma'nın Cuma olması motivasyonu dışında, son 4 gün "Ama ben çok yoruldum!" haykırmalı ağlama krizlerine girdim. Ne yediğimden bir şey anladım ne de içtiğimden. Ne işe odaklanabildim ne de özel hayatıma ("Özel" ne demekse?! Bu da kapitalizmin bir kandırmacalı beyin yıkama durumudur yani! Özel değil "asıl", "gerçek" hayat o ya aslında! "Genel" ve "doğal" diye empoze edilen "iş hayatı" değil yani?!!! Neyse!). Bir de işimi sevenlerdenim. Diğer türlüsünü hiç düşünemiyorum!





Günler, "keyiften" ve "andan" çooooook uzak, öylece geçti işte. O 10 gün, kayıp resmen.

Tüm bu her dakikası "ansız" geçen her bir günde, şiştikçe de şiştim. Öyle böyle değil!!! Tartıya çıkamıyorum, mezuraya dokunamıyorum, o derece!

Her şey iş hayatı ve metropol temposu yüzünden mi?! Biraz da öz eleştiri mi yapsan acaba Sevgili Bikini?!

Yemeği abartmadın farkındaysan. Suyunu da içtin. Olabildiğince aktiftin de. Düşünüyorum da, tatilde yediklerini yesen ve yaptıklarını yapsan, yemin ki 100 kilo olurdun! 

Konu ne biliyor musun???
UYKUNU YETERLİ AL-MI-YOR-SUN!!!






"Hafta sonu nasılsa uyurum!"'larla olmuyor işte Bikini. Bak, hafta sonu çalışınca, yani o hafta içi maratonundaki gibi sabah 06:00'larda uyanınca, toptan bittin!!!

Hem, "hayat" demek olan uyku depolanamıyor ki! Hafta içi akşamları, "biraz daha oturayım"'lar ile aklınca daha fazla yaşadığını zannediyorsun, ama ömründen yiyorsun, bilesin hani.






Ya kızım, sen mazoşist misin nesin? Töööbbeeee.."Uyku Yoksunluğu" bir psikolojik işkence yöntemi! Uykusuzluk insanı, susuzluk ve açlıktan bile daha zor bir ruhsal ve fizyolojik duruma soktuğunu biliyor musun?! İdrak, algı, anlama yok oluyor; düşünce, odaklanma, konsantrasyon diye bir şey kalmıyor; hafıza sizlere ömür!

Uykusuzken, sağlıklı düşünemez ve kararlar da alamazsın da, oldu ya sen tüm gün sonuna kadar alkali oldun, 3 litre suyunu içtin, toplamda günlük 10,000 adımını da attın ve en şahane yogalarını da yaptın, günde 7 saatten az uyku ile hiçbiri tam sağlıklı olmanda işe yaramıyor! Daha yeni kendin yazdın "Detoks Nedir? Ne değildir?!"'de, "Yeterli uyku, detoksun ilk şartıdır!" diye. Gel sen bir tüm yazdığını tekrar oku istersen buradan!!!


"Harvard School of Medicine"'den uyku tıp profesörü Charles A. Czeisler'ın Harvard Business Review makalesinde, günde 4-5 saatlik uykunun, kanda %0.1 oranında alkol etkisi yarattığını ve o derece de bedene zarar verdiğini anlatıyor. Uykusuz bir günde ne kendindesin, ne de sağlıkta yani!!!





7 saatten az uykuyla geçen her bir günün, kadınlarda daha da ciddi sağlık risklerine neden olduğunu anlatıyor Leah Hardy, Susie Rogers ve Dr. Daniel Sister "Your Hormone Doctor" kitabında. Yeterli uyku alamayan kadınlar üzerinde yapılan araştırmalarda, daha yüksek inflamasyon, kolesterol, insülin ve kan şekeri değerlerine rastlanıyormuş. Şişmanlık, diyabet, tansiyon, hafıza kaybı ve kalp krizi sebebi yani. Dahası, kronik kortisol fazlalığı, bağışıklık sistemini mahvediyor; erken yaşlanma ve her tür kansere sebep oluyormuş!!! Ya, beynimize ettikleri... "Bunak!" ya da "Küçük beyinli!" türlü sözlere maruz kalma sebebi!!! 




Kaynak: The Huffington Post


Bak bu iş çok ciddi! Lamı cimi yok! Her akşam o en az 7 saatlik uyku a-lı-na-cak!


Tamam yılların alışkanlığı var! Öyle de kolay değil! "Hadi uykuya!" ile hemen olmayacak yani! Çocukların bile oturası geliyor uyku saatinden sonra! Direk "Zıbar!" diye çıkışsam mı acaba kendime? 

Cameron Diaz ablamız, "The Body Book" kitabında, Fitness'ın bir parçası olarak gördüğü UYKU alışkanlığını, geliştirdiği UYKU SAATİ RİTÜELİ ile yakalamış. Ben de kendiminkini geliştireyim. Bizim neyimiz eksik! Heh! :-)


Şimdi, önce "Zayıflatan Güzellik Uykusu"'nun kurallarını buradan tekrar bir okuyayım.

Saat 23:00'te uyumuş olmak gerekiyor. Öyleyse saat 21:30'a kurayım ben "Haydi Uykuya!" alarmımı! Öyle ya, sabahları seve seve uyanmak için nasıl alarm kuruluyorsa, uyumak için de aynısını yapmalı! Ha, bu arada, yarının giyecekleridir, Sassy'dir (çoktandır yapmıyorum ya), sabah işe götürülecek yiyeceklerdir, ev ahalisine hazırlanacaklardır, ev işleridir, başka ne varsa, eve gelir gelmez yapıla, ki, UYKU SAATİ RİTÜELİMİZ bozulmasın!

Aslında, bir süre, sadece ve sadece buna odaklansam çok daha iyi olacak! Her şeyden, ama her şeyden en önemlisi, yatağa zamanında gitmek bundan sonra!


21:30 İşe nefis bir RELAX çayı hazırlamakla başlayayım. Yayılan o müthiş Melisa kokusu eşliğinde güzel bir kitap okuyayım.



22:00 Yatak odasının balkon kapısını sonuna kadar açayım, havalansın. Duş işini akşama alayım ben. Deniz mineralleri içeren Palmolive Thermal Message ile sıcak bir duş, Fransız Kadınlar'ın "Bonne nuit!" Masajları ve yüz bakımları gelsin. Dişler fırçalansın.


22:30 Derin bir uyku için şahane bir Yoga:




22:45 Elma Sirkeli Suyum.


22:50 Mis gibi yatağımdayım. Başucumda duran Sihirli Taşımı alır, bugün olan en güzel şeyi düşüne koyulurken... zzzZZZZZZZ...

Şşşşşş... Pembe rüyalar...






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...