sağlıklı beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlıklı beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Kasım 2016 Pazartesi

Düşün de YE!


Döner dönmez evde badanaya ve köşe kenarın elden geçtiği minik inşaatlara başlayacaktık. “Sağ olsun” kayınvalidem de gelince bizimle, kaldı her şey.

Duvarlar kese kâğıdından bir ton açık, tavanlar bembeyaz olsun, elektrik kabloları ortalıktan toparlansın, elektrik düğmeleri de yenilensin, banyoyu da olabildiğince yenileyeyim istiyorum. Ev kira.      Salonun halılarını değiştireyim diyorum, mutfak masasını da. Kitap odamı ve giyinme odamı tamamen yenileyeceğim zaten.

Tüm bu işlere girmeden önce de, komple bir ev hafifletme operasyonuna girişmek istiyorum. Her bir deliğe, köşeye gireyim, elden geçmeyen, dokunmadığım eşya kalmasın istiyorum. Dip temizlik yanında, istiflenmiş tüm eşyaları asıl sahiplerine ulaştırayım diyorum. Evde kullanılmayan hiçbir şey kalmasın istiyorum. Tüm ağırlıklardan kurtulmak istiyorum.



İstiyorum istemesine de, bir türlü işlere girişemiyorum. Plan bile yapamıyorum, çünkü sevgili Anneciğim’in ne zaman evine döneceğini bilmiyorum. Soramıyorum da. “Öyle yaparız, böyle ederiz” diyorum, yok. E havalar da soğuyor. Tüm bu aklımdakiler için, bir kere, badana öncesi için de, zaman lazım. Sabah 08:00 akşam 20:00 çalışıyorum. Yurt dışı programım da çıktı. Bir an önce başlamam lazım.

...

Geçmedi o bir ay.

Neyse, inşaat da badana da bitti sonunda çok şükür. Canım Aşkım Mamişkom yetişti. Kullanılmayacak, giyilmeyecek ne varsa verildi. Atılacaklar atıldı. Dip köşe kırklandı. Havası da enerjisi de mis oldu evin. Ohhhhh…



Giyinme odam ve kitap odamı yenilemek kaldı geriye. Onlar da artık yavaş yavaş. Gerçi zaten kitaplıkları ve gardırobu beğendim IKEA’dan da. Alması, taşıması, yapması, yerleştirmesi kaldı. Montajları kendim yapasım var.  Artık, yeni yıla girmeden bitireceğim inşallah. :-D



Yoruldum da. Koşturmaktan daha çok, “Ne zaman başlayacak? Nasıl olacak? Havalar soğudu! Her yerler ayakta!” telaşesinden. Beyin durmadı plan yapmaktan. Biraz sakinleşeyim, kendimle ilgileneyim. Yoksa beni benden çıkaracak bu stres ve yanında getirdiği o saçma sapan, kıtlıktan çıkma yeme manyaklığı. Fark etmeden neler gidebiliyor mideye, hayretler içinde kalıyorum. Hele de akşamları. Hoooop, bir bakmışım dünyalar midemde!

Tüm gün deliler gibi çalışmış beyine trafik ve üzerine de evde yapılacakları, planlamaları verince, uyuşuyor kendileri tabi. Zihin kendinden geçiyor, farkında olmuyor, sarhoşluk, şuursuzluk seviyesine düşüyor. Olanlar da, tam da o anlarda (ansızlıklarda!) oluyor.

Acilen, zihni kendine getirme, “an”’da kalma, farkındalık yaratma işlerine girişmek gerek.

Eve gelir gelmez, 5 dakika bile olsa meditasyona oturayım ben. 

2 dakka bir sessizce oturup, nefesine odaklanmak, sakinleşmek, gelen giden düşünceleri gözlemleyebilmek, o düşünceleri sahiplenmeden, içlerine girmeden, uzaktan tanık olmak… Hepsi bu!




Bir Yoga Hocası olarak ben Lotus’ta oturuyorum elbette! Hani şu bağdaş kurduğun, ama bir şekilde bacakların birbirine girdiği, ayakların yukarıda, üstte kaldığı, ünlü Yoga oturuşu, Padmasana.  :-p




Yok, be yahu! Şaka! Kolu bacağı kırmanın hiiiiç alemi yok. Kolayca o poza girebilen varsa girsin elbette. Ama bu, “Lotus yapan en aydınlanmıştır!” anlamına gelmiyor. Sandalyede oturan çooook daha derin meditasyonlara dalıyor olabilir. Yoga duruşlarında, o fotoğraflarda gördüğümüz en uç noktadaki pozlara ulaşmaya odaklanmak yerine, o duruşu daha denerken bedeninde ne hissettiğine ve bedenin enerjetik boyutundaki değişimlere bakmaktır mesele.



Son aldığım eğitimden de edindiğim en önemli çıkarım, (ha evet, onca işin arasına bir de eğitimler sıkıştırıyorum) akıştaki bütünsel bedene ulaşmak, yavaş, hatta daha da yavaş hareketler ile ve limitlerini zorlamanın aksine, minik akışlar ile mümkün. Yani, zorlamadan daha kolay aşabiliyorsun limitlerini aslında. Neyse, bu Feldenkrais konusu çok uzun, ben konuma döneyim.

Demem o ki, meditasyon, öyle korkulacak veya büyütülecek bir şey değil. Nasıl oturduğunun önemi yok. Oturabildiğin en rahat şekilde otur (yatsan da olur da, uyuya kalacağın kesin olduğundan oturmak en iyisi) ve meditasyon boyunca hareket etmemeye çalış.

Yalnız minder önemli. Totomuz rahat etmeli. :-D

Doğal karabuğday kabuğu dolgulu benimkisi. Hem totomun şeklini alıyor, hem de çökmüyor, hava sirkülasyonu da sağlıyor. Tüm diğer dolgu malzemelerinden çok daha dayanıklı ve uzun ömürlü. Pahalı bir şey de değil.



Evi yenileme işine girmişken, koltukları, yatağı, yastıkları karabuğday kabuğu dolgulu mu yapsam?
Haşır haşır, biraz ses olur kullanırken ya…

Bu karabuğdayın dışı da içi kadar kıymetli demek ki. İçinde buğday geçiyor ya, yakından uzaktan yok alakası aslında. Kuzukulağıgillerden, bitkinin tohumsu meyvesi.

Aleksandra, bana yıllar önce гречка (grechka) diye getirmişti, “Her şeyin yanında haşlayıp yeriz. Biz bunun sayesinde inceciğiz.” demişti de, pişirip de denememiştim bile. O zamanın cahil aklı işte.

Glütensiz, alkali, protein zengini (tüm esansiyel amino asitleri içeriyor), pembe GI’lar arasında, lif kaynağı, antioksidan, magnezyum ve demir zengini bir süper yiyecek. Tibet’ten çıkma olduğunu ve Ayurveda’da diyabet ve obezite tedavilerinde kullanıldığını öğrenince de çiğ çiğ yiyesim geldi.





Böyle yiyeceğini, nereden geldiğine kadar, derinlemesine araştırınca, ona iyice bakıp, koklayıp, onu doyasıya seyreylerken nerede, nasıl yetiştiğini -toprağı, havayı, bulutu, güneşi, yağmuru, rüzgârı, doğa anayı-, sofrana gelene kadar geçirdiği evreleri, onu toplayanı, getireni, pişireni, hepsini düşündükçe muazzam bir farkındalık doğuyor.

Hem de öyle bir farkındalık ki bu, bırak makinelerden geçmiş, rafine edilmiş, boyalar ve kimyasallar eklenmiş, paketli ikincil yiyeceklerden uzaklaşmayı, doğadaki haliyle, o ana, birincil yiyeceklere koşuyorsun. Yemek üzere eline aldığın, önüne koyduğun her yiyecek içinde güneşi, doğayı arıyorsun. Her ısırıkta, o tarladaki esintiyi hissetmek, yağmuru damağında tatmak istiyorsun. Toprağın şifasını tüm duyularınla; görüp, dokunup, koklayıp, tadıp, doyarak; içine alıyorsun.

Bir baktım, buzdolabımı ağzına kadar taze sebze ve meyveler ile doldurmuşum.



“Düşün de YE!” fikrine odaklandıkça ete ve ürünlerine de bakışım değişmeye başladı sanki.

Greenpeace’in “Sağlıklı ve çevre dostu bir üretim yapmadığı sürece tavukçuluk sektörünü soframıza buyur etmiyor, bahanelerini ve ürettiklerini yutmuyoruz” dediği “YUTMAYIZ!” (http://imza.greenpeace.org/yutmayiz?b) kampanyasını imzaladığımdan beri, tavuk yememeye çalışıyordum da, yumurtaya, ete, Bayramoğlu dönere hayır demiyordum. Yememeyi aklımdan bile geçirmiyordum.

Soframdakilerin nereden geldiğini tüm duyularımla hissetmeye, yaşamaya çalışırken, bunu konu et olunca, yapamıyorsun. Onu bulduğuna şükredemiyor, minnet duyamıyorsun. Olmuyor!

Ankara armuduna şöyle dikkatlice bakınca ağzının suları akmaya başlıyor da, tavuğa, koyuna bakınca, onu yemek geliyor mu insanın içinden gerçekten de? Ruhumuza iyi gelen, onları hoplayıp, zıplarken, koşarken, yaşarken seyretmek değil mi?

O kaybettiğimiz doğal içgüdülerimizde hayvan yemek yok sanki.

Vejetaryen mi oluyorum ki?!


16 Mart 2015 Pazartesi

Sabahları Limonlu Su içmek için tam 20 muhteşem neden


İş yoğunluğundan, eve geç gelip, sabah zamanında uyanamamaktan, hafta içi sabahları, şu ara bir türlü yapamadığım limonlu suyun sağlığa faydalarını iyicene araştırayım dedim.  Çok da iyi etmişim. Şimdi hepsini şöyle sıralayınca, her sabah ilk iş limon sıkacağına koşar, en tazesinden limonlu suyumu hazırlar ve içmeden de evden çıkmam ben. ;-)






Güne Limonlu Su ile başlamak için tam 20 muhteşem neden:

  1. Malum "Su Hayattır!". Lmonlu su, zengin elektrolitleri ile (potasyum, kalsiyum ve magnezyum) bedenin her köşesini şahanesiyle sular.
  2. Limonlu su,  karaciğerin en sevdiğidir. Tüm yiyeceklerden daha fazla enzim üretmesine yardımcı olur. 
  3. Limonlu su, karaciğeri toksinlerden temizler, arındırır. Yani limonlu su, süper bir detoks içeceğidir.
  4. Limonlu su, bağışıklık sistemini güçlendirir. 
  5. Limonlu su, bedenin kendini iyileştirme mucizesini destekler.
  6. Limonlu su, serotonini yükseltir. Modu mutluluğa çevirir.
  7. Limonlu su, stres savardır. Tüm endişeleri, negatif kuruntuları ve hatta depresyonu da alt eder. 
  8. Limonlu su, beyne iyi gelir. Dikkati canlandırır.
  9. Limonlu su, metabolizma ve sindirimi sorunlarını giderir. Beden besinleri daha iyi özümser. Bu da elbette kilo vermek demektir.
  10. Limonlu su, pektin lifi içeriği ile iştah kontrolü de sağlar.
  11. Limonlu su, kemik erimesini önler.
  12. Limonlu su, böbrek taşı, safra taşı, pankreas taşı ve kalsiyum birikimlerini eritir.
  13. Limonlu su, kanı, damarları, arterleri temizler.
  14. Limonlu su, yüksek tansiyona iyi gelir. Düşük tansiyonluların dikkat etmesi gerekebilir. Düşük tansiyon için limonlu suya Himalaya veya deniz tuzu eklenmesi önerilir.
  15. Limonlu su, enfeksiyonları hafifletir.
  16. Limonlu su, eklemlerde biriken ürik asidi seyreltir. Eklem ağrılarına ve dizlere iyi gelir.
  17. Limonlu su, diş ağrılarına ve diş eti hastalıklarına da iyi gelir.
  18. Limonlu su, bütün bedeni yeniler, gençleştirir.
  19. Limonlu su, müthiş bir antioksidandır. Cildin kolajen üretimini destekler. Çizgiler, sarkmalar yok olur.
  20. Limonlu su, vücudun pH değerini alkali yönünde yükseltir. Bedenin yüksek pH seviyesinde uzun süre kalmasını sağlar. Daha yüksek pH seviyesi, hastalıkların bedende yaşayamamasına sebep olur. Kanser dahi alkali bir ortamda yaşayamaz.





Peki, limonlu suyu ne zaman ve nasıl içmeli:

Bir bardak memba veya kaynak suyuna en az yarım limon yeterlidir. Iimon mutlaka taze sıkılmalı ve memba suyu ile hemen karıştırılmalıdır.

Ben, bir tam limonun suyunu, 500 ml'lik dev bardağıma doldurduğum pH seviyesi 8 üzeri olan memba suyuna hazırlıyorum.

Bu suya biraz da limon kabuğu rendesi eklenebilir. Zira flavonoidler ve fenolik bileşikler (müthiş antioksidanlar) açısından en zengin kısmı limonun kabuğudur. Limon kabuğu mide asidini giderici etki de gösterir.

En iyi faydayı alabilmek için, limonlu suyu, sabah uyanınca aç karnına içmek lazım gelir. Maksimum sağlık için de limonlu sudan sonra bir şeyler yemek için 30-50 dakika beklemekte yarar vardır.




O halde, Sağlığınıza Gençlik! ;-)






20 Şubat 2015 Cuma

Cemreler Aşkına


Ve bugün, 20 Şubat, ilk cemre havaya düşer... Zorlu kış şartlarının sonu gelmiştir. Hava artık yavaştan yumuşamaya başlar. Derken, 27 Şubat'ta, ikinci cemre suya düşecek ve buzları eritecektir. 6 Mart geldiğinde, son cemre de toprağa düşecek, ona yeniden hayat verecektir. İlk kır çiçekleri açacak, o muhteşem ilkbahar başlayacak.





Baharın müjdecisidir cemreler...
İnsanoğlu cemre zamanlarını pek sever...






Eskilerde, cemre zamanlarında, önemli kişilere övgü şiirleri yazılırmış. Önemli kişiler de kendilerini öven şiirleri yazan şairleri ödüllendirirmiş. Bu şiirlere “Cemreviye” ve “Bahariye” denirmiş.

Gelenekler ne güzeldir. Bu cemre zamanı biz de geleneklerden gidelim. Madem, Şubat ayını önce kendimizi sevmeye ithaf ettik, önemli kişi olarak da yine kendimizi seçelim. Övgüler ile ödüllendirelim. Şiir yazmak şöyle dursun, destanlar döktürelim.

20 Şubat - 6 Mart boyunca, "I LOVE MY BODY" tabloma (şurada), cemreler düşsün bolca.

Kendime şu ödülü de sunayım: Günde bir kareyi yapmama özgürlüğüm olsun. 

Mesela, oldu ya; ki oluyor, can çekiyor; akşam 18:00'den sonra bir kaçamak yapasım gelecekse, mis gibi incelten güzellik uykumu almış, 3 litre Alkali suyumu kana kana içmiş, beslenmede seçimlerimi sağlıktan yana kullanmış, en az 1 dakikalık plank'a geçmiş, incelten güzellik bakımlarımı yapmış ve en az 5000 adımımı da atmış olayım.


Sevgi ve ödül dolu bu 15 gün, 
Bedenimize, yüreğimize cemreler düşsün...









8 Ekim 2014 Çarşamba

Detoks nedir? Ne değildir?


"ŞOK DİYET"'lerin adı "DETOKS" oldu ya?!!! Pesssssss!

Ayıptır! Yazıktır! Günahtır!
Caniliktir! Katliamdır!!!!!
Geleceği yok etmektir!!! 

"Saf Protein" "DETOKSU"!!!
"Muz-Süt" "DETOKSU"!!!
"Meyve-Yoğurt" "DETOKSU"!!!
"Kiraz-Yumurta" "DETOKSU"!!!
"Ayran" "DETOKSU"!!!

Ve daha bir sürüsü...

Arkadaş, bunların hepsi, sağlıkla yakından uzaktan alakası olMAyan, dahası, insanı zehirleyen, yaşlandıran, KANSER eden "ŞOK DİYET"'lerdir!!!

Sen bunlara popülizme yakışır "ŞOK! ŞOK! ŞOK!" de! Temizlenme, arınma olan güzelim "DETOKS" sözünü karıştırma!!!
"Bilinçsizlik" diyeyim, başka türlü düşünmeyi aklım almıyor!!!

Hayır, aklımdan türlü Amerikan oyunları geçiyor ya, neyse!!!






Detoks, "de-toksifikasyon"'un kısaltması olarak, canlı organizmalardan toksinlerin temizlenmesi, arındırılması işidir.


Malum, günümüzde yeryüzü tamamen toksik. Hava ve çevre kirliliği, kimyasallar, tarımda kullanılan zehirli maddeler, katkı maddeleri, ağır metaller ve hiç eksik olmayan elektromanyetik alanlar, yani metropol hayatın kendisi tamamen toksiktir. 

Hepsini geçiyorum, bedeni en zehirleyen şey, modern çağın hastalığı stresin ta kendisidir. Tamamen toksiktir; tüm hastalıkların ana sebebidir.

Dolayısı ile gerçek bir detoks, şehirden kaçıp, deniz kenarında (temiz deniz suyu ve tuzu şifadır) dinlenme inzivalarına geçmek ile başlar.






Dinlenmek, detoksun ilk şartıdır. Dinlenmenin en başında da, metropol yaşam hayatında lüks kaçan, yeterli uykuyu almak gelir.

Yapılacak spor, temiz oksijenin bedeni şahanesiyle toksik atmaya programlayan nefes egzersizleridir, yogadır, açık havada yürüyüşlerdir. Ağır egzersizler, bedenin kendi kendini yenilemesini engelleyeceğinden, yapılmaz. Çok ağır egzersizler zaten toksiktir.

Toksik atılım, saunalar, spalar, hamamlar, masajlar ile desteklenir.



Hollywood ünlülerinin Bodrum'daki Detoks Merkezleri'ne akın etmeleri bundandır.






Tüm bu dış etkenler dışında, vücudumuz kendisi, doğal çalışmasından toksinler üretir. Bunu, en sevdiğim ve en anlaşılır hali ile, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu "Hayatı Uzatmanın Sırları" kitabında şöyle anlatır:
Yediğimiz, içtiğimiz her şeyin ve soluduğumuz havanın temel amacı enerji üretimidir. Elimizi kolumuzu hareket ettirebilmek, düşünebilmek, kalbimizin atması, solunum sistemimizin çalışması için enerjiye, yani yakıta ihtiyacımız var. Yakıt alındığında, bunun enerjiye dönmesi için yanması gerekir. Şunu unutmayın, nerede bir üretim, bir ateş varsa, orada kül ve duman olur.

Bu atıkların vücuttan atılması gerekir. Atılmazsa, tüm hücre, doku ve organlar paslanır: Oto-toksik-asyon yani Asitlenme veya ZEHİRLENME olur. Selülite bile sebep budur! (Dikkat çekmek için bazen ne yapacağımı şaşırıyorum! "Selülit" ile kalplere ulaşasım var. :-)))

İşte, detoksun amacı da, o selülitleri önlemek, hatta olanı da yok etmektir. :-p


Şimdi, olay şu: sindirim sistemini bir süre rahat bırakıyoruz, yani vücudun yeni toksinlerle boğuşmasını önlüyoruz ki, o muhteşem beden, böylece, tüm gücünü, enerjisini, vitamin, antioksidan ve enzimlerini, kendini onarmak için harcasın.


Temelde, en iyi detoks, antik dönemlerde, atalarımızın tuttuğu, Tam Oruç yani Su Orucudur. Atalarımız yanılmıyor elbet; su, gerçek, canlı, yani Alkali su, detoksun ilk adımıdır. Susuz, temizlik olmaz. Amma velakin, bizler o kadar çok toksine maruz kalıyor, o kadar az gerçek besin alıyoruz ki, bugün Su Orucu tutmak maalesef çok tehlikeli.





Enzim ve vitamin de aldığın Yeşil Sebze Suyu detoksu, biraz daha uygun gibi gözüküyor. Bu detoks, sadece sebze sularından ibaret değildir. Bu detoks programına, mineral, lif, bitkisel laksatifler, probiyotikler ve bir sürü daha besin takviyeleri eklenir. Dolayısı ile, böyle iddialı bir detoksu, profesyonel bir detoks merkezinde yapmak uygundur. Kaldı ki, günlük hayatını sürdürürken kesinlikle uygulanmaz. Hele hele işe falan hiç gidilmez. En ufak bir stres yükü, malum kortizol, bedeni allak bullak eder. Ayrıca, saat başı tuvalet ziyaretleri hedefli, Yeşil Sebze Suyu yanında, tüm gün Alkali su da içilmeye devam edilir. Günlük hayatını devam ettirebiliyorsan, buyur et.



Daniel Reid'in "Detoks" kitabında şahanesiyle anlattığı üzere, temel detoks stratejisi, tüm asit formlu gıdaları ve içecekleri elimine etmek ve vücudun detoks konumundayken ihtiyaç duyduğu gerekli gıdaların karışımını sağlayan birkaç basit alkali besini tüketmek ve çokça Alkali su içmektir.


Her şeyden önce (tüm bilinen zehirli yiyecek ve içecekleri zaten elimine ettiğimizi düşünerek), detoks süresince et, yumurta, süt ve süt ürünleri de dahil olmak üzere tüm hayvansal gıdalar, diyetten çıkarılmalıdır. Bütün hayvansal ürünler, sindirim ve kan için son derece asitlendiricidir. Aynı zamanda bağırsaklarda, yüksek oranda çürütücü atıklar oluşturur. Beden onları temizlemek için uğraşır da uğraşır.
  
Tüm ana tahıllı besinler asit oluşturdukları ve sindirilmek için büyük miktarda enzim ve enerji gerektirdikleri için, ya hiç tüketilmemeli ya da detoks boyunca kesinlikle sınırlandırılmalıdır. Tüm buğday ürünleri tamamen elimine edilmelidir; buğday yalnızca en fazla asit üreten tahıl değil, aynı zamanda detoks sırasında alerjik reaksiyonlara da sebep olabilir.

Yeri gelmişken, gıda alerjileri, intoleranslara sebep yiyecekler (inek sütü ve ürünleriglüten, alkol, şeker, kafein gibi), sindirimi en zorlayanlardır. Bedeni dinleyip, uzak durmakta fayda var.

Tüm tahıllar filizlendirildiklerinde aksine tamamen alkalik yapıcı olurlar. Filizlenme onları gerekli besinlerle, aktif enzimlerle ve enerjiyle dolu yaşayan besinler haline sokar. Bu yüzden taze filizlenmiş tahıllar her zaman detoksa dahildir.







Taze kabuklu yemişler ve tohumlar, bitkisel protein, gerekli yağ asitleri, vitamin ve mineraller açısından eşsiz kaynaklardır, fakat içlerinde kendilerini çürümeden koruyan doğal maddeler, onların midede sindirilmelerini engelleyerek, fermente olmalarına, gaz ve asidik atıklar üretmelerine sebep olur. Tek istisna, en faydalı yemiş olan müthiş bademdir. Sadece alkalik yapmakla kalmaz, insanın sağlığına ve uzun yaşamasına katkıda bulunan en faydalı besinler arasındadır. Badem, taze, çiğ ve bir gece öncesinden saf suda bekletilip, kesinlikle haşlamadan, kahverengi kabuğu ayıklanmış olarak tüketilmelidir. (Bunu da öğrenmiş oldum! Hatta tüm kabuklu yemişlerin, kavrulmamış, çiğ olması dışında taze olması pek önemliymiş. Gece suda kaldıklarında, tohumlar ve yemişler, yaşama döner ve zengin besin kaynakları açığa çıkarmış. Üstelik sindirimi zorlaştıran maddeler de yok olur gidermiş! Ay bu süpermiş!)

Anlaşıldığı üzere, detoksun iki temel taşı taze sebze ve taze meyvelerdir. Bunların sadece taze olması da yetmez, organik ya da en azından kontrollü yetiştirilmiş, genetiği değişmemiş, pestisid veya zirai ilaç kalıntısı barındırmayan ve radyasyona maruz kalmamış olmaları gerekir. Kaldı mı ki acaba, dünyada bunlardan?!!







Sebzeler iyileştirici ve tamir edici mucize besinlerdir.

Meyvelerin de temizleme ve arındırma özellikleri vardır. Ancak ve ancak tek başlarına ve aç karnına yenildikleri sürece! Taze meyveler, öylesine basit besin formlarıdır ki, midede neredeyse hiç sindirilmeden, hızla onikiparmak bağırsağına ve yarım saat içinde de kana karışmak üzere özümsenir. Midede bir şeyler varsa, meyve de midede takılı kalır. O an midede ne varsa, hepsi birlikte fermente olmaya başlar ve topluca çürürler. Temizleme ve arındırma özelliğine sahip meyveler, olur birer asidoz, toksidite ve hazımsızlık sebebi!

Bu arada, sadece meyveler ile de detoks olmaz!






Tüm bunların yanında detoksun vazgeçilmez besin destekleri de vardır.

Detoks Kraliçesi Gwyneth Paltrow'un da uyguladığı, - bu arada onun yemek kitabını da pek merak ediyorum, bir ara Amazon.com'dan sipariş edeyim, a bir de Natasha Corrett'in kitabını da hala alamadım, onu da ekleyeyim - ve bence mutlaka okunması gereken kitaplar arasında yer alan, türkçeye de "Arınma" olarak çevrilen, Alejandro Junger   detoksu destekleyen besinleri şöyle sıralar:


  • Lif
  • Probiyotikler
  • Zeytinyağı, Sarımsak, soğan, limon, brokoli, hindistancevizi yağı, zencefil ve bir sürü baharattan oluşan kötü bakteri ve mikropları öldüren Antimikrobikler
    • Her gün, mutlaka bir diş çiğ sarımsak yemeyi öneriyor. Sadece kötü bakteri, maya ve parazitleri yok etmekle kalmaz, kan şekeri düzeyini dengeler, yağ yakımını arttırır, kötü kolesterolü de dengelermiş.
    • Zeytinyağı üzerinde ayrıca durur. Ardından içilecek limonlu su ile, akşam yatmadan önce içilen 2 yemek kaşığı zeytinyağının, tüm bedeni, bağırsaklardan karaciğere kadar, müthiş bir temizleme gücü yaratacağı gibi, yağ yakımını arttır, kemikleri geliştirir, kanı düzenler, hormonal denge sağlarmış. Hala zeytinyağından uzak duranlara, ondan korkanlara şiddetle duyurulur!
  • Özellikle günlük güneşle buluşmaları gerçekleştiremeyenlere D Vitamini
  • Ve illaki Balık Yağı

Ben bu doktor amcamızın bir sonraki kitabı olan  'u, hatta yeni çıkan yemek kitabını  da mutlaka alayım.

Hala okuma fırsatı bulamadığım, Victoria Boutenko'nun Yeşil İçecekler üzerine yazılmış müthiş klasiği  de okuma zamanı gelmiştir. Daha bu ay çıkan yepyeni kitabı 
 'ı da acilen edinmek gerekir.



Bu arada, bir detoks programına başlamadan önce mutlaka bedeni hazırlamak gerekir. Şeker, nişasta, işlenmiş gıdalar, kimyasal katkılar, uyuşturucu derecesinde bağımlılığa sebep olduğundan, öncelikle bunlardan kademeli olarak kurtulmak lazım gelir. Yoğun detoksun alkalik konumuna aniden geçmek, vücutta, çok tehlikeli olan ve "soğuk hindi" olarak bilinen, yoksunluk semptonlarına sebep olabilir. Aman! En az bir hafta öncesinde yavaştan asidik yiyecek ve içeceklerin alımını durdurmak ve bedene adapte olma zamanını tanımak en şahanesidir.


Son olarak, detoksun amacı kilo vermek değildir. Müthiş sağlık, gençlik, yenilenme ve hayat enerjisidir gerçek hedef. Muazzam beden şekli, o ulaşılan sağlık ve gençlikle kendiliğinden gelir.








24 Mayıs 2014 Cumartesi

İNCECİK olmanın 11 ALTIN kuralı!




Ah be ablacım (yukarıdaki hatuna söylüyorum), pek haklısın! "Ne gerek, Yaz Geliyor paniklerine! Tüm yılı, Yaz Sezonuna çevir, sağlıkla kendine!" diyorsun, da, ruh sağlığımız gitti, bedeni düşünen mi var!!! Neyse...


Ama bu SON! Yetti artık! Şu MUTLU olacağım bedene kavuşayım! Hem de, ömürlük olsun!


Bu da, SON kilo takvimim olsun!







Ve aslında, İNCECİK olmanın yolu, o kadar basit ki:
  1. O "10 Gerçek"'i asla aklından çıkarma! Detaylar için tıkla!
  2. BeslenBolca ve Sağlıkla!:
    1. Pembe GI'lardan şaşma! Detaylar için tıkla!
    2. Sağlıklı Proteinleri unutma! Detaylar için tıkla!
    3. Zeytinler, Zeytinyağı ve Balık Yağısız asla kalma! Detaylar için tıkla!
    4. D Vitamini'ni arttıran hallere gir! Detaylar için tıkla!
    5. Serotonin'i her daim yüksek tut! Detaylar için tıkla!
    6. Meyve'yi aç karnına ve en geç 14:00'e kadar lüplet!
  3. İncelik, Akşam Yemeği'nin saatinde! Detaylar için tıkla!
  4. Su Hayattır! Detaylar için tıkla!
  5. Sakın ola nefessiz kalma! Detaylar için tıkla
  6. Egzersizi abartma! Detaylar için tıkla!
  7. Hareketin en etkilisi, sabah sabah yapılandır! Detaylar için tıkla!
  8. Ve en şahanesi Yogaİncelten Yoga için tıkla!
  9. Yürü! Her fırsatta! Günde toplamda 10,000 adım ala! Detaylar için tıkla!
  10. Uyku, kilit nokta! Onsuz, sakın güne başlama! Detaylar için tıkla!
  11. Bakımları da hafife alma! İnceltici bakımlar için tıkla!









20 Nisan 2014 Pazar

Kadın Vücudu ve Yağ Oranı

İnsan vücudu için sağlıklı yağlar elzemdir. Metabolik süreç için çok önemlidir. Hayati organlar, hücreler ve hormonlar için yapı taşlarıdır. 

Sağlıklı yağları, beslenmesinden eksik edenin aklına, ettirenin de niyetine şaşarım.





Geçtim sağlıklı yağların, saçma sapan yaşam tarzı yüzünden vücudumuza depoladığımız fazla yağları eriten oluşunu, da, "Vücudumdan tüm yağlar yok olsun!" türü hedefleri duyunca çılgına dönüyorum! Tamam, evet, asıl hedef, fazla yağlardan sonsuza dek kurtulmak. Ancak, yetersiz oranda vücut yağı da, sağlığımızı, yok eksik söyledim, yaşamımızı, fazlası kadar tehdit eder.

Bir kerem, "Mutluluğun formülü "Yağ"'da gizli!" yazımda (tıkla) belirttiğim üzere, beynin %60'ı yağdır! Kimse kusura bakmasın da, ben o beyin fonksiyonlarımın sağlığıyla hayatta oynamam. En çok, bana o lazım!

Yağ, karbonhidrattan daha yoğun bir enerji kaynağıdır! "Aman enerjim düştü, bir şeker atayım ağzıma, bir ekmek yiyeyim, yok yok, makarna ve pilava vereyim kendimi!" diyenlere şiddetle duyrulur.

Sonracığıma... Hayatsal değerdeki A, D, E, K vitaminleri, yağsız vücutta emilinemez!

Yetersiz vücut yağ oranı, hormonal dengeyi bozar, ki bu, en çok biz kadınlar için önemlidir! 

Bizi kadın yapan ve bize o muhteşem vücut şeklimizi veren, östrojen hormonu, vücut yağ hücreleri tarafından üretilir. Fazla yağ oranı da, yetersiz yağ oranı da östrojen dengesini bozar. Östrojen, doğurganlık, sağlıklı menstrual döngü ve genlerimiz için hayati önem taşıması yanı sıra, sağlıklı kolesterol seviyesi ve sağlıklı kemik formasyonu için de elzemdir.

Bu fitness hocalarının çoğunun erkek oluşundan olsa gerek, kadın vücudunun işleyişini anlamadan verdikleri egzersiz ve beslenme programları, sıfır sağlıklı yağ ve full kas yapmaktan ibaret. Ha onlar gibi olmak isteyenleri bilmem de, benim bir erkeğe dönüşesim hiç yok!!!






"Aman Bikini, boş ver sağlığı, zayıf olalım da!" tavırlarındaki genç kızlarımıza da -malum, anca, yaş ilerledikçe sağlığın ve gençlik enerjisinin gözünün içine bakılır olunuyor- hemen şunu ekleyeyim: En çekici kadın vücut ölçüsüne (WHR: 0,70) dengeli östrojen sayesinde ulaşılıyor! ;-) (Detaylar için "Bedeni Ölçüp Biçmenin Dayanılmaz Hafifliği" yazıma buradan zıpla!).



İşte Kadın Vücudu Yağ Oranı Tablosu:




Bazı sağlık merkezleri vücut yağ oranını, testler ile ölçüyorlar. Yağ oranını ölçen tartılar, bence gayet pratik. Bunun dışında, boy, kilo, boyun, bel ve basen çevresi ölçümleri ve günlük hayattaki aktif olma derecesi ile şuradaki (tıkla) siteden de kolayca vücut yağ oranı hesaplanabiliyor.

Kadın (female) tercihini işaretlemeyi unutmayın! ;-)




6 Nisan 2014 Pazar

Baharın İncelten Nefis Yiyecekleri

Bu nasıl bir uyku durum halidir, bu hafta yaşadığım. Saat 3'ten sonrası hele, amanın gözleri açık tutabilene aşk olsun. Bir de bir üşüme, kışın bu kadar üşümedim hani. Ara sıra baş ağrısı... Cildimde de bir kuruma... Sürekli içinin kıyılma durum hali...



Anlaşıldı, Yaz Saati uygulaması ile tavan yapan Bahar Yorgunluğu yaşıyorum. E tabi, saati bir anda öyle ileri almakla, bünye, hormonlar, kendini hoooppp diye ileri almıyor yani. O da doğanın parçası olarak, yumuşak geçişlere ihtiyacı var.



Heeeee, ama dün geceyi öyle Bahar'a falan veremezsin! Hani uykun geliyordu? Bu nasıl bir gece coşmasıdır?!! Maşallah!!! 20likler gibi, "Kop kop gel!"'li, 3 mekanlı sekmeler.. O içtiklerin kendileri toptan zehir zaten, bir de üstüne "Yapmayın, etmeyin!" sözde ruhunu temiz tutma yalanıyla, Etiler Marmaris Büfe'de 1 değil, tam 2 tane "ıslak"'ı lüpletmeler! O yanında içtiğin ayranlar kurtaramaz seni! Allah seni bildiği gibi yapsın e mi!!! Neymiş, kurtlar dökülecekmiş! Havalar biraz daha ısınsın da, sorarım ben sana? Bak o kurtlar kurtarıyor mu seni??????

O "Bir Büyük!" ve cila niyetine "%100 Malt Candır!"'lar, bugüne de yansıdı tabi. Ertesi günlere kadar yansıyan, zehirli karbonhidrat tuzağına düşüren, en büyük sabotajcı ve haindirler kendileri. Neyse ki, uyanır uyanmaz Sassy'leri devirdin de, lahmacunla, nicesine göre daha az zararlısıyla kotardın günü.



Çok acilen kendini,




Baharın İNCELTEN NEFİS YİYECEKLERİ:








Enginar 


Biz kadınlar için pek önemli Folik Asit vitamini zengini.
C Vitamini, potasyum, lif kaynağı.
Doğal tok tutucu.
Yüksek Alkali.

Zeytinyağlısı misssss...














Taze Sarımsak


Malum sarımsağın sağlığa olan faydası saymakla bitmez.

İnceltici yanı da tam şöyle:
İçinde bulunan anti-bacterial etkili allicin, vücuttaki zararlı yağları yok ediyor, kolesterolü de düşürüyor.

Yeşillik salatalarına şahane yakışır.











Kuşkonmaz


Gurmelerin sebzesi.
Lif kaynağı.
Antioksidan, A, B, C ve K vitamini zengini.
Ödem atıcı.
Yüksek alkali.

Çorbası olsa da içsek.











Taze Nane


Cildi güzelleştiren ve bağışıklık sistemini güçlendiren A vitamini zengini.
Demir kaynağı.

İncelmeye olan etkisi, müthiş kokusunda: Beyindeki tokluk merkezini uyarıyor.














Taze Soğan


Kan şekerini düzenleyen krom minerali içerir.
Karbonhidratları yağa çevirmeden yakmaya yardımcı sülfür zenginidir.
Şahane bir anti-enflamatuardır.
Serotonin yükseltir.














Salatalık


Ödem atıcıdır.
Böbrekleri temizler.
Sülfür zengini.
Antioksidan vitaminlerle dolu.
Lif ve enerji kaynağı.
Yüksek alkali.

Akşam yemeğinden sonraki acıkmalara, şahane bir atıştırmalık.













Marul



C vitamini zengini.
Beta-carotene antioksidanlı.
Potasyum içeren.
Yağ yakan lif kaynağı.
Serotonin yükseltici.

Limonlu limonlu..











Barbunya


Antioksidan zengini. 
Yüksek lif kaynağı.
Sağlıklı protein çılgını.
Serotonin yükseltici.

Süper bir bel inceltici.










Çağla


Antioksidan zengini.
Kan şekeri düzenleyici.
Kalsiyum ve magnezyum dolu.

Bel incelten sağlıklı yağ kaynağı.









Yeşil Erik



Adı üstünde: Can erik.
Kalp dostu.
Bağışıklık güçlendirici.
Gençlik kaynağı.
Serotonin yükseltici.

Not: Alkali tuz (Himalaya veya deniz tuzu) kullanmaca.






Çilek



Anti-enflamatuar enzimleri ve antioksidan zengini.
Serotonin kaynağı.
Yağ yakan ve metabolik hormonları şahanesiyle harekete geçirici.
Leptin yükseltici.

Müthiş bir bel inceltici.












Ben gidiyorum, nefisçe incelmeye... ;-)





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...