Niye beni kimse uyarmadı ama ya?! "Görmemişin egzersizi olmuş, canını çıkarıncaya kadar yapmış!" Ertesi gün, Allah'ım o nasıl bir hamlamadır! Yataktan ancak, yuvarlanıp, kendimi yere bırakarak çıkabildim. İnsanın her kası sızlar mı ya?! Parmaklarım bile ağrıyor. O giyinme faslı yok mu, yok böyle bir şey!! Neyse evden çıktım bir şekilde. Yahu merdiven çıkarken çekeceklerimi biliyordum da inmek de mi işkence olur?! Ofiste Allah bilir ne tür sesler çıkardım. Eve geldiğim gibi koltuğa uzanmam bir oldu. Sabaha kadar, şarjı bitmiş Robocop hesabı, hareketsiz yatmışım.
Ve bu sabah: koltuktan kalktım! Sızlamalar yok gibi! Yürüdükçe bacak kaslarım, totom bana "merhaba" dediler sanki. Dişlerimi fırçalarken kolum ve sırtım "biz de buradayız" diye seslendiler mi ne? Trafikte arabamda karın kaslarım sevgilerini yolladılar. Tüm gün, her biriyle, uzunu kısası, büyüğü küçüğüyle tanıştım. Sohbeti ilerletmek istercesine sık sık dürttüm hepsini. "Bu tanışmayı ilişkiye çevirmeli!"
10 dakikada öğle yemeğiyle, zaten eksiklerimi tamamlamak için koştuğum Kanyon GNC'den sonra, attım kendimi Remzi Kitapevi'ne.. Egzersiz ile ilgili ne dergi varsa hepsini toparladım. Allah'ım heyecandan ölücem. Hangisini yapsam acaba akşam. 18:00'de çıkabilmek için, taktım motoru, hiç olmadığı kadar çok iş bitirdim. Virgin Radio eşliğindeki eve dönüş trafiğim, direksiyonu bir sıkıp bir bırakarak, kol, sırtı -hatta şu aşağıya doğru olan yan kaslar da mı ne?- oynatarak geçti.
Akşam yemeği düşünen mi var?! 10 dakika ısınmadan sonra, bugüne seçtiğim 20 dakikalık Beach Body Pilates ve arkasından 50 dakikalık sıkı bir yürüyüş.
Bu arada, 5 litreden fazla Sassy ve Alkali su içmişim!!! :-)
Durun ben gidiyorum! Gün atlamadan şu 10,000 adımı tamamlamalıyım! ;-)
3 Temmuz 2013 Çarşamba
1 Temmuz 2013 Pazartesi
Gün 78: Ey Stres; El mi yaman, Bey mi yaman!!!
Canıma okudu bu yoğunluk, koşuşturma, iş yetiştirme çılgınlığı!
Son 3 haftadır halim ortada! Ancak, çarşamba akşamı itibari ile olay tamamen koptu! Her akşam iş yemeği, öğlenleri toplantı halinde devam eden sözde yemekler..
En sevdiğim mekanlardaydık gerçi; Rumelihisarı İskele Restaurant, cuma akşamı Bebek Balıkçısı ve elbette Anjelique. Nedense, ne yediğimden ne de içtiğimden keyif aldım. Bu benim için olağanüstü garip bir durum! Keyif almak, kafayı tam tamına dağıtmak için gittiğim yerler, bana zülüm geldi!
Her neyse, Cuma akşamı gece 03:00'te yorgunluktan ağlarken buldum kendimi. Facebook Buddy'm Hülyam'ın desteğiyle toparladım da uyudum. Sabah, daha "Kargalar Botunu Giymeden" uyandım. "İşler kaldı" telaşıyla, tüm gün Notebook başından ayrılmadım! Ne yedim, ne içtim Allah bilir! Sassy Su'yu bırak, su içtiğimden bile emin değilim.
Pazar sabahı yine fırladım yataktan kargalarla. Notebook başına geçtim. Bir raporu bitirip mailimi attım. Sonra bir anda içim "YETER BE!" diye haykırdı. Attım kendimi dışarı. Pazar kahvaltısı da mı yapmayacağım yani. Alışverişime çıktım.
Tam kahvaltımı hazırlayacağım, haftalardır Kahve keyfi yapmadığımı hatırladım. Double kare Türk Kahvemi içtim, o bildiğiniz ünlü balkonumda!
Kahvaltıyı bir anda unuttum. İçimden tüm bu çılgın Kortisol'a haddini bildirmek geldi. Kendi kendime: "Ey Stres; El mi yaman, Bey mi Yaman!!!" diye haykırdım ve "Canına okuyacağım senin!!".
Kaptığım gibi iPad'imi gerekli dergilere üye olup, var olan hangi egzersiz varsa hepsini yaptım!!!
Bunlar da yetmedi, hırsla yürüyüşe çıktım! Galiba bir ara "Ben senin o bildiğin kızlardan değilim!" diye haykırdım! Sitede duyan oldu mu bilmem! Hayır konunun, erkek arkadaş ile hiç alakası yok da, nasıl anlatılır zaten hiç bilemezdim! Bir insanın içi bu kadar mı rahatlar, ohhhhh tüm hırs böyle mi güzel atılır?!!!
Velhasıl, bugün en büyük düşmanla çılgınca bir savaşa girdim. Ben ayaktayım! Deli rahatladım!
Ben o bildiğin kızlardan değilim, cancağızım stres!!!! :-))))))
Son 3 haftadır halim ortada! Ancak, çarşamba akşamı itibari ile olay tamamen koptu! Her akşam iş yemeği, öğlenleri toplantı halinde devam eden sözde yemekler..
En sevdiğim mekanlardaydık gerçi; Rumelihisarı İskele Restaurant, cuma akşamı Bebek Balıkçısı ve elbette Anjelique. Nedense, ne yediğimden ne de içtiğimden keyif aldım. Bu benim için olağanüstü garip bir durum! Keyif almak, kafayı tam tamına dağıtmak için gittiğim yerler, bana zülüm geldi!
Her neyse, Cuma akşamı gece 03:00'te yorgunluktan ağlarken buldum kendimi. Facebook Buddy'm Hülyam'ın desteğiyle toparladım da uyudum. Sabah, daha "Kargalar Botunu Giymeden" uyandım. "İşler kaldı" telaşıyla, tüm gün Notebook başından ayrılmadım! Ne yedim, ne içtim Allah bilir! Sassy Su'yu bırak, su içtiğimden bile emin değilim.
Pazar sabahı yine fırladım yataktan kargalarla. Notebook başına geçtim. Bir raporu bitirip mailimi attım. Sonra bir anda içim "YETER BE!" diye haykırdı. Attım kendimi dışarı. Pazar kahvaltısı da mı yapmayacağım yani. Alışverişime çıktım.
Tam kahvaltımı hazırlayacağım, haftalardır Kahve keyfi yapmadığımı hatırladım. Double kare Türk Kahvemi içtim, o bildiğiniz ünlü balkonumda!
Kahvaltıyı bir anda unuttum. İçimden tüm bu çılgın Kortisol'a haddini bildirmek geldi. Kendi kendime: "Ey Stres; El mi yaman, Bey mi Yaman!!!" diye haykırdım ve "Canına okuyacağım senin!!".
Kaptığım gibi iPad'imi gerekli dergilere üye olup, var olan hangi egzersiz varsa hepsini yaptım!!!
Bunlar da yetmedi, hırsla yürüyüşe çıktım! Galiba bir ara "Ben senin o bildiğin kızlardan değilim!" diye haykırdım! Sitede duyan oldu mu bilmem! Hayır konunun, erkek arkadaş ile hiç alakası yok da, nasıl anlatılır zaten hiç bilemezdim! Bir insanın içi bu kadar mı rahatlar, ohhhhh tüm hırs böyle mi güzel atılır?!!!
Velhasıl, bugün en büyük düşmanla çılgınca bir savaşa girdim. Ben ayaktayım! Deli rahatladım!
Ben o bildiğin kızlardan değilim, cancağızım stres!!!! :-))))))
25 Haziran 2013 Salı
Gün 73: Bu iş yoğunluğu beni deli edecek!
Tam 73 gün, resmi yaz ayına gireli de tam 4 gün oldu.
30 Mayıs'tan beri bize yaşatılan "Orantısız" Kronik Stres yetmiyormuşçasına 2 haftadır olağanüstü bir iş yoğunluğum var! Sabah 09:00'a 10 kala ofise ulaşma ile start alan "motoru takma" şeklindeki çalışma, gece 22:00'lara kadar sürüyor. Nefeslenmek için yarattığım saniyeler "bizim bu T.rex yine ne tür saldırılara geçmiş?" haberlerini takip edip, dünyaya haykırmak istercesine "paylaş" veya "retweet"'lemeceler ile geçiyor. Ah bide akşam 21:00'daki komşu buluşmalarımı kaçırmıyor muyum, deli olacağım!
Saat 23:00 gibi eve varıp, ertesi gün giyeceklerini hazırlayıp, tek kanallı yeni hayatın güzelliği de olsa, kafa ne kadar dinlenir ki? Bu arada, giyim konusunda pek şanslıyım, rahat takılıyoruz işte, "kotunu ve spor ayakkabını tak çık" hesabı! Kendimi topuklularla düşünürken bile, yoruldum şimdi.
Ah ah, saat olmuş yine 23:30! İtiraf ediyorum: Kafamdaki onca düşünceyi durdurup hiç olmazsa uykuya dalmayı ancak en az 2 "%100 Malt Candır!" ile sağlıyorum!
Kortizol hormonum doruk noktasında devam ediyorken, akşamları, daha doğrusu geceleri, yaptığım bu kaçamağa rağmen, tartıya çıkma fırsatı bile bulamazken, bıraktığım kiloda olduğuma eminim! Tüm gün sağlıklı beslenmeye odaklanmayı hiç bırakmadım. Bıraktırmadılar!!!!
Bunu BENİM OLAĞANÜSTÜ INSTAGRAM 'daki 816 kişilik DEV #diyetteyiz ARKADAŞLARIMA borçluyum!
"GEZİ'lerdeyim" dedim, destek verdiler! "Ama buraya da dönmelisin, seni merak ediyoruz" dediler! İnadına sağlıklı beslenmeye beni teşvik ettiler! En şahanesi, en muhteşemi: "SİZ BİZ", bu ekip yaşamadı ve yaşatmadı! Şahane bir saygı ile!
Destek bulmak, hep en önemlisi dedim! Bundan daha muhteşemini görmedim!!!
30 Mayıs'tan beri bize yaşatılan "Orantısız" Kronik Stres yetmiyormuşçasına 2 haftadır olağanüstü bir iş yoğunluğum var! Sabah 09:00'a 10 kala ofise ulaşma ile start alan "motoru takma" şeklindeki çalışma, gece 22:00'lara kadar sürüyor. Nefeslenmek için yarattığım saniyeler "bizim bu T.rex yine ne tür saldırılara geçmiş?" haberlerini takip edip, dünyaya haykırmak istercesine "paylaş" veya "retweet"'lemeceler ile geçiyor. Ah bide akşam 21:00'daki komşu buluşmalarımı kaçırmıyor muyum, deli olacağım!
Saat 23:00 gibi eve varıp, ertesi gün giyeceklerini hazırlayıp, tek kanallı yeni hayatın güzelliği de olsa, kafa ne kadar dinlenir ki? Bu arada, giyim konusunda pek şanslıyım, rahat takılıyoruz işte, "kotunu ve spor ayakkabını tak çık" hesabı! Kendimi topuklularla düşünürken bile, yoruldum şimdi.
Ah ah, saat olmuş yine 23:30! İtiraf ediyorum: Kafamdaki onca düşünceyi durdurup hiç olmazsa uykuya dalmayı ancak en az 2 "%100 Malt Candır!" ile sağlıyorum!
Kortizol hormonum doruk noktasında devam ediyorken, akşamları, daha doğrusu geceleri, yaptığım bu kaçamağa rağmen, tartıya çıkma fırsatı bile bulamazken, bıraktığım kiloda olduğuma eminim! Tüm gün sağlıklı beslenmeye odaklanmayı hiç bırakmadım. Bıraktırmadılar!!!!
Bunu BENİM OLAĞANÜSTÜ INSTAGRAM 'daki 816 kişilik DEV #diyetteyiz ARKADAŞLARIMA borçluyum!
"GEZİ'lerdeyim" dedim, destek verdiler! "Ama buraya da dönmelisin, seni merak ediyoruz" dediler! İnadına sağlıklı beslenmeye beni teşvik ettiler! En şahanesi, en muhteşemi: "SİZ BİZ", bu ekip yaşamadı ve yaşatmadı! Şahane bir saygı ile!
Destek bulmak, hep en önemlisi dedim! Bundan daha muhteşemini görmedim!!!
23 Haziran 2013 Pazar
Kilo Vermenin Gizli Düşmanı: Kronik Stres
Son derece sağlıklı besleniyor olsanız da, kronik stres kilo vermenizi engeller, hatta üstüne kilo almanıza bile sebep olur.
Vücudumuz algıladığı her türlü tehdit için kendini korumaya alır. Diyelim ki Gezi'de dolaşırken 6 ton ağırlığında 20 cm içe kıvrık dişleri ile etçil T.rex dinozor ile karşı karşıya kaldınız ve pek de sevimli kükremiyor, vücut bu tehlike karşısında hayatta kalabilmek için kaç ya da savaş durumuna girer.
Tüm bunları, Kortizol, diğer adıyla "stres hormonu" sağlar. Anlık fiziksel tehditler için hayat kurtarıcıdır. Bu ani enerji ihtiyacı için karaciğere karbonhidratları kana salıvermesini emreder. Böylece T.rex 'ten kurtulmak için lazım gelen fiziksel güce sahip oluruz.
Buraya kadar problem yok. Problem, bu T.rex'in sürekli olarak karşımıza çıkması ve artık duygusal anlamda da ciddi tehditler yaşatmasıyla başlar. Günlük yaşamınız, özgürlüğünüz sürekli tehdit altındaysa, baskılara maruz kalıyorsanız, "bu T.rex bu sefer nereden çıkacak" endişesi hiç aklınızdan çıkmıyorsa, sağlığınızı tehdit etmeye başlayan, kronik kortisola maruz kalırsınız.
Yüksek ve sürekli kortizolun, "orantısız" kronik stresin vücudumuza ettikleri (Kaynak: "Cortisol and Stress: How to Stay Healthy" by Elizabeth Scott, M.S)
Kronik stres ile baş etme yolları:
Vücudumuz algıladığı her türlü tehdit için kendini korumaya alır. Diyelim ki Gezi'de dolaşırken 6 ton ağırlığında 20 cm içe kıvrık dişleri ile etçil T.rex dinozor ile karşı karşıya kaldınız ve pek de sevimli kükremiyor, vücut bu tehlike karşısında hayatta kalabilmek için kaç ya da savaş durumuna girer.
- Vücut ani güç toplar, kaslar gerilir, harcayacağını düşündüğü güç enerjisini hazır hale getirir.
- Algılama yeteneğimiz hat safhada artar.
- Bağışıklık sistemi olabilecekler karşısında kendini korumaya alır.
- Fiziksel acıya olan duyarlılığımız azalır.
- Vücut, onarım gücü mekanizma ve yeteneğini en yükseğe çıkarır.
Tüm bunları, Kortizol, diğer adıyla "stres hormonu" sağlar. Anlık fiziksel tehditler için hayat kurtarıcıdır. Bu ani enerji ihtiyacı için karaciğere karbonhidratları kana salıvermesini emreder. Böylece T.rex 'ten kurtulmak için lazım gelen fiziksel güce sahip oluruz.
Buraya kadar problem yok. Problem, bu T.rex'in sürekli olarak karşımıza çıkması ve artık duygusal anlamda da ciddi tehditler yaşatmasıyla başlar. Günlük yaşamınız, özgürlüğünüz sürekli tehdit altındaysa, baskılara maruz kalıyorsanız, "bu T.rex bu sefer nereden çıkacak" endişesi hiç aklınızdan çıkmıyorsa, sağlığınızı tehdit etmeye başlayan, kronik kortisola maruz kalırsınız.
Yüksek ve sürekli kortizolun, "orantısız" kronik stresin vücudumuza ettikleri (Kaynak: "Cortisol and Stress: How to Stay Healthy" by Elizabeth Scott, M.S)
- İdrak yeteneğimiz zayıflar.
- Tiroit fonksiyonları baskılanır.
- Kan şekeri dengesi bozulur. Hipoglisemi tehlikesi ortaya çıkar.
- Kemik yoğunluğunda kayıplar olur.
- Kas kaybı yaşanır.
- Tansiyon yükselir.
- Bağışıklık sistemi bozulur ve vücutta inflamasyon oluşur.
- Karaciğerin sürekli karbonhidratları kana aktarması ile vücut, özelikle de bel bölgesi yağlanır. Yağlanan bel bölgesi, kalp krizi, metabolik sendrom gibi daha da ciddi sağlık problemlerine yol açar.
Kronik stres ile baş etme yolları:
- Direnç gücü için, inadına daha da sağlıklı beslenin.
- Öylece oturmak yerine harekete geçin. Sağlam adımlarla yürümeye devam etmek, egzersiz, sizi mutlu ve iyi hissettiren seretonin ve endorfin hormonlarını salgılamanızı sağlar.
- Ara sıra durmak, farkındalığı arttırmak için son derece önemlidir.
- Bulabiliyorsanız, temiz havalı bahçe ve parklarda zaman geçirin.
- Komşularla her gün bir araya gelin ve sıkıntılarınızı paylaşın.
- Yeni ve güneşli bir gün için her akşam dua edin.
- Ve ümidinizi asla kaybetmeyin! "Bu T.rex" de yok olup gidecek! :)
8 Haziran 2013 Cumartesi
Everyday I'm Çapuling
If you still do not know what CHAPULLING is, here is the meaning from Wikipedia:
Chapulling (Turkish: çapuling) is a neologism originating in the 2013 protests in Turkey, coined from Prime Minister Erdoğan's use of the term çapulcu (roughly translated to "looters" or "vandals"[1]) to describe the protestors. Pronounced "cha-pul-ju" in Turkish, çapulcu was rapidly reappropriated by the protestors, both in its original form and as the anglicized chapuller and additionally verbified chapulling, given the meaning of "fighting for your rights".[1] Chapulling has been used in Turkish both in its English form and in the hybrid word form çapuling.
The word quickly caught on, adopted by the demonstrators and online activists. Many took the concept further by integrating the unique nature of the demonstrations and defined it as "to act towards taking the democracy of a nation to the next step by reminding governments of their reason for existence in a peaceful and humorous manner." [2] Variations of chapulling were also coined for other languages.[3]
And here is my way of Çapuling at Taksim Gezi Parkı:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)