Prof. Dr. Dahiliye amcama göre de turp gibiyim. Hayır bileydim, kanımdaki vitaminleri mineralleri ölçeceğini, ona hepsinin optimal olduğunu söylerdim yani. Onca teste gerek yoktu hani. :-p
Prof. Dr. Kadın amcam kılıklı o da; "Bunlar doğal kilolar. Biraz dikkat ettin mi, verirsin hepsini.". Yemek günlüğüm, Instegram hesabımı açıp, yediğimi içtiğimi dökesim geldi önüne de, neyse şimdi.
"Böyle de güzelsin." tatlılığıyla da bitirmiyorlar mı konuşmayı, bir şey de diyemiyorsun ki.
Ayrıca, bence de, kadın vücudu her hali ile güzel. Bizzat şuraya yazmışlığım var.
Dahası, "sağlıklı kadın"'ın tıbben tanımı da, tam da bu.
Şaka etmiyorum. Bel bölgesinin yağlanması, iç organlarının da yağlanması demektir, ve hele hele kadın için çok tehlikelidir, ölümcüldür.
Aldım soluğu Bayan Prof. Dr. Endokrinoloji'de.
Durum şu:
- Ne kadar hormon terapisi görüyor olsam da, ki ben bir ara onu da bıraktım, gerçek östrojenin yerini alamıyormuş bu sentetik hormonlar. Bedeni kandırmaya yönelikmiş bu terapiler. Östrojenin azalması ile vücut daha az yağ yakmaya yönelmek ile kalmayıp, yağ yapan pis bir enzimi de harekete geçiriyormuş. Adı ALDH1A1 olan bu sinsi enzim, en tehlikelisi olan iç organlar etrafında yağ birikimlerine sebep oluyormuş.
- Ve maalesef bu yağlanma, bende, Tip 2 Diyabet'e, İnsülin Direnci, (Karatay Teyzemin ekleyeceği üzere) Leptin Direnci yani (Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın tanımıyla) Metabolik Sendrom'a yol açmış.
- Bunlar yetmezmiş gibi, Tiroid ultrasonunda çıkan, çeşit çeşit nodüller. Tam 24 tane. 2 tanesi biraz büyük gibi ama, neyse ki, şimdilik bir biyopsiye gerek yok. Yakın takibe alacağız.
- Kan testlerini inceleyince de, ne görelim?! Meğer bende Haşimato hortlamış. O da yetmemiş, Tiroid hormonları hızını düşürmüş, Hipotiroidi hastası da olmuşuz.
Daha başka kilo yapan hastalık var mı bilemedim!!! Tam başlayacağım isyanlarıma, sövmelerime, hatta dümdüz saydırmalarıma, ağzım dolu dolu, içten içten böyle; garip bir rahatlama düştü içime.
Tüm bu yaşadıklarımın, sebepleri çıkmıştı artık ortaya...
- En sağlıklısıyla besleniyor olsam da gittikçe artan kilo ve yağlanma,
- Dinmeyen ödem ve şişkinlikler,
- En şahane uykuları alsam da, geçmeyen, süründüren yorgunluk, halsizlik, isteksizlik hali,
- Karbonhidrat atakları, tatlı krizleri,
- İlaca bile inat eden kabızlık,
- Şu sürekli "Burası çok soğuk"'lu üşümeler,
- İncele incele sürekli kırılan, artık oje sürülemez olan tırnaklar,
- Baş ağrısı, kas krampları...
Sonunda...
Ne ile savaşmam gerektiğini biliyorum artık...
Yaz üstü gelmeyeydi hepsi üst üste, iyiydi de...
Neyse...
Şimdi, hiç zaman kaybetmeden;
- En pembe GI ile beslenme zamanı...
- Meyveye bir süre tamamen ara versem iyi olacak.
- Hatta, tahıldan da uzak durayım.
- Leptin dostumuz en şahanesiyle çalışsın diye erken akşam yemeği...
- Tüm bu dirençleri kırmak için, akşamları en az 40 dakikalık yürüyüşler pek pek mühim.
- Sabahları Surya Namaskar hormonlara şahane geliyormuş, onsuz güne başlamayayım.
- Hatta iyicene yogaya vereyim kendimi... Öyle ya, beden ile bağlantıyı kopardık sanki...
Zati, tüm bu dirençleri de aşarsam, tarihe de geçerim herhalde. Kitap da çıkarırım üstüne: "EN ALAYLI İNCELME UZMANININ TÜM SIRLARI" diye. :-p
E ben gideyim o halde...