17 Mayıs 2017 Çarşamba

Amanın! Acil Durum!


Gece 3'te gelmişim zaten.. Valizi açıp, bir kaç birşeyi çıkarıp, kendimi yatağa atmam 04:00'ü buldu. Bu, kargalar botlarını giymeden, sabahın köründe çalan kapı da neyin nesi?!

Hem çalış, hem gez zor oluyor tabi! ☺ Hele bu bir de Venedik'se ve Bienal'deyse... Nereye baksam? Neyi deneyimlesem? Sanatı neresinden yaşasam? Tarih? Tabiat? Hangi birini çeksem? Ne yesem? Ne içsem?


Venedik Mayıs 2017 - Sam Marco Meydanı


Venedik Mayıs 2017 - Sam Marco Meydanı


Venedik Mayıs 2017 - Sam Marco Meydanı


Venedik Mayıs 2017
57. Venedik Sanat Bienali - Glasstress

Venedik Mayıs 2017 - Isola Delle Rose


Venedik Mayıs 2017 - Scuola Grande San Giovanni Evangelista


Kargoymuş?! Bir gözüm kapalı, diğeri de ancak yarı açık zaten. Nedir, kimden diye bakmadan, kenara fırlatıp, yeniden mışıl mışıl uykuma daldım.

Demin işten gelince gözüme ilişti. "Bu neymiş ki?"

A a!? Aaaaaaaa.. Adıma, Dalaman'a uçak bileti. 19 Mayıs sabah gidiş, 21 Mayıs akşamı dönüş. İş için gidecektim de, ben mi unuttum. E niye eve göndermiş ki Deniz, mail atar normalde! Unuttuğum bir basın etkinliği olmasın? Bu not da ne?

"Göcek'te buluşalım mı?" ...

Yoksa beni, 15 yıl önce Swissotel Göcek'te "Ömürlük birlikte yaşlanmaya" karar verdiğimiz ve "hayatımın en güzel 3 günüydü" dediğim yere mi davet ediyor, o romantizm ruhu uğramamış, öküz de ne kelime dananın önde gideni!







Önce psikiyatristimi aradım. Sonra Şebişko'yu, sonra Aslı'yı, sonra Yelda'yı, sonra tekrar Aslı'yı, Şebişko'yu, bir kez daha psikiyatristimi ve sonunda Annemi.

Ortak karar: Gidiyorum!

En çok psikiyatristimin lafını sevdim: "Git ve bir 24 saat onunla bir yaşa! Canın onu çekiyor mu? Bir bak." dedi.

"Canın onu çekiyor mu, bir bak?" Bayıldım buna. Yani kontrol bende! Canım isterse! 

Bu arada türlü testler, cebini yakacak türlü harcamalar, aklımdan geçmiyor değil yani!
Yürü Bikini!




Ben tatilime gideeeer, keyfini de miiissssleeeeer gibi sürerim.

Değmeyin Göcek keyfime!

Ne Göcek mi? Amanın, bu Bikini giyilecek demek!!!! 

19 Mayıs ne zamandı? Cuma diyor! Hangi Cuma?! BU CUMA! Bugün günlerden ne? ÇARŞAMBAAAAAAAAA...

Ama daha ben kilo verecektim! Detoks yapacaktım! Kas ekleyecektim! Fitleşecektimmmmmmmm...





Bütün kış, ye ye ye! Aman da havalar daha ısınmadı da, bu gece de coşarızlar da, ohhh eller havayalar da! Gelsin Prosecco'lar, gitsin Leffe Blond'lar!!! Pizzalar... Patates kızartmalar...

Şu saniye itibari ile gidene kadar, su orucuna girsem, bir kaç gram yağdan, şu belin yanlarında olandan, verir miyim ki acaba? Uçakta kahvaltıya da gerek yok. İnip, otele varıp, Bikini'leri giyip, sahilde ilk pozu vereyim bir; sonrası Allah kerim...





Kilo: 59,9









26 Mart 2017 Pazar

Hadi bahar, göster yüzünü!


Tüm dünyayı bulanık görüyorum. "Gerçeklik" algım bozuluyor. Hemen ertesi gün olsun diye, erkenden yatıyorum. Bazen düşünmekten, ilaçsız uykuya dalamıyorum. Ya da, gecenin bir saati fırlıyorum. Her şeyi unutmak için deli gibi içiyorum. Bazen de midem hiç bir şeyi almıyor. Hiç bir şey yapmadan öylece kalasım da var. Böğüre böğüre ağlayasım da. İşe nasıl gidiyorum, yurt dışına nasıl çıkıyorum, geri dönüyorum, hiç bilmiyorum.

Zaman bir geçse! O her şeyi unuttuğum gün bir gelse!




Ya, her şey yine benim içinse?!
21 yıldır 2 kişilik yaşıyorum, hatta hayatı ona göre kuruyorum. Her şeyi ona göre planlıyorum. Her şeyi ona göre yapıyorum.
Ya şimdi, kendime dönme zamanıysa?!
Her şeyden önce o yerine, kendimi koymam gerekiyorsa?!
Ya, sadece kendime odaklanmam ve kendi hayallerimin peşine düşmem gerekiyorsa?!
Ya bu, kendimi keşfetmem için, kendim için, büyük bir fırsatsa?!





Önümde kucağı her daim açık her şeyim Annem ve biricik kız kardeşim varken. Bir yanımda, dostum kızlar, diğer yanımda yogadaki güzel kadınlar. Bir kolumda Psikiyatrist Zuhal'im ve diğerinde avukat Esin'im var.
E, arkamda da binlerce başka müthiş kadın...

Böylesine güçlü bir kadın çemberi içindeyken, hayattan neden korkayım?!!







Elbette, çok ve çokça meditasyona ve yogaya da ihtiyacım var. Gözümde yaşlarla oturduğum meditasyonlar işe yarayacak, çok yakın.
İyi olacağım.







E bahar da gelmişken... 
Dönüşüm ve yeniden doğuşu, doğa ana bile desteklerken...






Ben, içimdeki o deli öfkeyi "kendimi sevme" gücüne dönüştürebilirim.
Ben, işime yaramayan, enerjimi sömüren, kafamdaki o deli düşünceleri bırakabilirim.
Ben, yaşama yeniden başlayabilirim.







12 Mart 2017 Pazar

Öfkem öyle büyük ki...


Şu son 3 aydır yaşadıklarıma hala inanamıyorum. Sadece ben değil, duyan kimse de inanamıyor. 
21 yıllık "Can'ım" dediğim adam, pisliğin tekiymiş. Yazdan beri bir değişik, saçma hareketleri vardı da, konduramıyorsun işte. Hayatımda en güvendiğim insandı! 
Aldatıyormuş meğer beni...

İlk mesajı yakaladığım an, şoktan gözlerim karardı, beynim döndü, bir türlü yazılanları algılayamadım; tanımadığım bir kadın, kocama niye öpücükler yolluyor olsun? Dizlerim tutmadı, ayağa kalkamadım, tuvalete bile gidemedim 4 gün boyunca. Dünyam yıkılmıştı.

Bu kadar canım, hiç acımamıştı.

Sonra, ikinci mesaj!
Kıyamet kopuyordu oysa...

Kullanmadığım her şeye yaptığım gibi, onu da koydum kapıya! Zaten, gidesi varmış da!





Dava açınca, çıldırdı; "bu kadar büyütecek" ne varmış!
İyi ki de açmışım. Tüm kredi kartı harcamaları, telefon kayıtları da ortaya dökülünce, anladım ki, düşündüğümden çok daha fazlası var.

Şimdi, "evini özlemiş"'miş!



Öfkem öyle büyük ki...




Kilo: 61
Bel: 76
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...