stres etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
stres etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Aralık 2013 Cumartesi

Hayatın antin kuntin #BeyazYakalı :-)

Bu ne "iş" yoğunluğudur son zamanlardaki?! Adım bile atmaya isteğim yokken, koşturmak istiyorlar beni. Bunalıma girmek üzereydim. Hatta depresyonun ta kendisi. Neyse ki, o Cuma geldi!




En mükemmel "Fatih Terim" motivasyonlarıyla futbolcu deparları attırılmaya focus'landırılıyoruz da.. Maç bile sadece 90 dakika, üstelik taş çatlasa haftada 2 defa! Ara sıra, sadece antrenmanlı iş günleri istiyorum ama! Şanslıysan, 19:00'da bile eve gelsen, enerjinin gramı kalmıyor özel hayatına!!!! "Zamanım yok!" değil bizimkisi, "Halim kalmadı!"'dır gerçeği!

Hem arkadaş, nedir yani bu, her Allah'ın günü farklı bir kıyafetle görünmeli sosyal fobisi?!!! #BeyazYakalı 'lığın ayrıcalığı uğruna, nedir ya bu çektiğim! Zaten sabahın köründe uyanıyorum, e buz gibi de dışarısı. Günün ağarası hiç yok! Melatonin arkadaş acilen düşsün de gözümü açabileyim diye, 88 Watt'lık, amele kıvamında, beyaz cool daylight ampul aldım mutfağa. Tüm site, sayemde çalar saatini 2. kez snooze etmeden uyanıyor şimdi.




Hadi afyonu patlattık diyelim, ama akşamdan hazırlamadıysan günün kıyafetini, kaçırıyorsun esnek çalışma saatlerinin tüm güzelliklerini! 20 dakikalık yol oluyor sana 1,5 saat!!! Melatonin'i en başarılısından durdurmuş olsan da, bu sefer savaşmaya başlıyorsun Kortizol canavarıyla!

Ofise varır varmaz, dünden, kendisinin açılış kapanış hızını pek yavaş bulduğundan, sleep'e bıraktığın Notebook, tık diye açılır, nefes almadan rapor bitirilmeye çalışılır. De, o rapor hemen bitemez, zira mailler araya girmeye bayılır. Yurt dışının sorduğu minicik bir soru, bir anda dev bir sunuma dönüşür! Rapor mu, sunum mu derken, olur 18:00! Eve gideceksen, şu saniye itibari ile çıktın çıktın!

Bir kolumda, içine dünyayı sığdırdığım çantam, diğer koluma geçirdiğim paltonun bir koluyla, asansör sırasına girilir! Garajın içinde arabaya doğru bir depar daha atılır! En büyük hız, garajdan çıkılırken yapılır! Zira, plazanın önünden evin önüne kadar adım adım ancak ilerlenir! Tam "Oh be, Evim Evim, Güzel Evim" keyfini yaşayacakken, daha üstünü çıkarmadan başlar "Yarın işe ne giyeceğim" kafa yorması zorunluluğu! Sırf bu yüzden bile, her Cuma akşamlarını coşkuyla kutlayasım gelir!



Bu kez, Cuma'yı nasıl özlediysem, enerjimi alan hangi can arkadaşım varsa, kopup geldi erzakıyla...

Coştukça, herkesler bıkkınlıklarını dökmeye başlamaz mı? E ben hiç de yalnız değilmişim ya! Erkek canlar bile "ertesi gün ne giyeceğim" düşüncesinden bıkmış ki, biz kızlar için tamamen doğala dönmez mi bu ya! Trafik zaten damar konumuz! Bu hafta kar var mı yok mu ile "eyçar, araçların kış lastik değişimini neden hep son güne bırakır ki, arkadaş", "hep, antin kuntin işler" ile Evo ayağa fırlayıp, cebinden çıkardığı A4 kağıdıyla, başlamaz mı, #BeyazYakalı şiirini okumaya..

Daha kaç gün oldu ki, yayınlanalı.. Meğer, hepimiz ilkokuldan bu yana, yeniden bir şiir ezberlemişiz.. Hem de gönülden hissetmenin coşkusuyla kendimizden geçtiğimiz:


esnaf lokantasına giden harbi adamsın
köfteyi pul bibere en çok banansın
plazada real genius, sokakta yamansın
zekanla bizi yak #BeyazYakalı

bodrum apaçi doldu, olimpos bitti
senden duyan yüzbinler hep kaş'a gitti
bozcaada on yıl önce pek yiğitti
tatil trendlerini yaz #BeyazYakalı

eyçar, faynens, edmin köpeğin olsun
yıl sonu cebin bonusla dolsun
internal meetinglerde sen bir idolsün
bunu dayına anlat #BeyazYakalı

sünnet çocuğu gibi kol düğmelerin
işi gücü bırakıp kaş'a gitmelerin
staj için gelen yeni yetmelerin
beynini business planla ye #BeyazYakalı

kahve bağımlılığıyla övüneceksin
kimsenin bilmediği balığı sen bileceksin
ölürsen alaçatı'ya gömüleceksin
toplantı schedule et #BeyazYakalı

bebek, arnavutköy, mangerie, lucca
erkek acetobalsamico'cu kızlarsa pucca
cabarnet savignon'a yeter mi cukka
hesabını bilmedin #BeyazYakalı

limonata 13 lira, adres house kafe
şarap dev kadehte, önce kokla sonra şerefe
kız olursa ada, erkekse efe
fena klişesin #BeyazYakalı

aaa o mekanın fajitası çok güzel
baban o paraya depo fuller (dizel)
herkes sana vurgun, herkes seni süzer
hortumla dövülesi #BeyazYakalı

arkadaş arasında mekan översin
sonra mekana gider garson döversin
dev salatayı nar ekşili seversin
ciddi bir problemsin #BeyazYakalı

hendıl edersin ingilizcen çoktur
skecyul işinde üstüne yoktur
maaşın yarısını fitness'e kaptır
ömrünü forvırdla #BeyazYakalı
gym'ler, spa'lar salaklığına minettar
stajyere gider yap, vendor'a atar
bizde maaşlar 29'unda yatar
kölenin dibisin #BeyazYakalı

kadınsan dev çanta, erkekte pabuç parlak
günün yarısı goygoy, yarısı laklak
bir akşam hep birlikte fasıl mı yapsak?
nereye kadar #BeyazYakalı

one shot espresso, latte, moccha
kızlar kurşun kalemi yapıyor toka
sözde büyük alemcisin meze, rakı, roka
dengen izanın yok #BeyazYakalı

business, smart casual, free friday
giysiye harcadığını duysa dövecek peder
raporu görünce yönetim ne der
küçük dünyada kaldın #BeyazYakalı

makarnaya vermişsin 23,5 lira
maaşın yarısı kredi kartı, yarısı kira
mojito çıktı çıkalı içmez artık bira
ömrün geçti triple #BeyazYakalı

karaköy'de yeni bir mekan açılmış
menüsünde ahtapot şeysi varmış
makarnalarını şiliden ısımarlarlarmış
hayatın antin kuntin #BeyazYakalı

sen de bi gün yapacaksın kendi işini,
senelerdir kuruyorsun bunun hayalini,
sermayen olsa affetmezsin tabi
yoksulluğunu seveyim #BeyazYakalı

mailler birikmiş deyu ağlarım
haftasonu trekking scuba bağlarım
junior eleman görsem döver çağlarım
naçar yakam beyazdır dostlar

tatilden sonra ada överim
pazartes'leri benden bekleme verim
müdüre head, toplantıya meeting derim
naçar yakam beyazdır dostlar

peynirlerden parmesan ve mozarella
biraz slogancıdır sence çav bella
bruschetta, carpaccio ve şarapla
stil sahibisin #BeyazYakalı

surf, snowboard, scuba ve kayt
mümkünse bir evian su ve cola light
takıma çok faydalı sarı dirk kuyt
bir boktan da anlama #BeyazYakalı

burada meze pek hoş, mekan da salaş
şu denyo garsonlar niye hep yavaş
ustam bir saattir nerde bizim lavaş
en kral servis sana #BeyazYakalı

iş seyahatlerinde topla milleri
elite plus'a geç kır zincirleri
cıp lounge'de buz gibi viskileri
lıkır lıkır kafaya dik #BeyazYakalı


İdolümüzsün, cansın sen green green curly fries!
Zira, ağlanacak halimize, katılıp gülmeyi kattın bize ya!









27 Ağustos 2013 Salı

Bikini Projesi 10 günlük SÜPER HIZLI ve MÜTHİŞ SAĞLIKLI Zayıflama Programı: Gün 6

Bikini Projesi 10 günlük SÜPER HIZLI ve MÜTHİŞ SAĞLIKLI Zayıflama Programı 6. gün

Hemencekik kalkmalı, temizlik işini bitirmeliyim, akşam üstü de olsa o hastası olduğum Pazar Kahvaltımı yapacağım. Sonrasında çalışmam gerek. Şu bir türlü başlayamadığım sunumu artık bitirmem şart. Eve iş getirmekten nefret ediyorum.. :-(

Benim temizliğe gelen "alem" yardımcım, artık 15 günde bir geliyor. Sonrasında da hiç gelemeyecek. Hamile! Ve bu 3.! 2 erkek sonrasında kız olmasını diliyoruz. Benden sadece bir kaç yaş büyük! Ben mi pek yavaşım, onlar mı pek hızlı, bilemedim! Saatlerce parfümlerimlerimi severcesine aldığı toz (onun için çok önemli) sonrasında başka pek bir işe zamanı kalmasa da, ben pek bir seviyorum kendisini. Bence ben hep sevdiğim insanlarla çalışmalıyım zati.. Ahhh, nerden bulacağım ki şimdi kanımın kaynayacağı başka bir "alem"'i???!

Ehh, iş başa düşer! Yaşam alanımızı da temiz ve sağlıklı kılmak gerek, di mi?! Hatta dünyayı! Malum, henüz keşfedilmiş "gidecek başka yerimiz yok"!!!!

Giriştim temizliğe ki ne giriş. Benim bu "ya hep, ya hiç!" takıntım var ya?!!! Cama çıkma girişimi yapıyordum ki, "oha Bikini, o kadar da değil!" uyarısı ile çekiverdim kendi kendimi, yakaladığım gibi sırtımdan.

Bu arada, temizliğin bir diğer sağlığa yansıması, tam 6,000 adım. ;-)

Bir ara 2 muzlu kahvaltımı, bir başka ara 4 tane light yoğurt, son arada da, "aman da sebze az oldu" diyerekten kendilerini içtim. Bayılıyorum Tat'ın sebze suyuna. Azcık karabiber, maydanozla da çeşnilendirdik mi?



Akşam üstü olmuş bile. "Pazar Kahvaltısı" CD'mizi de koyalım. Ve L.O.V.E. eşliğinde..

"L is for the way you look at me
O is for the only one I see
V is very, very extraordinary
E is even more than anyone that you adore and

Love is all that I can give to you
Love is more than just a game for two
Two in love can make it
Take my heart and please don't break it
Love was made for me and you"



Keyife keyif katmak gibisi yok!


Kahvemi sonra içerim, artık iş bilgisayarını açmalıyım. Saatlerce baktık sunumla birbirimize. Off ilerleyemiyorum. Kafamı toparlayamıyorum. "İlla, her şeyin şahanesini yapmalısın! Geçiştir be Bikini!!"! Yok! Her şey en ince detaylara kadar süper şahane olmalı! 5 sayfa ancak yaptık ki, gece oldu! Gerildim. Bitirmeden hayatta işe gidemem! Pre-Monday Sendromu zirveye çıktı! Kafa dağıtmalı! Gazete okuyayım. Dr. Öz Hürriyet Pazar'da, "Dümdüz bir karna sahip olmanın 7 bilimsel yolu"'nu yazmış! Elbette ezbere biliyorum da, "5. madde stresi azaltın"'a takıldım! Biliyoruz, bu kortizol şeytanının yaptıklarını!!!! "Kırmızı şarap"'ı gözler algılar algılamaz aradım bakkalı! "Çalkarası, Merlot karışımı şahane" deyip verdim siparişimi.



Sunumumu bitirdim yattım. Kaçtı bilmem. ..de.. tüm şişe bitti onu biliyorum!

Biricik ve çok sevdiğim, ailemizin Dr. Öz'üne bir not: Tamam ben, algılamak istemedim, ayrı da, "Günde 110 gram" da ne demek? Sıvının gramı mı olur? Yok hesaplamaya kalksam, ayrı stres. 110 ml dediysen de, sadece koklamak anlamına gelir ki..








20 Ağustos 2013 Salı

Bir döndüm, pir döndüm..

Hay tam da dönüş günü Hürriyet Pazar ekinde görmez miyim kendimi? Latif Demirci, şahanesin vallahi.. Ne de güzel anlatmışsın 11 günlük tatil şeklimi.. :-))))


Latif Demirci: Hürriyet Pazar 18 Ağustos 2013

Tabi ki de yanımdaki su İngiliz Karbonatlı! Arkadaki güneş kremi de Eda Taşpınar imzalı! Flip Flop'lar Nike, gözlükler Prada, bikini de Calzedonia!

Bu arada, o malum sıska arkadaşlarım yanında bikinili fotoğraf çekme durumuna henüz gelemedin. Amma ve lakin deli hırslandım. Ya ben bunları ezer geçerim seneye, ya da ezer geçerim. Bir de bunlar kucaklarında çocukları, bebekleri ile poz veriyor! Durum: cinnet geçirmelik!

Her neyse, sağlıklı beslenmek konusunda 10 numara 5 yıldız olduğum kesin. Bunu müthiş ev yapımı bayram baklavalarına boyun bükerek test ettik. Zira Ege'de Glisemik Endeksi yüksek şeyler yiyenin aklına ne deyeyim. Patates ve havuca ne gerek?! Şeker desen geçiniz! Pilav kültür dışı zati! Tam buğday köy ekmeği de var ki, oh nasıl şahane dünya.. ;-)

Tartılamadım malum. Ama vücudumu o kadar tanıyorum ki artık, en fazla 2 kilo almış, en fazla da belden 2 cm geri gelmiş olmalıyım. O da malum şu akşam üstü başlayan "Oh da 100% malt candır"'lar, "Bu gece, bizim gecemiz"'ler, "Sefamız olsun"'lar, "Yeni olacaksa, Yeni Yeni"'ler, "Urla üzümleri denenmez mi?"'ler.. Ler ler ler...Yani tatil dediğinler.. ;-)

Kesin kafaya koydum, bir sonraki yaz, gururla sahilde bikinili fotoğraflar çekilecek! Cümle aleme de gösterilecek!

İstanbul'a döner dönmez bir spor merkezine mi yazılmalı artık? Derken.. Cunda'ya zeytinlerimiz ve Zeytinyağları'mızı almaya, bir de Ayvalık Armutçuk Pazarı'na da uğramaya gitmişken... Yaptım yapacağımı.. Çarptım mı ayağımı? Kırdım mı en küçük parmağımın yanındaki parmağımı???!!!

O parmakla da kırıldı mı bütün motivasyonum? Hayatım karardı sanki! Profesyonel sporcu olmuş da, sahalardan çekilme sancısı sanki? Yani, ne olacak şimdi?



1 Temmuz 2013 Pazartesi

Gün 78: Ey Stres; El mi yaman, Bey mi yaman!!!

Canıma okudu bu yoğunluk, koşuşturma, iş yetiştirme çılgınlığı!

Son 3 haftadır halim ortada! Ancak, çarşamba akşamı itibari ile olay tamamen koptu! Her akşam iş yemeği, öğlenleri toplantı halinde devam eden sözde yemekler.. 

En sevdiğim mekanlardaydık gerçi; Rumelihisarı İskele Restaurant, cuma akşamı Bebek Balıkçısı ve elbette Anjelique. Nedense, ne yediğimden ne de içtiğimden keyif aldım. Bu benim için olağanüstü garip bir durum! Keyif almak, kafayı tam tamına dağıtmak için gittiğim yerler, bana zülüm geldi!

Her neyse, Cuma akşamı gece 03:00'te yorgunluktan ağlarken buldum kendimi. Facebook Buddy'm Hülyam'ın desteğiyle toparladım da uyudum. Sabah, daha "Kargalar Botunu Giymeden" uyandım. "İşler kaldı" telaşıyla, tüm gün Notebook başından ayrılmadım! Ne yedim, ne içtim Allah bilir! Sassy Su'yu bırak, su içtiğimden bile emin değilim.

Pazar sabahı yine fırladım yataktan kargalarla. Notebook başına geçtim. Bir raporu bitirip mailimi attım. Sonra bir anda içim "YETER BE!" diye haykırdı. Attım kendimi dışarı. Pazar kahvaltısı da mı yapmayacağım yani. Alışverişime çıktım.



Tam kahvaltımı hazırlayacağım, haftalardır Kahve keyfi yapmadığımı hatırladım. Double kare Türk Kahvemi içtim, o bildiğiniz ünlü balkonumda!


Kahvaltıyı bir anda unuttum. İçimden tüm bu çılgın Kortisol'a haddini bildirmek geldi. Kendi kendime: "Ey Stres; El mi yaman, Bey mi Yaman!!!" diye haykırdım ve "Canına okuyacağım senin!!".

Kaptığım gibi iPad'imi gerekli dergilere üye olup, var olan hangi egzersiz varsa hepsini yaptım!!!





Bunlar da yetmedi, hırsla yürüyüşe çıktım! Galiba bir ara "Ben senin o bildiğin kızlardan değilim!" diye haykırdım! Sitede duyan oldu mu bilmem! Hayır konunun, erkek arkadaş ile hiç alakası yok da, nasıl anlatılır zaten hiç bilemezdim! Bir insanın içi bu kadar mı rahatlar, ohhhhh tüm hırs böyle mi güzel atılır?!!!


Velhasıl, bugün en büyük düşmanla çılgınca bir savaşa girdim. Ben ayaktayım! Deli rahatladım!

Ben o bildiğin kızlardan değilim, cancağızım stres!!!! :-))))))



25 Haziran 2013 Salı

Gün 73: Bu iş yoğunluğu beni deli edecek!

Tam 73 gün, resmi yaz ayına gireli de tam 4 gün oldu.

30 Mayıs'tan beri bize yaşatılan "Orantısız" Kronik Stres yetmiyormuşçasına 2 haftadır olağanüstü bir iş yoğunluğum var! Sabah 09:00'a 10 kala ofise ulaşma ile start alan "motoru takma" şeklindeki çalışma, gece 22:00'lara kadar sürüyor. Nefeslenmek için yarattığım saniyeler "bizim bu T.rex yine ne tür saldırılara geçmiş?" haberlerini takip edip, dünyaya haykırmak istercesine "paylaş" veya "retweet"'lemeceler ile geçiyor. Ah bide akşam 21:00'daki komşu buluşmalarımı kaçırmıyor muyum, deli olacağım!




Saat 23:00 gibi eve varıp, ertesi gün giyeceklerini hazırlayıp, tek kanallı yeni hayatın güzelliği de olsa, kafa ne kadar dinlenir ki? Bu arada, giyim konusunda pek şanslıyım, rahat takılıyoruz işte, "kotunu ve spor ayakkabını tak çık" hesabı! Kendimi topuklularla düşünürken bile, yoruldum şimdi.

Ah ah, saat olmuş yine 23:30! İtiraf ediyorum: Kafamdaki onca düşünceyi durdurup hiç olmazsa uykuya dalmayı ancak en az 2 "%100 Malt Candır!" ile sağlıyorum!

Kortizol hormonum doruk noktasında devam ediyorken, akşamları, daha doğrusu geceleri, yaptığım bu kaçamağa rağmen, tartıya çıkma fırsatı bile bulamazken, bıraktığım kiloda olduğuma eminim! Tüm gün sağlıklı beslenmeye odaklanmayı hiç bırakmadım. Bıraktırmadılar!!!!

Bunu BENİM OLAĞANÜSTÜ INSTAGRAM 'daki 816 kişilik DEV #diyetteyiz ARKADAŞLARIMA borçluyum!





"GEZİ'lerdeyim" dedim, destek verdiler! "Ama buraya da dönmelisin, seni merak ediyoruz" dediler! İnadına sağlıklı beslenmeye beni teşvik ettiler! En şahanesi, en muhteşemi: "SİZ BİZ", bu ekip yaşamadı ve yaşatmadı! Şahane bir saygı ile!

Destek bulmak, hep en önemlisi dedim! Bundan daha muhteşemini görmedim!!!


23 Haziran 2013 Pazar

Kilo Vermenin Gizli Düşmanı: Kronik Stres

Son derece sağlıklı besleniyor olsanız da, kronik stres kilo vermenizi engeller, hatta üstüne kilo almanıza bile sebep olur.





Vücudumuz algıladığı her türlü tehdit için kendini korumaya alır. Diyelim ki Gezi'de dolaşırken 6 ton ağırlığında 20 cm içe kıvrık dişleri ile etçil T.rex dinozor ile karşı karşıya kaldınız ve pek de sevimli kükremiyor, vücut bu tehlike karşısında hayatta kalabilmek için kaç ya da savaş durumuna girer.
  • Vücut ani güç toplar, kaslar gerilir, harcayacağını düşündüğü güç enerjisini hazır hale getirir.
  • Algılama yeteneğimiz hat safhada artar.
  • Bağışıklık sistemi olabilecekler karşısında kendini korumaya alır.
  • Fiziksel acıya olan duyarlılığımız azalır.
  • Vücut, onarım gücü mekanizma ve yeteneğini en yükseğe çıkarır.

Tüm bunları, Kortizol, diğer adıyla "stres hormonu" sağlar. Anlık fiziksel tehditler için hayat kurtarıcıdır. Bu ani enerji ihtiyacı için karaciğere karbonhidratları kana salıvermesini emreder. Böylece T.rex 'ten kurtulmak için lazım gelen fiziksel güce sahip oluruz.

Buraya kadar problem yok. Problem, bu T.rex'in sürekli olarak karşımıza çıkması ve artık duygusal anlamda da ciddi tehditler yaşatmasıyla başlar. Günlük yaşamınız, özgürlüğünüz sürekli tehdit altındaysa, baskılara maruz kalıyorsanız, "bu T.rex bu sefer nereden çıkacak" endişesi hiç aklınızdan çıkmıyorsa, sağlığınızı tehdit etmeye başlayan, kronik kortisola maruz kalırsınız.


Yüksek ve sürekli kortizolun, "orantısız" kronik stresin vücudumuza ettikleri (Kaynak: "Cortisol and Stress: How to Stay Healthy" by )
  • İdrak yeteneğimiz zayıflar.
  • Tiroit fonksiyonları baskılanır.
  • Kan şekeri dengesi bozulur. Hipoglisemi tehlikesi ortaya çıkar.
  • Kemik yoğunluğunda kayıplar olur.
  • Kas kaybı yaşanır.
  • Tansiyon yükselir.
  • Bağışıklık sistemi bozulur ve vücutta inflamasyon oluşur.
  • Karaciğerin sürekli karbonhidratları kana aktarması ile vücut, özelikle de bel bölgesi yağlanır. Yağlanan bel bölgesi, kalp krizi, metabolik sendrom gibi daha da ciddi sağlık problemlerine yol açar.


Kronik stres ile baş etme yolları:
  • Direnç gücü için, inadına daha da sağlıklı beslenin.
  • Öylece oturmak yerine harekete geçin. Sağlam adımlarla yürümeye devam etmek, egzersiz, sizi mutlu ve iyi hissettiren seretonin ve endorfin hormonlarını salgılamanızı sağlar.
  • Ara sıra durmak, farkındalığı arttırmak için son derece önemlidir.
  • Bulabiliyorsanız, temiz havalı bahçe ve parklarda zaman geçirin.
  • Komşularla her gün bir araya gelin ve sıkıntılarınızı paylaşın.
  • Yeni ve güneşli bir gün için her akşam dua edin.
  • Ve ümidinizi asla kaybetmeyin! "Bu T.rex" de yok olup gidecek! :)

24 Mayıs 2013 Cuma

Gün 41: İnsan arkadaşına üzülürken, diyet düşünür mü?!!! :(

Tam da zayıflama performansımın en mükemmel noktasındaydım. 57,2 kiloda devam ediyorum. Henüz daha fazla vermediğim için hiç de mutsuz değilim. O yağların yerine kasların geldiğinin ve vücut şeklimin toparlandığının farkındaydım. Öyle güçlü, öyle sağlıklı, öyle iyi hissediyordum ki. Belimden verdiğim 5 cm ile doruklara ulaştım.

Ve bugün hiç olmadığı kadar mükemmel başladı. Yataktan fırlayıp işe koşturma arasında o kahvaltıyı, bugün ilk defa yaptım. Hatta öyle erken kalktım ki. Önce dev bardak limonlu su ile kendime gelme. Üstüne bir sabah yogası. Ve o 2 kayısı kıvamında yumurtalı kahvaltı...




Mutluluktan uçarak gittim işe. Bir gün önce ulaştığım 10,000 adımı tekrar yakalamak için tüm gün ofiste türlü eğlenceler yarattım kendime. Öğlen kafeterya sırasına girip onca zaman bekleyip, "Aman Allahım, bana göre hiçbir şey yok!" çığlığıyla kaçtım oradan. Kanyon'da sağlıklı yemek turuna çıktım. Kırkpınar Lokantası meğer köfteyi ekmeksiz yapıyormuş. "E süper şahane" hareketiyle kaptım tepsiyi verdim 1,5 patatessiz, pilavsız Şişman Köfte siparişimi. "Bir de çay iyi gider üstüne". Şöyle güzel de bir yürüyüş. Keyfim keyif anlayacağınız.


Derken cebim çaldı. Didem ağlamaklı,
  • "Akşam sana geliyorum!".
    • "Tabi aşkım, iyi misin sen?"
  • "Kaçta evde olursun?"
    • "Senin için 6'da çıkarım. 7 gibi evdeyim."
  • "7'de sendeyim."
    • "Tamam Didocuğum!"
Sözümü bitiremeden kapattı. Belli ki şu pinti kocasıyla kavga etmiş.

Fırladım 6'da. Eve geldiğimde bizimkisi bir litrelik ucuz beyaz şarapla oturuyor merdivenlerde. Gözler şiş.


Daha eve girerken açıldı şişe. Ah kuzum yaaaaaa.. Aldığı bir çift ayakkabı yüzünden kıyamet kopmuş evde. İşitmediği laf kalmamış. Bu adamın, adam diyorum ya hala, Canımın kocası olmasa bilirim ben ona takacağım lakapları da.. Neyse, işte o arkadaş, hiç olmayacak sözleri, tekrar tekrar haykırmış. Ay bir de böyle karşında sağır varmış gibi böğürmez mi bu mandalar?! Protein diyeti niyetine kesip yiyeceksin de, sinirli hayvanın eti de güzel olmaz ki!

Bu arada biz şarabı ve keçi kaşarını çoktaaaan bitirmiş, bakkaldan şişelerce biralar ve yanında dev Lay's Klasik'ler söylemiş ve hiç anlamadan hepsini yutup bitirmişiz. Sinirimizi çıkardık evet de.. Yaptım yatağını, yatırdım Didoşumu.

Biraz ortalığı toparlayayım derken, deriiiiin bir mutsuzluk çöktü içime. Mutsuzluk mu?! Pişmanlık?! Kızgınlık da hatta!

Bunca sağlıksız şeyi 1 saniye bile düşünmeden nasıl attım ben mideye? Onca 40 günü bir çırpıda nasıl da mahvettim? İnanamıyorum, bu nasıl biliçsizlik durumu? Ama ne diyorum ben ya? Şurda can arkadaşımın bana ihtiyacı varken. Kızın derdi başından aşkın ben diyet düşünüyorum! Nasıl bu  kadar bencil olabildim ben. Kızcağız daha uykuya bile dalamadı belkide. Sinirlendim! Karmaşık duygular içinde, gurur duymadığım düşüncelerle, çok kötü hissediyorum kendimi!

Nasıl toparlayacağım kendimi şimdi? :(

30 Nisan 2013 Salı

Gün 18: Stres insanı şişiriyor!

"Yarın ne giyeceğim depresyonu" ile sabaha kadar uyumadım. Kabuslar, uçurumlardan düşmeler! Hala etkisindeyim. Mutsuzum. Zehir oluyor bu yazlar bana.

Sabah tartılmadım bile! İnanılmaz şişkin hissediyorum kendimi. Ellerim, ayaklarım, bacaklarım! Hayır zaten çoraplar fora ve rahatsızım bu durumdan, bir de bu şişkinlik..

Yediklerime gelince:

Kahvaltı: Ofise götürülen yeşil elma

Öğlen: 5 tane tavuk kanat, taze fasulye ile yeşil salata, yanında her zamanki gibi yoğurt!

Akşam üstü 2 adet yeşil Wasa Sandwich.

Diyetimden şaşmadım ama hala mutsuzum. İş çıkışı biraz yürüyüş iyi gelir derken kendimi Metrocity'de buldum. Dolanırken Eczane'ye dalmışım, aval aval bakınıyorum. Bir anda hatırladım. pH damlası arıyorum ne zamandır! Çalıştığım için her daim yanımda limon ya da İngiliz Karbonatı taşıyamıyorum. 1 litre Sassy Su da yetmiyor. Ofise alınan suyun pH seviyesini de bulamadım bir türlü. Velhasıl, alışveriş için, eczaneden bile olsa, çok geçerli sebeplerim var. Sordum! E burda varmış! Nasıl da sevindim. Bir anda keyfim yerine geldi!



Bilinçaltım "Aman şu bembeyaz bacaklar nasıl görünüyor ki"'den başka bir şey düşünmediğinden olsa gerek, algı Sally Hansen Airbrush Legs Sprey'e takıldı. Auto-bronzant pek işe yaramadı! Hatta çirkin oldu! İçime sinmedi yani. Kolumuzda bir deneme yapalım bakalım! 10 numara, 5 yıldız! Tam aradığım!

Bir de "inceltici zamanıdır" dedim. Dr Murad'ın vücut ürünleri her zaman işe yarar; Dr Murad Firm and Tone Serum ve Dr Murad Body Firming Cream.



Her daim alkali suyumuza kavuştuk, e bacakları da kotardık. Dahası can sağlığı.. Sevinçliyiz, mutluyuz, stresimizi tamamen attık..

Metrocity'ye gelmişken, HD'ye uğranmaz mı? E hadi o zaman! Akşam yemeği: PİDESİZ iskender.. ;)

28 Nisan 2013 Pazar

Gün 17: Pazartesi sendromu! Daha doğrusu, yarın ne giyeceğim depresyonu!

Kilo: 57,4

Lüpletilen komşu böreğine rağmen düne göre alınan sadece 0,3 kilo ile başladım pazar günüme mutlulukla.. "Hava şahane, kahvaltı balkona yakışır" dedim. Yıkadım pakladım balkonu, hazırladım pazara layık kahvaltımı. Üstüne de double kare bir türk kahvesi.. Değmeyin keyfime..

"Hava tam yürüyüşlük" dedim, gelen geçenlere bakıyordum ki, ani depresyona tutuldum. E herkesler çekmiş altına şortunu, mini mini eteklerini.. Yok elbiseler, çorapsız babetler. Allah bilir sandalet ve Birkenstock giyenler bile olmuştur. Bir de üstüne "Çok Sevgili" Deniz arkadaşım teknesiyle boğazda güneşlenir fotoğrafını Facebook'a koymaz mı?! +&^?'+%*! Ama daha resmi yaz sezonuna 8 hafta var! Niye ısındı ki bu hava bu kadar? Tanrım, ben ne giyeceğim şimdi?! :(

Koştum giyinme odama. Her şeyler indi aşağıya. Onu alıyorum atıyorum, bunu alıyorum atıyorum. Ayakkabı kutuları oradan oraya.. Hadi bugünü bıraktım, çıkmıyorum yürüyüşe falan, anasını satiim de, yarın ne halt ediceeem?!



Her istediğimi giyemiyorum ki? Bu kamyon lastiği boyutundaki beli gizlemek öyle zor ki! Hayatımda üstüme göre bir pantolon bulamadım desem inanır mısınız? Bu nasıl bir vücut yapısıdır? Bel bölgesi toto ölçüsünü geçer mi arkadaş? Pantolon giyince, al sana şahane MUFFIN TOP'lar! Etek yine bir derece! Yok yok, en iyisi, kemeri totoma yerleştirdiğim elbiseler! Şöyle dümdüz, girintisi çıkıntısı olmayan, elbiseler yok mu? Gerçi onları da bulmak pek zor 3 senedir! O belden modayı kim geri getirdiyse!!!! Yok retroymuş, 60'larmış! Bizi düşünen bir Allah'ın modacısı yok ki! Ama sırf elbise ile de olmayacak. Sırttan fırlayan kat izleri var! Hırka ya da ceket ile kapamak lazım!

De, çorap artık giyilmez değil mi? İyi de, bembeyaz ya bu bacaklar? Birazdan balkona güneş vurur! Onları akşama kadar güneşe bıraksam, azcık da olsa bronzlaşırlar mı? Ya da, dur, geçen yazdan kalma Dior'un Self-tanner Shimmering Glow olacaktı! Bir de topuklu giymek lazım! Gerçi, tüm gün onların üstünde koşturmak da mahvediyor be ayakları!

Bu yaz geçişleri beni öldürecek!!!!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...