Doğayla kavga edilir mi hiç?! O senin için var! Seni sevmenin bir yolunu bulacağım kış ben! Sonraaa, bu kış şartlarında bizi eşşek misali çalıştıran bu sözüm modern hayata, içtenlikle söveceğim ki, birinden alayım sinirimi. Dur yahu, yeri gelmişken halledeyim hemen işimi. Sonraya bırakırsak, minik kar tanesi dönüşüyor dev "karbonhidrat getirin banaaaaaaaa" çığına...
Arkadaş, bunca saat çalışmak, öğretilerimize ters bir kere! İstanbul'da bugün gün batımı 16:41!!! Annemiz babamız ne derdi? "Sokak lambaları yanmadan, evde olun çocuğum!" Gelenek göreneklerimize aykırı bu çalışma düzeni! Tamam, üniversite yıllarımızda değil geç saatler, o lambalar söndükten sonra da eve dönüşler oldu! Oldu da, alacağımız ev hapsi cezalarına da razı gelmeyi bilirdik hani! Ah ahhh, o cezaların kıymetini bilememişiz. Ev hapsi dediğin, evde yan gelip yatmaca.. Hele o öğle saatlerine kadar uyumak yok mu?!
Geç saatlere kadar çalıştığımız oluyor, ama yine sabah 06:30'da uyanılıyor ya???!!!!! BEN, İŞ HAYATINA DA EV HAPSİ CEZALARI GETİRİLSİN İSTİYORUM!
Çok şükür, günlerin kısalığı diplerini gördü! Gün dönümüdür şimdi.
Önce yavaşça, sonra hızlanarak muhteşem bir ahenkle uzayacak günler. Aralık sonuna kadar bir gün sabah, diğer gün akşam 1'er, Ocak başında akşamlara vererek ağırlığını yine her gün 1'er dakikalık uzamalar olacak. Ocak 21'inden sonra da 2'li 3'lü dakikalarla devam edecek. Şubat başında, sabahları Güneş'i Selamlama'larıma başlayabilir ve işten aydınlıkla çıkabilirim.
Aklımı seveyim. Ya da, #BikiniylePlankYapıyorum fikrini yüreğime düşüren meleklerime sağlık! Duruşlar uzadıkça, bedenime olan dikkatim de arttı ziyadesiyle. Nasıl artmasın? Tir tir titreyerek, "Buradayım!" diye haykırıyorlar! Son bir kaç gündür, o tam da istediğim şekle girmiş vücudum ile bikiniyle Bobou Alaçatı'da plank yapıyor hayalini ederken, gözlerimi açınca "Neredeyim ben yahu?" şaşkınlığını yaşayacak derecede kaptırıyorum kendimi. Yogini mi oldum ben acaba?! Yok, başka bir şeyse de, boşveeeeerr! Çünkü, ben çok sevdim bu işi.
İşi şöyle kış mevsimine de bağlayıp, tinsel birkaç sözle, bugün itibariyle en güzelinden başlamam mı ben meditasyonlarıma. Zira, kış, toprak ananın içselliğine dönüşüdür. Yakında, yeniden doğuş için kendini bütünlemesidir. Bize de doğa ananın çağrısına kulak vermek düşer!
Rahatça aldığım meditasyon oturuşumla, burundan alıp karnıma gönderdiğim ve ağızdan bıraktığım nefeslerime şöyle bir konsantre olayım. Bir kaç nefese dikkatten sonra, başlarım ben derin sohbetime:
Merhaba Beden. Sana bundan böyle bütünüm diyeceğim.
Seni yıllarca nasıl da görmezden geldim. "Ben" diye kabul etmedim. En önemlisi, seni hiç dinlemedim. Ben seni hiç adam yerine koymadım ki kulak vereyim! Halbuki sen hep söylemeye çalıştın: "Yoruldum" dedin. "Yahu daha aç değilim, nedir bunlar?". "Bak ya, şekeri ben düzenleyemiyorum tek başıma ama" dedin. "Sadece proteinlerle taş oldu böbreklerde" diye haykırdın. "Susuz kaldım, bak erkenden yaşlanıyoruz haberin ola güzellik". Söyledin hep, duydum da dinlemedim.
Her şeye rağmen bana küsmedin.. Ne şahane şeysin sen! En ufak sağlığı, en küçücük sevgiyi hemen kabul ettin. Ben 1 verdim, sen 2 katını! Çok teşekkür ederim.
Şimdi, burnumdan karnıma aldığım derin nefeslerle sana gerçek sevgimi gönderiyorum. Ve ağzımdan bıraktığım nefesle biz artık bir bütün oluyoruz. Bir oluyoruz. Artık kulağım, dikkatim, ilgim ve tüm sevgim bütünümde.
Tüm sevgim bütünümle..