kutlama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kutlama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ağustos 2015 Pazar

Bir gurur duyayım kendimle!


Hiç de korktuğum gibi olmadı. Meğer "Sigarayı BIRAKMIŞ!" destanı öyle bir yayılmış ki, daha ben varmadan, yazlıkçı camiasında (onlar kimler dersen buraya tıkla) bu yazın da kahramanı oluvermişim.

Beni tebrik eden edene... Sarılan sarılana... Alkışlayanlar... "Helal be sana!" diye haykıranlar... "Bana ümit verdin.", "Umut oldun." diyenler... "10 numarasın!" hareketi çekenler...

Kutlayan kutlayana...





Bir ara kuzen, gaza gelip, beni omuzlarına alası geldi de, artık o kadar hafif olmadığımı o an fark edince, "Tamam, tamam." diyerek yavaşça bıraktı.

Benim için o kadar da büyütülecek bir şey değildi oysa. Zira, "Sağlıklı Yaşam Tarzı Manifestosu" (yazı için tıkla) eden birinin sigara içmeye devam etmesi kadar saçma bir hareket yoktu. Körpe gençliğimde, tamamen özenti ile başladığım bu pisliğe son vermekte, geç bile kalmıştım. 

Ve herkesler kutlayınca, o an anladım, ben büyük bir şey daha başarmıştım, esasında. Hem de onca problemin, üzüntünün arasında... En başta, kendim bir kendimi kutlamalı, alkışlamalı, tebrik etmeliydim ya! Hatta, "Dur gel bir öpeyim seni!" :-D
"Affferin kız sana!". ;-)







Konudan haberdar olmayanların "Sende bir başka güzellikler var? Ne yaptın sen böyle?" girizgahı ile, ortak kanı, yüzüme müthiş bir canlılık ve süper bir sağlığın geldiğiydi. O kadar ki, ışıl ışıl parlıyordum sanki. ("Yok artık!" dedikçe dedim de, vallahi de, herkeslerden aynı yönde şahane yorumlar yani. "Vay anasını" sevinçleri, şımarıklığı, kıs kıs ve bolca gülümsemeli...)

Ha o fazlalıklar mı? Aman gayet normalmiş ya. Annesi, teyzesi, bir tanıdığı da, sigarayı bırakınca kilo almıştı. Hatta sigarayı bırakıp da kilo almayan zaten yoktu ki. Tiroidi az çalışmaya başlayan, şekeri fırlayan bile vardı. 6 ay sonra, yavaş yavaş her şeyler yeniden yoluna giriyordu. (Ollley, 1 ay kaldı bu geçiş dönemini tamamlamaya.)


Velhasıl, alınan bunca gazla, bu yaz, tam bir kutlama hal ve hareketleri ile geçti. Coştukça coşuldu...







Kendime 65 kiloya kadar izin vermiştim de, 64,7'de kalmışım. Ohhh maşallah... :-p


De, herkesler "bunlar sağlık kiloları" dese de, pek de katılmamak, hatta kapılmamak lazım geliyor gerçekte. Ne kadar kilo, o kadar kısalan ömür. Hele de kadınlar için. Hayır zati, yapılacaklar listeme şöyle bir bakınca, benim en az 95'ime kadar yaşamam gerek.


13 Ağustos 2015'te 97 yaşına giren, dünyanın en yaşlı Yoga hocası
Tao Porchon Lynch



Bir de; e 40'ıma girmişken, şöyle bir 20'liklere taş çıkartasım var. :-D :-p





Neyse uzatmayayım, çeneyi bırakıp, artık yavaştan toparlamaya bakayım.


Yeniden yola girmek deyince, işe Bikini style ;-) plank challenge ile başlamak lazım gelir. Doğru dozla, öyle bir ateşlemeye başlar ki bedeni, en dip köşesine kadar, "Amanın nereden çıktı bu motivasyon?", "Nasıl da odaklandım ben yeniden doğru yola!" türü sözleri, düşünceleri tekrar tekrar eder olursun.








Mucizeler yaratan bu Bikini'nin Plank Challenge'ına (detaylar için tıkla) çeşitli versiyonlar da eklesem mi ki acaba? ;-)
(Daha düşünürken gaza getiriyor insanı, gördün mü be ya!)





Ahhh, e bir de Su var elbette. Baksana şu yazına; "Sihirli" Alkali Su (buraya tıkla) ve hatta şuna da; Günde 3 litre Su ile 10 Yaş Gençlik (tıkla).



Her şeye yeniden başlamak için tek ihtiyacın bir Yoga Matı ve de şifa dolu Alkali Su... Bu kadar kolay ve basit ya aslında; hatırlayana... :-)


Eureka! ("Hatırladım!" manasında! :-p)








1 Ocak 2015 Perşembe

Hoş geldin 2015!


Bugün, tam 365 sayfalık yepyeni bir defterin ilk boş sayfası! Onu sihirli bir kitaba çevirmekse benim elimde!




Bu yıl;
  • "Eğer istersen, her şey MÜMKÜN!"'e daha da inanacağım!
  • Her güne, TEŞEKKÜR ve İNANÇ ile başlayacağım!
  • SAĞLIKLI BESLENME gurusu olacağım!
  • Yine bir sürü KİTAP alacak, ama bu sefer hepsini okumak için de ZAMAN yaratacağım!
  • Her gün 3 litre alkali SU içeceğim!
  • Yorgunluktan kolumu kaldıracak güç bulamadığım günlerde bile, ne olursa olsun, her gün, ama her gün mutlaka YOGA yapacak ve en az 5000 ADIM atacağım!
  • Saçma sapan tüketim alışkanlıklarını bırakıp, AZ ama ÖZ şeyler satın alacağım!
  • Parazitlerle işim olmaz! Gereksiz ne varsa her şeyleri hayatımdan TEMİZLEYECEĞİM!
  • Sevdiğim herkese ve her şeye sıkı sıkı SARILACAĞIM!
  • Herkesin içindeki o GÜZEL kalbi keşfedecek,
  • Ve herkeslere SEVGİ dağıtacağım!






Ve öyle de oldu! ;-)







31 Aralık 2014 Çarşamba

MUTLU YILLAR...


Olmadı! Payetli Skinny'mi giydim ama, istediğim gibi olmadı! Çıkardım!
Zati, şu 5. kutu TRISEQUENS'e başladığımdan beri, ne yaptıysam olmadı! "Hayat İksiri"'im, üst ve alt bedenime öyle şahane "Hayat" verdi ki maşallah... Öyle böyle değil!
Bir de malum hallerdeyim! "Bomba"'yım! Tam bir "bomba"!
Gerçi bu benim haller, artık iyicene malum olmayanından, dahası ne halt ettiği belli olmayanından ya! Tek işi, beni şişim şişim şişirmek!

Her neyse.. 
Oturup ağlayacak değiliz ya!!! ;-)
Bu da başka bir test demek ki; tecrübe etmemiz, öğrenmemiz gereken... Bizi güçlendirecek ve büyütecek olan... ;-)






Daha ne çok önemli günler var önümüzde hem! Sevgililer Günü mesela... ;-)




2 kat çalışırız biz de! Ha haaaaaaa... :-DDDDD ;-))))))))





Şimdiiiiiiiiiiii... 
Her şeyi, iyisiyle kötüsüyle geride bırakma veeeeeeeeeeeeeeeeeeee... 




...Şampanya zamanııııııııııı....





MUTLUUUUUUUUU, MUSMUTLUUUUUUUUUU YILLLAAAAAAAAAARRRRRRR...









11 Mayıs 2014 Pazar

Arkadaşım, Anneler Günün kutlu olsun.



Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama.
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, oh ne güzel yine uyandım diye sevin.

Pencereni aç, yağmurda olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.

Yüzüne su çarpma, adamakıllı yüzünü yıka serin serin.

Geceden hazır olsun yarın ne giyeceğin.

Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart.

Çek kızarmış ekmek kokusunu içine.
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis.
Önce sana güzel gelsin aynadaki silüetin.
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine dünden önceki günden.
Hatta daha da eskiden, yarım ne kadar işin varsa tamamla.
Ohhh şöyle bir hafifle.
Bir güzel kahve ısmarla kendine.
Seni mutlu eden sesi duymak için "alo" de.
Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık.
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa.
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak.
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa.
Çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra, şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı?
Sen çok dar iken kimler seni ferahlattı?
Hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara.
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor.
Bu sadece onları değil, yüreğini de ısıtacak.
Yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtün olsun.
Saklama tabakları bardakları misafire.
Sizden ala misafir mi var bu dünyada?
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil.
Vazife yapar gibi hiç değil.
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi.
Eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına varın akşamın.
Gece evinde dostların olsun.
Sohbetin yemeğin kahkahan olsun.
Arkadaşım,
Hayat bu, daha ne olsun?
Ama en önce ve illaki sağlık olsun.



Can YÜCEL


Güzel Arkadaşım

Anneler Günün kutlu olsun 

❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️







4 Ocak 2014 Cumartesi

Bu bir SAĞLIKLI YAŞAM TARZI Manifestosudur!

"Diyet" lafından illet geldi. Bu nedir ya? Yok "kalorim bitti ekmekle, artık 2 gün yemeyeceğim" intiharları.. Gözünün bile göremeyeceği minik tabaklardan oluşan porsiyonlarla doymaya çalışmalar.. "Dukan bilmem kaç gram yulaf ezmesine izin verir" hesaplamaları.. Yağı, kimyasallarla alınmış "diyet ürün" saçmalıkları..
"Diyet" mi yapıyoruz? Yoksa, hayatımızı "diyet"le mi ödüyoruz?
İzin verilse, farkına varacağız da!

Ama yok! Hiçbirimizin, bir tanemizin, bir gram suçu YOK!

Devletler devlet olsaydı, şimdi biz o "asıl tanımıyla" "gerçek diyetimizi" yapıyor olurduk da.. Ah işte ah..
Hepsi sizin yüzünüzden! Şeker bağımlısı yaptınız bizi! Zehirli karbonhidratlar ürettiniz! Susuzluğumuzu saçma sapan içeceklerle gidermeyi öğrettiniz! Nefes alacak ne zaman, ne de alan bıraktınız!

Şimdi biz, şaşırmışçasına, çareler arıyoruz! Ne bulursak, ona sarılıyoruz! Saldırıyoruz!




Bir de utanmadan "irade" lafını ediyorsunuz! Yok yaaaaaa.. Bilinçaltımıza işle de işle.. Ver ona sürekli coşkuyu.. Saniye kendinde olma şansını bırakma! Neymiş? "İrade"!

Televizyonu açsan, her dakika o reklamlar! AVM'lerin yemek katları nerdeyse toptan zaten onlar! Sokağa çıksan, kafanı çevirsen, bakmayacağım desen, yine gözünü yakalar bir dev billboard illaki köşesinden.






Yalandan "Obezite ile savaşan" sözde "Sosyal Sorumluluk" projeleri yapılıyor şimdi.. Yiyorsa, mısır şurubunu yasaklayın; GDO'suzu kalmadı zaten maalesef tohumun! Şeker içeriği olan her türlü yiyeceğe "tüketici bilinci" oluşturacak bir düzenleme getirin! Ev yemeği yapan esnaf lokantalarını destekleyin! Hayır, en ucuza, en zararlı ekmeği sen satıyorsun! Buğdayın tümünden yap şu unu da görelim!

70'lerin sonuna kadar herkeslerin beli incecikti! E nasıl olmasın? Şeker dediğin şey, sadece bayramlarda yenirdi! İnsanlar işlerine yürürdü! Açık havada mis gibi keyifler sürerdi! Bir zamanlar "DİYET" yapılmaz, öyle yaşanırdı!

Oysa, bu zamanda "DİYET"i düşünmek bile hiç kolay değil!

Pes edecek değiliz ya! Bikini bu! Bulmaz mı bir çaresini?!! ;-)

Hemen şu anda, eski zamanlar demişken, "DİYET" kelimesinin gerçek anlam önemini hatırlamak gerek: Antik Yunanca "diaita" ve Orta Latince "dieta"'dan gelmedir. Ve kendisi SAĞLIKLI YAŞAM TARZI demektir!!!!!!

Bana da 2014 Manifestomu ilan etmek düşer:
Artık tamamen SAĞLIKLI bir YAŞAM TARZI'na geçiyorum!





Evet kulağa şahane geliyor! "E haydi o zaman" demekle de hemencecik olmuyor! "İrade" denilen şey, aslında sabırdır! "Sabrı taşırmamak" da aslolandır! Bu da, minik adımlar, bir kerede küçük değişiklikler ve dolayısı ile başarmayı sürekli kılan keyifle olur! Üstüne bir de eğlence ekledin mi? Değmeyin MUTLULUK DOLU geleceğe..

Biz jenerasyonun hiç edinemediği, SAĞLIKLI alışkanlıkları, kolayca edinebilecek olduğum, üstüne üstlük bunu bir YAŞAM TARZI'na çevirecek kadar güçlü, minik adımlı bir program hazırlamam mı ben şimdi kendime?!





Her hafta bir konunun üstüne odaklanayım, yerleşsin o güzelce.. Sonra gelsin ardından diğer tüm güzellikler.. ;-) 
Süperim ben ya.. :-)





Hem de hemen bu pazartesi ile başlarsam, 1 Mayıs'a kadar 4x4 gücüne de ulaşmış olurum! Bizler değil miyiz ki "DİYET EMEKÇİLERİ", pardon "SAĞLIKLI YAŞAM EMEKÇİLERİ"??!! 
O halde, 1 Mayıs Bayramı'nda en şahanesinden kutlarız "YEPYENİ TARZ"lı şeklimizi!














14 Aralık 2013 Cumartesi

Hayatın antin kuntin #BeyazYakalı :-)

Bu ne "iş" yoğunluğudur son zamanlardaki?! Adım bile atmaya isteğim yokken, koşturmak istiyorlar beni. Bunalıma girmek üzereydim. Hatta depresyonun ta kendisi. Neyse ki, o Cuma geldi!




En mükemmel "Fatih Terim" motivasyonlarıyla futbolcu deparları attırılmaya focus'landırılıyoruz da.. Maç bile sadece 90 dakika, üstelik taş çatlasa haftada 2 defa! Ara sıra, sadece antrenmanlı iş günleri istiyorum ama! Şanslıysan, 19:00'da bile eve gelsen, enerjinin gramı kalmıyor özel hayatına!!!! "Zamanım yok!" değil bizimkisi, "Halim kalmadı!"'dır gerçeği!

Hem arkadaş, nedir yani bu, her Allah'ın günü farklı bir kıyafetle görünmeli sosyal fobisi?!!! #BeyazYakalı 'lığın ayrıcalığı uğruna, nedir ya bu çektiğim! Zaten sabahın köründe uyanıyorum, e buz gibi de dışarısı. Günün ağarası hiç yok! Melatonin arkadaş acilen düşsün de gözümü açabileyim diye, 88 Watt'lık, amele kıvamında, beyaz cool daylight ampul aldım mutfağa. Tüm site, sayemde çalar saatini 2. kez snooze etmeden uyanıyor şimdi.




Hadi afyonu patlattık diyelim, ama akşamdan hazırlamadıysan günün kıyafetini, kaçırıyorsun esnek çalışma saatlerinin tüm güzelliklerini! 20 dakikalık yol oluyor sana 1,5 saat!!! Melatonin'i en başarılısından durdurmuş olsan da, bu sefer savaşmaya başlıyorsun Kortizol canavarıyla!

Ofise varır varmaz, dünden, kendisinin açılış kapanış hızını pek yavaş bulduğundan, sleep'e bıraktığın Notebook, tık diye açılır, nefes almadan rapor bitirilmeye çalışılır. De, o rapor hemen bitemez, zira mailler araya girmeye bayılır. Yurt dışının sorduğu minicik bir soru, bir anda dev bir sunuma dönüşür! Rapor mu, sunum mu derken, olur 18:00! Eve gideceksen, şu saniye itibari ile çıktın çıktın!

Bir kolumda, içine dünyayı sığdırdığım çantam, diğer koluma geçirdiğim paltonun bir koluyla, asansör sırasına girilir! Garajın içinde arabaya doğru bir depar daha atılır! En büyük hız, garajdan çıkılırken yapılır! Zira, plazanın önünden evin önüne kadar adım adım ancak ilerlenir! Tam "Oh be, Evim Evim, Güzel Evim" keyfini yaşayacakken, daha üstünü çıkarmadan başlar "Yarın işe ne giyeceğim" kafa yorması zorunluluğu! Sırf bu yüzden bile, her Cuma akşamlarını coşkuyla kutlayasım gelir!



Bu kez, Cuma'yı nasıl özlediysem, enerjimi alan hangi can arkadaşım varsa, kopup geldi erzakıyla...

Coştukça, herkesler bıkkınlıklarını dökmeye başlamaz mı? E ben hiç de yalnız değilmişim ya! Erkek canlar bile "ertesi gün ne giyeceğim" düşüncesinden bıkmış ki, biz kızlar için tamamen doğala dönmez mi bu ya! Trafik zaten damar konumuz! Bu hafta kar var mı yok mu ile "eyçar, araçların kış lastik değişimini neden hep son güne bırakır ki, arkadaş", "hep, antin kuntin işler" ile Evo ayağa fırlayıp, cebinden çıkardığı A4 kağıdıyla, başlamaz mı, #BeyazYakalı şiirini okumaya..

Daha kaç gün oldu ki, yayınlanalı.. Meğer, hepimiz ilkokuldan bu yana, yeniden bir şiir ezberlemişiz.. Hem de gönülden hissetmenin coşkusuyla kendimizden geçtiğimiz:


esnaf lokantasına giden harbi adamsın
köfteyi pul bibere en çok banansın
plazada real genius, sokakta yamansın
zekanla bizi yak #BeyazYakalı

bodrum apaçi doldu, olimpos bitti
senden duyan yüzbinler hep kaş'a gitti
bozcaada on yıl önce pek yiğitti
tatil trendlerini yaz #BeyazYakalı

eyçar, faynens, edmin köpeğin olsun
yıl sonu cebin bonusla dolsun
internal meetinglerde sen bir idolsün
bunu dayına anlat #BeyazYakalı

sünnet çocuğu gibi kol düğmelerin
işi gücü bırakıp kaş'a gitmelerin
staj için gelen yeni yetmelerin
beynini business planla ye #BeyazYakalı

kahve bağımlılığıyla övüneceksin
kimsenin bilmediği balığı sen bileceksin
ölürsen alaçatı'ya gömüleceksin
toplantı schedule et #BeyazYakalı

bebek, arnavutköy, mangerie, lucca
erkek acetobalsamico'cu kızlarsa pucca
cabarnet savignon'a yeter mi cukka
hesabını bilmedin #BeyazYakalı

limonata 13 lira, adres house kafe
şarap dev kadehte, önce kokla sonra şerefe
kız olursa ada, erkekse efe
fena klişesin #BeyazYakalı

aaa o mekanın fajitası çok güzel
baban o paraya depo fuller (dizel)
herkes sana vurgun, herkes seni süzer
hortumla dövülesi #BeyazYakalı

arkadaş arasında mekan översin
sonra mekana gider garson döversin
dev salatayı nar ekşili seversin
ciddi bir problemsin #BeyazYakalı

hendıl edersin ingilizcen çoktur
skecyul işinde üstüne yoktur
maaşın yarısını fitness'e kaptır
ömrünü forvırdla #BeyazYakalı
gym'ler, spa'lar salaklığına minettar
stajyere gider yap, vendor'a atar
bizde maaşlar 29'unda yatar
kölenin dibisin #BeyazYakalı

kadınsan dev çanta, erkekte pabuç parlak
günün yarısı goygoy, yarısı laklak
bir akşam hep birlikte fasıl mı yapsak?
nereye kadar #BeyazYakalı

one shot espresso, latte, moccha
kızlar kurşun kalemi yapıyor toka
sözde büyük alemcisin meze, rakı, roka
dengen izanın yok #BeyazYakalı

business, smart casual, free friday
giysiye harcadığını duysa dövecek peder
raporu görünce yönetim ne der
küçük dünyada kaldın #BeyazYakalı

makarnaya vermişsin 23,5 lira
maaşın yarısı kredi kartı, yarısı kira
mojito çıktı çıkalı içmez artık bira
ömrün geçti triple #BeyazYakalı

karaköy'de yeni bir mekan açılmış
menüsünde ahtapot şeysi varmış
makarnalarını şiliden ısımarlarlarmış
hayatın antin kuntin #BeyazYakalı

sen de bi gün yapacaksın kendi işini,
senelerdir kuruyorsun bunun hayalini,
sermayen olsa affetmezsin tabi
yoksulluğunu seveyim #BeyazYakalı

mailler birikmiş deyu ağlarım
haftasonu trekking scuba bağlarım
junior eleman görsem döver çağlarım
naçar yakam beyazdır dostlar

tatilden sonra ada överim
pazartes'leri benden bekleme verim
müdüre head, toplantıya meeting derim
naçar yakam beyazdır dostlar

peynirlerden parmesan ve mozarella
biraz slogancıdır sence çav bella
bruschetta, carpaccio ve şarapla
stil sahibisin #BeyazYakalı

surf, snowboard, scuba ve kayt
mümkünse bir evian su ve cola light
takıma çok faydalı sarı dirk kuyt
bir boktan da anlama #BeyazYakalı

burada meze pek hoş, mekan da salaş
şu denyo garsonlar niye hep yavaş
ustam bir saattir nerde bizim lavaş
en kral servis sana #BeyazYakalı

iş seyahatlerinde topla milleri
elite plus'a geç kır zincirleri
cıp lounge'de buz gibi viskileri
lıkır lıkır kafaya dik #BeyazYakalı


İdolümüzsün, cansın sen green green curly fries!
Zira, ağlanacak halimize, katılıp gülmeyi kattın bize ya!









14 Ekim 2013 Pazartesi

Yemek Israrcıları ile Baş Etme Yöntemleri

Tatil gibisi yok! Şu 3 günü kendime ayırdım. Sonra ver elini anne kucağı..

Tam bir Bayram havası olacak! Yemekler çoktan planlanmış, alt hazırlıklar bitmiştir. Büyük dayım da geliyor ki.. Annem ve Teyzemler coştukça coşacaklar! Tatardır kendileri.. Hamurun deli çılgın çeşitliliğe ulaştığı bir mutfak: En sulu içten Çiğbörek, en ateşli kızartmalısından Kıygaşa, sıvı yağ ile elde açılan ve fırınlanan Cantık, en az 20 kattan oluşan yırtılmak üzere ki incelikten yapılan Baklava.. Çeşit çeşit Kobete'ler..
Oyy oy oyyyy..

Sadece bununla bitse! Annem'in can arkadaşları, benim ünlü Altın Kızlar, da başlamıştır hazırlıklara.. Bir de bunlar pek şirin komik! Yarış ediyorlar aralarında. "Ben kızıma şunu yaptım!", "Ahh kuzucum, bunu nasıl da özlemişsindir!", "Yarın da bendesiniz! Kızıma neler hazırlayacağım neler!"..

Hayatımın en değerli varlıklarına nasıl "HAYIR" diyeceğim ben!!!!!!




İş yerindeki Sabotajcılar ile baş etmek kolaydı! Nasıl da haykırmıştım, yine bir yurt dışından gelen sevgili iş arkadaşımın çikolata ikramına.. Sağlıklı, yepyeni bir hayata başlamışım! O zehirli GI bağımlılığından kurtulmak için ırgat olmuşum!!!! Sabote edeni ezmem mi??? Neye uğradığını şaşırmıştı zavallım! "Deli bu be?!" dedi, büyük ihtimal!

Sonrasında..  Daha herkesler uykulu, afyonu patlamamış halde ofise varmışken, benim deli müthiş enerjime dayanamayan yine aynı zavallım, "Sabah sabah, bu ne kafası?"'yla saygı duyar oldu!

Pet şişedeki Sassy Su'yuma, öğle yemekleri tabağımı uzunca hazırlama titizliğime, ikramlara "Ne tatlısın. Bayılırım. Ben birazdan alayım!" geçiştirmelerime (Zira, bu, karşındakini kırmadan ve 2. ısrara izin vermeyen müthiş bir Baş Etme, zaman kazanma Yöntemi), pek bir alıştılar. 5 tanesi Sassy Su tutkunu oldu şimdi! Bir tanesinin annesi, bana her gün dualarını yolluyor! Yemeğimin fotoğrafını çekmeyi unuttum gibi oluyorsam, uyarıyorlar! 3 gün önce de diğeri, "Tabağımı seninki kadar güzel hazırlamış mıyım?".


Henüz "sevgi" bağı geliştirmediğin, Yemek Israrcıları ile Baş Etmek, çok daha kolay! İkram ve ısrarlara "HAYIR" demek, henüz bize öğretilen "KABALIK" seviyesini almamıştır! Ha, yeni iletişime girdiklerin zaten seni "Bu böyle" şeklinde kabulleniveriyorlar!



İskender'i pidesiz servis edilmesini istediğimde, her seferinde garson, şaşkınlıkla, defalarca "Pidesiz?" sorgulaması yapıyor! İskender dediğin pidesiz olur mu hiç?! "Yanında, ayrıca getireyim hanfendi!". Net ve en tatlı tavrımla, "Diyetteyim! Almayayım, çok teşekkür ederim!" hemen işe yarıyor! Yine de bazen bir burukluk seziyorum. Garson servisi getirdiğinde, "Tam istediğim gibi olmuş! Şahane!" diyince gönlünü alıveriyorum. Hesap öderken, "Güzel etinizin doyasına keyfine vardım! Bayıldım!" ile de sonraki gelişime zemin hazırlıyorum ki, artık ne zaman oraya gitsem, o benimkinin uzaktan, "Hanfendinin pidesiz iskenderini hazırlayın!" coşkusuna sebep oluyor!

Geçen iş yeri kafeteryasındaki, tatlı mı tatlı, yanakları al al, servis yapan tonton teyzemiz, dayanamadı: "Kızım, dikkat ediyorum, aferin yoğurtlar çok sağlıklı, ama be güzel kızım, hiç pilav, makarna, ekmek yemiyorsun! Zayıfladın bak, azcık pilav vereyim türlünün yanına!". Sıra da çok, arkada bekleyenler, "Yok yok almayayım!". Bir mırıldandı ki arkamdan! Kızdı belli ki.. Dayanamadım, onun da işi bitince, aldım karşıma uzun uzun Şu Karbonhidrat Meselesi' ni anlattım. Ertesi öğlen, mercimek çorbasından alayım dedim de bizim tonton: "Yoooooooook kızım, bundan sana vermem! İçinde un var!". Kucaklayıp öptüm...





Ama bu iş, en sevdiklerine, canlarına, dostlarına, ailene gelince, hiç de kolay değil! Aksine çok zor! Aslında hepsinin, 10 numara 5 yıldız destekçin olmasını bekliyorsun da, en baş etmesi güç, en zor "HAYIR" diyeceğin Yemek Israrcıları maalesef onlar!

Zira, "diyet", yoksunluk, kısıtlama, zavallılık ve mutsuzluk hal durumlarıyla bağdaşmış bir kelime!!! Kurtarmak istiyor tüm sevdiklerin seni bu esaretten... Nasıl kırılır ki onlar şimdi?!

E bir de yıllarca, "Bayılıyorum senin bu tavuklu patatesli böreğine!", "Senin Mekik'lerin yanında Liva'nınkiler halt etmiş!", "İtalya'da yok böyle pizza!", "Böyle sufle, ben diyen balık restoranlarında bulamazsın!" cümleleriyle ateşli aşkını göster dur, şimdi "Tarzım değil, hıh!" mı diyeceğim??? Kim inanır?!

Süper bir fikir geldi aklıma.. Neden daha sağlıklı yiyecekleri beyinlerine kazımıyorum ki ben?! Hemen şimdi hepsini arıyorum. "Ben geliyorum, beni özlediniz mi? Neler hazırlayacaksın banaaaaaaaaa?" şımarıklığın arkasına, "Senin Kısırını bir özledim ki!", "Geçen mercimek köftesi yedim, senin yaptığın gibisi yok!", "Torbada tavuk!", "Yeşil Salata!", "Zeytinyağlı!". Yeni sevdiğim şeyleri onlara aynı ateşli aşkla hissettirmek lazım. Böylece bunlarla mutlu olduğumu onlara göstermiş, şefkat ve sevgilerini doyasıya akıtmalarına izin vermiş olurum. Herkesler mutlu! ;-)





Zaman ve sabır varsa, uzun uzun Yepyeni Hayatını, Sağlıklı Beselnme'yi anlatmak en şahane kökten çözüm..

Annem, yıllarca, "Bugün ne yedin aşkım? Aaaa ama çok az yemişsin! Şimdi hemen kendine bir şeyler hazırla! Olmaz öyle!" diye her Allah'ın günü arayanlardan. Onu ikna edip, destekçim haline çevirmek için her gün sabırla, bazen o sabrı bulamadım ya, beslenme şeklimi anlattım durdum. Karatay Teyze'yi anlattım. Zehirli karbonhidratları saydım. Alkali olma durumunu anlattım. Yok! Yılların inançlarını değiştirmek hiç kolay değil. Sonra baktım olmuyor, geçtim bilimsel detayları, sağlıklı beslenmenin bana ne şahane şeyler kattığını anlatmaya koyuldum. "Merdivenler'i koşarak çıkıyorum artık Mamişko!", "Sabahları zımba gibi uyanıyorum Annecim!", "Hipoglisemiden eser kalmadı Birtanem!", "Sesimdeki enerji oralara kadar geliyor değil mi Güzeller Güzeli?"..

Ve bu yaz, uyandığımda Limonlu Su'yum hazır ve ekmekçiden Tam Çavdar Ekmeği keşfedilmiş günlere geldik! Bu arada, kendi de başladı Limonlu Su'ya.. ;-)))

3 hafta önce, "Şu ingiliz karbonatlı suyu ne kadardan yapıyorduk?". Belli ki Altın Kızlar, alkali olmaya karar vermiş! :-)))



Özetliyorum! Kimseyi kırmadan, en tatlı şekliyle İkram ve Yemek Israrcıları ile Baş Etme Yöntemleri:

  1. En yakınlarıma "Diyet" lafının konusunu bile etmiyoruz!!!! Gurbette yaşıyoruz, bir de yemek yoksunluğu yaşadığımızı zannetmelerine izin vermiyoruz! Hele hele "Ahh aslında bayılırım tüm bu poğaça, börek ve keklere de, cezalıyım, dokunamam!" imajını hiç vermiyoruz!
  2. Olabildiğince çok sağlıklı yemekler üzerine aşkımızdan bahsediyoruz! Bilinç altlarına, pembe GI'larla nasıl da mutlu olduğumuzu iyicene yerleştiriyoruz.
  3. Çikolatalar, şekerler, tatlılar havalarda uçuşuyor olacak!  Bu tür ikramları geçiştirmek için şahane bir taktik: "Çok teşekkür ederim. Çok severim. Ben birazdan alayım." O zaman geçer ve öncelikle ben ve herkes konuyu unutur gider!
  4. Tabağımı kendim hazırlamam en stratejik nokta! Onca Tatar böreğinin içinde, illaki salata ve vazgeçilmez kavurma olacaktır! Totoyu kaldırıp, evin kızı edasıyla yardım ederken, kendimize de en şahanesinden tabağımızı hazırlıyoruz!
  5. Küçük beyaz yalanlar, "Ellerimle yaptım?", "Sana hazırladım!", "Mutlak denemelisin!"'lere şahane çözüm: "Oooo ben dayanamayıp, götürdüm bile ondan! Şahane olmuşlar! Ellerine sağlık!"
  6. "Ben kendim şekerim! Daha fazlasına ne gerek! Değil mi?" türü esprileri de sık sık patlattık mı?!

Son olarak, kendime BEL'li hedeflerimi her daim hatırlatacak bir iPhone wallpaper hazırladım ki, farkındalık mümkün değil kaybolsun!!!










20 Ağustos 2013 Salı

Bir döndüm, pir döndüm..

Hay tam da dönüş günü Hürriyet Pazar ekinde görmez miyim kendimi? Latif Demirci, şahanesin vallahi.. Ne de güzel anlatmışsın 11 günlük tatil şeklimi.. :-))))


Latif Demirci: Hürriyet Pazar 18 Ağustos 2013

Tabi ki de yanımdaki su İngiliz Karbonatlı! Arkadaki güneş kremi de Eda Taşpınar imzalı! Flip Flop'lar Nike, gözlükler Prada, bikini de Calzedonia!

Bu arada, o malum sıska arkadaşlarım yanında bikinili fotoğraf çekme durumuna henüz gelemedin. Amma ve lakin deli hırslandım. Ya ben bunları ezer geçerim seneye, ya da ezer geçerim. Bir de bunlar kucaklarında çocukları, bebekleri ile poz veriyor! Durum: cinnet geçirmelik!

Her neyse, sağlıklı beslenmek konusunda 10 numara 5 yıldız olduğum kesin. Bunu müthiş ev yapımı bayram baklavalarına boyun bükerek test ettik. Zira Ege'de Glisemik Endeksi yüksek şeyler yiyenin aklına ne deyeyim. Patates ve havuca ne gerek?! Şeker desen geçiniz! Pilav kültür dışı zati! Tam buğday köy ekmeği de var ki, oh nasıl şahane dünya.. ;-)

Tartılamadım malum. Ama vücudumu o kadar tanıyorum ki artık, en fazla 2 kilo almış, en fazla da belden 2 cm geri gelmiş olmalıyım. O da malum şu akşam üstü başlayan "Oh da 100% malt candır"'lar, "Bu gece, bizim gecemiz"'ler, "Sefamız olsun"'lar, "Yeni olacaksa, Yeni Yeni"'ler, "Urla üzümleri denenmez mi?"'ler.. Ler ler ler...Yani tatil dediğinler.. ;-)

Kesin kafaya koydum, bir sonraki yaz, gururla sahilde bikinili fotoğraflar çekilecek! Cümle aleme de gösterilecek!

İstanbul'a döner dönmez bir spor merkezine mi yazılmalı artık? Derken.. Cunda'ya zeytinlerimiz ve Zeytinyağları'mızı almaya, bir de Ayvalık Armutçuk Pazarı'na da uğramaya gitmişken... Yaptım yapacağımı.. Çarptım mı ayağımı? Kırdım mı en küçük parmağımın yanındaki parmağımı???!!!

O parmakla da kırıldı mı bütün motivasyonum? Hayatım karardı sanki! Profesyonel sporcu olmuş da, sahalardan çekilme sancısı sanki? Yani, ne olacak şimdi?



9 Ağustos 2013 Cuma

"Biraz zayıflasaymışsın!"


Rötarlar sonrası geç saatlerde ulaştım yazlığa. Valizleri öylece bir yere fırlatarak kendimi yatağa zor attım. Sabah paniğim görülmeye değerdi doğrusu! "Tanrım, başımda Alkali Su'yum yok! İngiliz Karbonat'ımı nereye tıkmıştım ben? Bir şişe bulmalı! En iyisi limon sıkayım!". "Annneeeee, nerede bu senin sıkacağın! Daha dev bardaklarımız yok muydu bizim?"." GNC'lerim? GNC'lerim?! Tartı neredeydi peki?" Hatırladım, aşağı kattaki tuvalette! Koştum! "Annnnnnnneeeeeeee, bu tartı çalışmıyor amaaaaaaaaaa!". Nemden pilleri mi bozuldu ki bunun! E ama 52,5 kg'mı görmek istiyordum!! Neyse, vardır bunda da bir sebep. Tanrı tatilde tartılmamı istemiyor olsa gerek!


Neyse limonlu suyumu hazırladım! Bir tanede Mamişkom'a yaptım, e başlasın derin anne kız sohbeti.. Kahvaltımızı birlikte hazırlarken, baktım şahane bir tam tahıllı köy ekmeği! Altın bulmuşcasına boynuna atladım Canım Mamişkomun! Meğer köşedeki ekmekçide hep olurmuş da bilmez mişim! Heyoooo.. En sevdiğim o uzuuuuun kahvaltılara daha da keyif geldi şimdi!


Geldiğimi duyan yazlık arkadaşlarımdan kim varsa arayan arayana! Akşama program yapıldı! Geçen yaz hamile haliyle bile incecik olup, sahillerde bikiniyle dolaşan "Cesur Sıska"'larda rakı mangaldayız! Ondan farkı olamayan kız kardeşi de burada! Bizim doğumdan sonra 3 ayda eski formuna dönen, hem sıska, hem uzun, hem sarışın "Bayan Vücut" da buradaymış! Ha, geçen yaz 45 kiloya inerek rekor kıran "45'lik Sıska" yeni doğum yaptığı için, bebişi uyutur uyutmaz bir uğrayacak! Bu arada, herkeslerin çocuğu mu olmuş? Bana mı öyle geldi?!!! Ben mi kaldım tek??!! Neyse, bu konuyu derhal geçelim!

Çocukluğumdan beri bu sıskalarla geçen yazları bir düşünüyorum da! Sahile inmemek için uydurduğum bahanelerin hatti hesabı yok! Sonradan aramıza "Koca Totolu" karıştı da, azcık tenim güneş gördü!

Akşama ne giymeli? Şu valizimi yerleştireyim, bulmalı en ince göstereni! Yorumları merak ediyorum! "Sen zayıflamışsın!" diyen olur mu acaba?


Ben yine de siyah elbisemi giyeyim, ilk gün için! Dolgu topuk hasır siyah ayakkabılarımı taktım mı ayağıma...

Mangal yakılmış çoktan! Herkesler burda, tam bir İtalyan ailesi sofrası! E anneler ve babalar da var işin içinde! Bitmedi bunların "Kocaman olmuşsun!" gururları!!! Torunlar da ortaya çıkınca, şimdi "ahh sizler de böyleydiniz"'ler başladı! Herkesler biriileri ile özlemini gideriyor!!! "Ooooo" deyip ayağa kalkmalar olunca, birileri daha bahçe kapısından göründü anlamına geliyor! "E haydi o zamanla" kadehler havalanıyor! Bayram gecesi bizde böyle kutlanıyor!

2 tane biftek ve yanına aldığım bolca salata ile keyfim şahane! Bir ara, "Bayan vücut" yanına yaklaşıyor! "Zayıflamışsın, şahane gözüküyorsun!" diyor! Bir gururla "Gerçeten mi?!" diyerek, tekrar etmesini 4 kulak dinliyorum. "Cesur Sıska"'dan hiç yorum yok! Ama koşturuyor yavrum, ev sahibesi ne de olsa! Da, yine de bir yorum yapabilirdi sanki!?!




"45'lik" gelemedi henüz! Onu merak ediyorum! Biraz kıskançtır! Hırsından zayıflamıştı zaten. 2 yıl önce burnunu da yaptırmıştı. Çılgın.
Bizim "neler yaptın?" sohbetleri devam ederken çıka geldi!
Kucaklaşmalar derken, şöyle boydan bir süzüp, o meşhur kıskanç edasıyla "Biraz zayıflasaymışsın!!!".

E bunun üstüne ben bir cila da çeker, misler gibi uyurum!



22 Temmuz 2013 Pazartesi

Haftasonu Kaçamak Coşkusu

Cuma akşamından İzmir'den benim makyajla denize giren Sıska Kokoşum ve kocası geldi. Bizdeler tüm hafta sonu! Eskiden olsa, bir hafta öncesinden dar ederdim hayatımı: "Bunun yanında ne giyilir?","Bunun yanında ne giyilir?",  "Bunun yanında ne giyilir?",  "O olmaz, yok bu olmaz?", "Uffff ya ufffffffff!"..

Hiç de öyle olmadı! Eeee boru değil! Belden tam 9 cm inceldik herhalde! Keşke totoyu falan da ölçseydim! Ama kotumu akşam düğmesini açamadan çıkarabiliyorsam, e kemerin daha önce hiç kullanılmamış olan bir dar deliğine terfi ettiysem, zaten oradan da bir 10 cm gitmiştir! :-)
Şimdilik, Sıska Kokoşum kadar olmasam da, yakındır! ;-)

E arkadaşlarım gelir de yeme içme olmaz mı?! Benim yemek içmek dışında eğlence anlayışı olan bir tane bile arkadaşım yok ki?!

Aldık coşkuyu.. Bardak altı lahmacunlar mı dersin? Şaşlık'tır, Paşa Kebapları' dır! Ballı kaymaklı, tereyağlı, ev yapımı böğürtlen reçellerine, kızarmış köy ekmeği eşliğinde serpme kahvaltılara.. Deniz mahsullü linguini ile yaptım kapanışı!

İlk defa hiç pişmanlık hissetmiyorum! Pazar akşamı, ertesi gün yeniden başlamanın heyecanıyla mışıl mışıl uyudum.

Ha, adımlarımdan vazgeçmedim ama! Farkında değiller de, 10,000'er adım attılar hepsi! Sıska Kokoşum, babet almak zorunda kaldı; tabi ki de zımbalı.

Yürümek güzeldir!





13 Temmuz 2013 Cumartesi

Gün 90: Lucca'da pH damlası içen kız!

Tatile kaldı: 26 gün

Günlerdir atlatıyorum tüm arkadaşlarımı. Zira, en yoldan çıkaran yeme içmeler onlarla birlikte gerçekleşiyor. Ödüm kopuyor cebim çalınca. "Çok işim var tatlım, sonra arayacağım seni!". Bunu artık yemeyen can arkadaşlarımdan gelen WhatsApp tacizleri şöyle:

"Neler oldu bir bilsen! Acil buluşmamız lazım!"
"Dünyayı sen mi kurtaracaksın? Bu kadar çalışma olmaz ki?!"
"Kızım, iyi misin? Her şey yolunda mı? Endişeleniyorum! Ara!"
"Sen bir haltlar karıştırıyorsun ya, hadi hayırlısı!"

Ve sonunda Dilara:
"Kızım, onu bunu anlamam! İş çıkışında alıyorum seni! Kapıda seni görmezsem rezalet çıkarırım haberin olsun!!!!!"

Dilara bu, yapar! Telaş bastı beni. Hiç olmazsa yemek olayını atlatayım! Tamam buldum. Benden cevap:
"Çok önemli bir mailim var bugün mutlaka atmam gereken. 21:00'da işim biter!"

Dilara: "Şahane! Sen arabayı bırak, biz taksiyle geçerken seni de alırız! Kızlara da haber verdim! Öptüm!"

Gidişat anlaşıldı: Didem, Çağla, Dilara ve Ben, Klasik bir Lucca akşamı.

Neler içildi artık siz tahmin edin. Bir ara, "Chili Mojito'ma çantamdaki pH damlamı damlatsam işe yarar mı? En iyisi direk bu damlayı içmek!" diye kafamdan geçirmedim değil. Yaptım mı yoksa???!!!!



4 gecedir guruldamalardan uyuyamayan ben, elimde Alkali Su şişemle yatağıma bayılmış kalmışım.





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...