restoran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
restoran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Temmuz 2014 Cuma

"12 günde Bikini'li Tatile Hazırım!" Gün 3


Kilo: 55
Olllleyyyy 2 günde -600 gram.

Beli aynı görünce, diğer gözüm açılmadan dayadım at kılı fırçalı masajı.

Eh, baya bir zorlayacağa benzer bu yeni hormonal durum. Beden de şaşkın; benim gibi korkuyor o da anlaşılan. Bildiği en iyi şeyi yapıyor, yaşam kaynağı organlarının çevresini yağ ile koruyarak. Ona, "Yok bir şey tatlım, doğal bunlar!" demek lazım da...

E ya, ben şu GNC desteklerimi de almadım dün hiç. CLA'yı bu ara düzenli alayım.

Bir de Sassy Su'ya ihtiyacım var, da Taze Zencefil'e kıtlık mı girdi ne? Ne zamandır ne Migros ne de Macro Center da yoklar. Ben bir şekilde İstinyePark'a kaçayım öğlen. İstinye Manavı'nda vardır illa.

Sabah Yogası dün gibi.

Limonlu su eşliğinde Acetyl-L-Carnitine alpha-Lipoic Acid, Triple Strenght Fish Oil +Resveratrol ve HSN formula.

08:40 2 Olgunlaşmış Muz

12:30 İstinyePark Masa'da eksik etmedikleri Himalaya Tuz ile Antrikot Külbastı ve yanına istenen yeşil salata.




Ve minik serçelere bırakılan ekmek sepeti.




Ofise dönelim. Saat 16:00'daki toplantıma hazırlanayım. Ama önce İstinye Manavı'na.

Oh be, Taze Zencefil:



O Sultandağı kirazı değil mi?! "Bir kilo saralım lütfen!" ;-)


17:30 Toplantı halinde iç ses: 
"Bu toplantı daha uzun sürer. Kaldık mı yine trafiğe?! Ama daha adımlarımı tamamlayacağım ve yogam var. Yazımı da yazmam gerek!
Yaz da geldi, hafiflemedi işler. Aksine lansmandır, mağaza açılışlarıdır.. Nefes alamadık bir türlü! Nefes demişken, vallahi bazen çok zorluyor bu ikizlerin olağanüstü şişkin halleri. Verdikleri rahatsızlık bazen ağlatır derecede. Mamografi bu yüzden yetmedi, "parankimi fibroglanduler elemanlardan ileri derecede yoğundur", ultrason da gerekiyormuş. Offf, Cumartesiye randevu alayım da, başlayayım şu hormon tedavisine! Hayat böyle geçmez!
Yaw bu arada, ben toplantıyı da şahanesiyle yürütüyorum, kendimle de sohbeti kesmiyorum, nasıl oluyor bu? Erdim ben galiba? Ya da kafa toptan koptu, hayırlısı...
Amanınnnnnnn, o masadakiler de neeeeee? Bunları kim getirdi? Yoksa, yoksa.. Evet, eminim! Bunlar Yummy Cupcake! Allah'ım sana geliyorummmmm!




Şu en öndeki, Original red velvet!!!
Çözüm önerileri için mikrofonu karşıya bırakıyorum ve hepsini götürüyorum!
Aman Tanrımmmmmm mmmmmmmmmm..."


Eve gelmem oldu 21:13. Bir gram halim yok! Azıcık oturayım! Yok oturmayayım! Gözümü kapatayım, plank'a geçeyim. Sahillerdeyim. 2:00 dakika üzerine Gün 1 sıralaması!


İkizlerin şişkinliği bacaklara kadar indi! Bu şişkinlikten kurtulmanın en şahane yolu Shoulderstand 'de durayım az biraz.



Selüliti bırak, varisleri bile yok eder; hormonları da dengeler; kalsiyum sentezine iyi gelir; cilt kırışıklıklarını dahi siler! Ohhhh, Shoulderstand 'lerin daim olsun kuzu!


Yapmışken, görünüş itibari ile, pek bir garip olan, amma ve lakin, geleneksel yoga öğretilerinde, "her türlü hastalığı yok eden" olarak geçen, Fish Pose 'da da durayım. En basit hali ile:




Ben bu duruşu biraz geliştireyim. Baksana millet neler yapıyor:




Duşlar, bakımlar. Toplam adımlar: 6,892


Sassy'miz de yarına hazır!



İyi geceler...



16 Temmuz 2014 Çarşamba

"12 günde Bikini'li Tatile Hazırım!" Gün 2


Öyle balkon muhabbetlerinden sonra kaçarsın tartıda işte! Amanın geç kaldım...

Limonlu su ve 30 saniye duruşlardan oluşan Chair'a eklenen Twist'ler ile tek turlu Sun Salutation.

Amanın bu ne trafik! Yahu yaza girmedik mi biz?! İBB CepTrafik: "Anadolu-Avrupa yönünde, köprü çıkışında, hasarlı trafik kazası!". Neyse, yaralı falan yok, çok şükür.

Hemen, kortizoldan uzaklaştıracak, dans ettirecek bir müzik atalım!




09:00: 2 Olgunlaşmamış Muz



12:30: Kanyon Carluccio's 'da Insalata Di Mare: Hafif acılı, limon ve zeytinyağı soslu mevsim yeşillikleri üzerinde karides, kalamar, midye ve ahtapot




Bir de deniz tuzu kullanmıyorlar mı? Hastasıyız!

Üstüne de Double Espresso keyfi.






Aman bu sefer işten tam zamanında, 17:43'te çıktım. Oh be, 18:35'te evdeyim. Koştur koştur 2 Keskinoğlu Organik yumurta kayısıya yakın rafadan haşlanır. 19:00 olmadan kaseye kırılıp, Himalaya tuzlu lüpletilir.






Yarı ne giyeceğim derdi olmasın! Bu arada, bel bölgesi gizleme ustası olduk! Şu içime giydiğim askılının üzerine bol bir şeyler geçirmek zorunda kalmadan çıkacağım günler de olacak! ;-)





Ortalık topla, renklileri makineye at derken, ne çabuk geçiyorsa saat, oldu 21:30!

Yoga mat bana gel gel eder!

Önce Taracığım'dan:



Sonra ver elini 1:30 dakikalık Plank.

Gerisi de geldi hemen dünkü halleriyle... ;-)

Ve 30 dakikalık açık havalı, gerçi şimşekler çakıyordu ya, yürüyüş.


Ay bu arada, oh bir mutlu olma sebebi daha! Benimki bayağı bir eskimişti. Bugün The Body Shop 'ta yeniden görünce, üzerine atladım. Canım vücut fırçam!




Bir de yeni SPA FIT BODY SCRUB deneyeyim dedim. İçindeki portakal parçacıkları nefis. Pembe ARINDIRICI EL PEELİNG ELDİVENLERİ 'm ile şahane ikili oldular.



Duştan çıkınca, Clarins ile "Göğüslere Dirilik" ve "İnce Hatlar için Muntazam sıkılık" Bakımlarım.

Elma sirkeli su eşliğinde Gün yazımı bitirirken, gece rüyalarıma girecek, günün Sahilde Yapılacak Hareketi olarak #42 'yi seçeyim:


"İlla üzerine bir şey giymen gerekiyorsa, o da en fazla bu olacak!"


Amanın, su derken, dün ben tamamen unuttum! Ne kadar su içtiğimi hatırlamıyorum. Yeterince içmedim belli ki! Ama bugün tam tamına 4,5 litre Alkali Su'yu şahanesiyle hüplettim. E malum, her bir egzersiz için su eklemek lazım gelir. ;-)

Hareket de demişken, toplam adım sayısı 7,036!



28 Nisan 2014 Pazartesi

Sağ yoksa Sol var! ;-)


Bakalım bu yazıyı bitirmem kaç saatimi alacak? Umarım günler sürmez!. Yok, beynimin yavaşlığından değil, :-p, şundan dolayı:




Sağ el 4. metakarap proksimal kırığı!


3 gündür, yok kutlama, yok iş yemekleri bahaneleriyle (pastalı mastalı, rakılı balıklı, geç saatlere kadar atıştırmalı) "2 haftada DÜZ bir KARIN ve İNCE bir BEL!" programımı hiç edip, birkaç dakikalık plank'ımı bile yapmazken, Cumartesi sabahı, belde yeniden 67 cm'i görünce (1 haftada belden -2 cm!), "keşke" pişmanlıklarının hemen ardından "Bu iş şahane işliyor, devam Bikini!" motivasyonu ile "Yeşilliklerimi bir koşu marketten alayım da, süper bir hafta sonu kahvaltısı hazırlayayım!" telaşında, "Ay telefonu unuttum, neyse kalsın, yok alayım mı?!" ikilemiyle sen unut sağ eli asansörün kapısında! "Ahhhhhhh, o nasıl acı be yaw!". Buzlar falan, uyuşturdu da, taş gibi oldu, şişti bu el! Yok bu böyle olmayacak! Yok duramıyorum zaten.. 

Maslak Acıbadem'de alçıya alınır sağ el, en az 10 gün hiç kullanılmamak üzere...


Kendi kendine nazar değdiriyorsun Bikini! 

"Vay be! Bu kış ne bir aksırık, ne bir öksürük, hapşırık bile geçirmedin!", "Sağlık fışkırıyor içinden!", "Dipçik gibisin valla!"...

"Valla!"'nın ardına yapıştırsana şöyle içten bir "Maşallah!"!!! :-DDD








Neyse, yapacak bir şey yok! Olan oldu! Da, dün hasta şımarıklığı ile Bayramoğlu'nda, gerçek, sıkıştırılmamış kömürde pişen, yağı yerinde, içi sulu, pembemsi nefis döneri ve tandırda pişen incecik lavaşları lüpletmeseydim iyiydi! Bir de onun nefis, ev usulü patates kızartmaları yok mu?! :-p






Gel gelelim, sağ eli dominant olan biri için sol eli kullanmak çok zor! Her işe ilk atılan hep sağ el! Alçının farkındalık yarattığı kesin! Allah'tan! Aksi olsa iyileşmez bu el! Her şeye sağ ile atılıyorsun, amanın dur diyorsun, o uzundur unuttuğun, belki de hiç bilmediğin, diğer tarafına geçiyorsun. Da, öyle hemen geçemiyorsun. Beyin bir dumura uğruyor önce, nasıl yapacağını kestirmeye çalışırken. Sol ile bir şekilde bir iş görmeye girişsen bile, sağ yerinde durmuyor, sola çabalama iznini bile vermek istemiyor.










İnsanlık tarihi boyunca, sağ el "iyi", sol el "kötü" ile bağdaştırılmıştır. Latincede sol, kötü, uğursuz, ihanet anlamındaki sinister demektir. Sağ ise dexter yani hüner, beceri ve yetenek demektir.

Bedenin sağı ve solu da aynı şeklide, bütün dillerde benzer uç anlamlara sahiptirler. Sağ el, güçlü, doğru, uygun, öncelikli, gerekli, güvenilir gibi anlamlar alırken, sol el, zayıf, ters, değersiz, sakar, ikincil anlamlarını alır.

Politikada sağ faşist, sol anarşisttir.

Kültürel olaylarda, en değerli misafir, ev sahibinin sağında oturur. Evlilik törenlerinde, ilişkiye gizli bir mesaj verircesine, damat sağ, gelin solda yer alır.

Sağ ile tokalaşma geleneği, güç gösterisinden başka bir şey değildir.


Bunların hepsi, bedenin sağına hükmeden maskülen sol beynin ettikleridir. Bu, beynin sağ ve sol yarım kürelerinin bilgiyi değerlendirme teorilerine göre böyledir. Yine bu teoriye göre, hayat, renklerritm, müzik, sanat, yaratıcılık, tutku, hayal gücü ve özgürlük, bedenin sol tarafını kontrol eden sağ beyindedir. Tarih boyunca bu sağ beyinden çok korkulmuştur!







Arşimet'e hamamda "Eureka!" çığlığını attıran yine sağ beyindir!

Solak insanların, spor, sanat ve bilimde daha başarılı oldukları da ayrı bir gerçektir.








Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından ve dehalarından olan Leonardo di ser Piero da Vinci en ünlü solaklardan kabul edilir. Ancak, bazı araştırmalar ve hikayeler, onun sağ elinde yaşadığı rahatsızlıktan dolayı sonradan sol elini kullanmaya başladığını anlatır. Rönesans dehası, dünyanın en değerli portresini Mona Lisa diğer adıyla La Gioconda 'yı, belki de sağ elinde ilerleyen rahatsızlığı nedeniyle tamamlayamamıştır. Leonardo da Vinci'nin çizim teknikleri ve o muhteşem tebessümün sahibesi hala gizemini korur.



Mona Lisa veya La Gioconda (1503–1505/1507)
Louvre, Paris, France


Yaratıcılığı geliştirmek, yani beynin sağ lobunu harekete geçirmek için en çok önerilen egzersizler arasında sol tarafını daha fazla kullanmak var. Sol ile yazmak, resim çizmek bunlardan en popüler olanları.

O, The Oprah Magazine'da yazan, Martha Beck'in çok ilginç bir egzersiz önerisi şöyle:
"Bir kağıda, sağ elinizle yazıyla "Nasılsın?" diye sorun ve cevabı sol elinizle yazarak cevaplayın! Sağ beyin size, bildikleriniz arasında bilmediklerinizi söyleyecek!"


Sordum:






  








16 Şubat 2014 Pazar

Acil Durum! Çabucanak Toparlana!

55! 55! 55,0! Ay dur saatim kalmış kolumda, onu da çıkarayım.. Yine 55! Resmen 55! Allah'ım ben naptım kendime. Ölçülerime baksam mı? Ya moralim daha da bozulursa? Bozulsun bozulsun! Aklın başına gelir belki! Tamam! Ölçüleneyim! Yüreğim kaldırmayacak. Gözlerimi kapatayım...





Hadi pazartesi uyuyamadın, mazeretin vardı.

Salı, şahane geçerken, toplantı uzadıkça uzadı.. "Ye beni! Ye beni!" diye bağıran sıcak sıcak poğaçaları tam gözümün içine girecek şekilde, neden masaya koyarsınız?

Çarşamba kızlarla "İçelim Unutalım!" akşamı! Unut, unut! Sen bu bikiniyi bu yaz unut! Yahu hepsi canım ciğerim de, arkadaşlarımın hiç birinde de iş yok bu yolculuğumda!

Bikini: "Çağlacığım, Cumartesi hava kötü ama pazar güneş açacak. Yürüyüşe gidelim mi?"
Çağla: "Oğlan'ın kursu var!"
Bikini: "E tamam, ben sana uyarım. Hangi saat istersen!"
Çağla: "Ama bütün hafta oğluşumla olamıyorum, onunla olayım!"
Bikini: "Hep birlikte ailece gideriz. Oh mis!"
Çağla: "Nerede yürüyeceğiz?"
Bikini: "Ben seni alırım evden, oradan aşağıya Baltalimanı'na iniverir, boğazda yürürüz."
Çağla: "Ne giyeceğiz peki?"
Bikini: "Rahat ne varsa! Eşofman ya da tayt!"
Çağla: "Ayy ben eşofmanla falan çıkamam öyle!"
Bikini: "Tamam aşkım, ne halin varsa gör!"

İçelim unutalım!




Ya bir de çok üzülüyorum ama. Sevinemedim bir türlü bahara benzer havalara.. Kar yağmalı! Ya en azından yağmur! Ayy, ağaçlar çiçek mi açmış şimdiden yoksa? Amanın, arı gördüm sanki? Ya, ne olacak bu dünyaynın hali?

Perşembe. Kuzumu arayayım. Çoktandır uzunca konuşmuyoruz. Biricik Maymunum! Duyan da gerçekten Maymun zannedecek! Ben, biricik, canım, bebeğim, dünya güzeli kardeşimi küçükken kızdırayım diye böyle çağırırdım. Çocukluğumuzu hatırlatır birşey işte! O dengesiz herif, yine feci yüreğini acıtmış kuzumun. Atlayıp İzmir'e gidesim var hemen şimdi! Ahhh ama ahhh.. İş var yarın! Ya bu ofis hayatını ekme durumu yok ya, daha da deliye dönüyorum böyle durumlarda. "İyiyim biraz daha!" diyor da, bilmiyor muyum içinde ne fırtınaların koptuğunu!

Artık ne kadardı bilmiyorum, tandır böreğinin hepsini götürmüşüm! O Allah'ın cezasını çiğ çiğ yeme isteğimi birazcık olsun böyle giderdim!

Nasıl uyurum ki ben şimdi?!

Cuma, Sevgililer Günü. Sen hiç bugünleri düşünme, e mi Bikini! Gün gelecek zararlı karbonhidratlar rafa kaldırılacak! Hiç akıl etme! Ön görme! Neden çıkardın ki bu Sushi geleneğini? Bir de 39 parça!!! Soya sos ve beyaz şarapla da birleşince, şiştikçe şiş!

Balık yandan yandan devam ediyor Cumartesi. Akşam yemeği Tahtasaray'dayız. Sen o, lavaşa sarılmış çöp şişlerin, tekrar ateşe atılarak, muazzam domates sosu ve yoğurdu eşliğinde, Paşa, löp löp götür!




Götür götür! Bak korkudan elin ayağın tutmuyor şimdi! Mezuraya bakamıyorsun! Artık gözümü açsam mı? Ya Bismillah! Ammmannnnn.. Derin nefes.. 69'a gelmek üzere, ama gelmemiş.. Ohhhhhhhh.. Toto ve göğüs 89'ar. E ama ben en son ölçü tabloma şuradan bakınca, 53,9 ile 69 beldeymişim! Kas yaptık demek ki! E Bikini, yine yırttın! Ama yok, bu gidişat olmaz böyle! Çabucanak toparlana!





Şöyle haftaya uzaktan bir bakınca, herşey akşam üstüne kadar şahane! #SabahlarıSquatYapıyorum , sonrası sular içiliyor. Öğle yemekleri süper. 15 dakikalık yürüyüşler de şahane! Aktifli koşturmalar gün içerisinde! İşten çıkınca bitiyor herşey! Su bile yarım kalıyor, o derece.. Yoga desen, tam bir hikaye!


Benim yazdıklarımı tekrar tekrar okumaya ihtiyacım var. Sırasıyla:

  1. "Su Hayattır!" şuradan.
  2. "Nefes Enerjidir!" şuradan.
  3. "Yürümek Güzeldir!" şuradan.
  4. "Her daim Aktifim!" şuradan.
  5. "Sağlıklı Proteinler Gelsin!" buradan.
  6. #SabahlarıSquatYapıyorum buradan.
  7. "Zayıflatan Güzellik Uykusu" da şuradan.

Ohhh be, kafaya sağlık yerleşti!


E beklediğin o 15 Şubat da geldiğine göre, şu yan yatmış Balığı yeniden Canlandırma vaktidir!






Bir kere, kimseler kusura bakmasın, buluşmalar falan yok! İşten eve, evden işe. Yoluna koyana kadar, böyle! Şu Turkcell'e yazdığım mektubu yenilesem mi? "Şu an için size yardımcı olamadığımız için üzgünüz!"'ün belki "bu an"'ı gelmiştir!

Evde zaralı ne varsa, şu an hepsinden kurtulmaca!

Suyu ben en iyisi mi, Ayşegül Hocamız'ın dediği gibi "5-10 kilo fazlası olana günde 3 litre"'ye çıkarayım! Ve Sassy'nin mucizesine sarılayım!

Mutlu eden yiyeceklere asılmaca:
  • Sabahları, muz, yabanmersini, frambuazdan oluşan mutluluk kahvaltısı
  • Sağlıklı Proteinlere mutlak devam! Öğlenleri ortalama 25 gram alabiliyorum. Olabildiğince en pembe GI'lar eşliğinde.
  • Akşam üstü, kritik: Bir Protein Shake yakışır. Yoğurt da olabilir.
  • Akşam yemeğinde Yumurta şöleni. Tabi çok geçe kalmamak lazım. Onun için en hızlısından neyse o. Saat 19:00 şahane.
İşten eve gelir gelmez mutlak hem rahatlatıcak hem de odağımı canlandıracak, şu nefis nefes egzersizini yapayım. Yoga Mat'ımı eve girer girmez gözüme ilişecek bir yere bırakırsam, tetikleme gerçekleşir.


Hemen ardından yemeğe oturmadan, bir adet Sahilde Yapılacak Hareketler buluna. 

Adımları 6000'e çıkarıyorum. Öğle yemeğinden sonra 15 dakikalık yürüyüş ve ofis içinde sebepsiz ayaklanma ve dolaşma hareketleri ile gündüz 3500 adıma yaklaşabiliyorum. Akşam yemeğinden sonra da bir 20 dakika yürüsem, tamamdır!

#SabahlarıSquatYapıyorum full gaz ileri!

Gelelim uykuya. 23:00'te yatma fikri, gece 01:00-02:00'den önce yatmayan birine fazla büyük adım oldu. Hatırla, sağlıklı alışkanlıklar minik adımlarla kazanılır. Bu hafta için hedefi 24:00 öncesi yapalım.


Oley. Haftanın Yoga'sı yağ yakan cinsten. Her 2 yöne tüm rutin 2'şer kere.


Tablom da şöyle:
E haydi o zaman!
  



14 Ekim 2013 Pazartesi

Yemek Israrcıları ile Baş Etme Yöntemleri

Tatil gibisi yok! Şu 3 günü kendime ayırdım. Sonra ver elini anne kucağı..

Tam bir Bayram havası olacak! Yemekler çoktan planlanmış, alt hazırlıklar bitmiştir. Büyük dayım da geliyor ki.. Annem ve Teyzemler coştukça coşacaklar! Tatardır kendileri.. Hamurun deli çılgın çeşitliliğe ulaştığı bir mutfak: En sulu içten Çiğbörek, en ateşli kızartmalısından Kıygaşa, sıvı yağ ile elde açılan ve fırınlanan Cantık, en az 20 kattan oluşan yırtılmak üzere ki incelikten yapılan Baklava.. Çeşit çeşit Kobete'ler..
Oyy oy oyyyy..

Sadece bununla bitse! Annem'in can arkadaşları, benim ünlü Altın Kızlar, da başlamıştır hazırlıklara.. Bir de bunlar pek şirin komik! Yarış ediyorlar aralarında. "Ben kızıma şunu yaptım!", "Ahh kuzucum, bunu nasıl da özlemişsindir!", "Yarın da bendesiniz! Kızıma neler hazırlayacağım neler!"..

Hayatımın en değerli varlıklarına nasıl "HAYIR" diyeceğim ben!!!!!!




İş yerindeki Sabotajcılar ile baş etmek kolaydı! Nasıl da haykırmıştım, yine bir yurt dışından gelen sevgili iş arkadaşımın çikolata ikramına.. Sağlıklı, yepyeni bir hayata başlamışım! O zehirli GI bağımlılığından kurtulmak için ırgat olmuşum!!!! Sabote edeni ezmem mi??? Neye uğradığını şaşırmıştı zavallım! "Deli bu be?!" dedi, büyük ihtimal!

Sonrasında..  Daha herkesler uykulu, afyonu patlamamış halde ofise varmışken, benim deli müthiş enerjime dayanamayan yine aynı zavallım, "Sabah sabah, bu ne kafası?"'yla saygı duyar oldu!

Pet şişedeki Sassy Su'yuma, öğle yemekleri tabağımı uzunca hazırlama titizliğime, ikramlara "Ne tatlısın. Bayılırım. Ben birazdan alayım!" geçiştirmelerime (Zira, bu, karşındakini kırmadan ve 2. ısrara izin vermeyen müthiş bir Baş Etme, zaman kazanma Yöntemi), pek bir alıştılar. 5 tanesi Sassy Su tutkunu oldu şimdi! Bir tanesinin annesi, bana her gün dualarını yolluyor! Yemeğimin fotoğrafını çekmeyi unuttum gibi oluyorsam, uyarıyorlar! 3 gün önce de diğeri, "Tabağımı seninki kadar güzel hazırlamış mıyım?".


Henüz "sevgi" bağı geliştirmediğin, Yemek Israrcıları ile Baş Etmek, çok daha kolay! İkram ve ısrarlara "HAYIR" demek, henüz bize öğretilen "KABALIK" seviyesini almamıştır! Ha, yeni iletişime girdiklerin zaten seni "Bu böyle" şeklinde kabulleniveriyorlar!



İskender'i pidesiz servis edilmesini istediğimde, her seferinde garson, şaşkınlıkla, defalarca "Pidesiz?" sorgulaması yapıyor! İskender dediğin pidesiz olur mu hiç?! "Yanında, ayrıca getireyim hanfendi!". Net ve en tatlı tavrımla, "Diyetteyim! Almayayım, çok teşekkür ederim!" hemen işe yarıyor! Yine de bazen bir burukluk seziyorum. Garson servisi getirdiğinde, "Tam istediğim gibi olmuş! Şahane!" diyince gönlünü alıveriyorum. Hesap öderken, "Güzel etinizin doyasına keyfine vardım! Bayıldım!" ile de sonraki gelişime zemin hazırlıyorum ki, artık ne zaman oraya gitsem, o benimkinin uzaktan, "Hanfendinin pidesiz iskenderini hazırlayın!" coşkusuna sebep oluyor!

Geçen iş yeri kafeteryasındaki, tatlı mı tatlı, yanakları al al, servis yapan tonton teyzemiz, dayanamadı: "Kızım, dikkat ediyorum, aferin yoğurtlar çok sağlıklı, ama be güzel kızım, hiç pilav, makarna, ekmek yemiyorsun! Zayıfladın bak, azcık pilav vereyim türlünün yanına!". Sıra da çok, arkada bekleyenler, "Yok yok almayayım!". Bir mırıldandı ki arkamdan! Kızdı belli ki.. Dayanamadım, onun da işi bitince, aldım karşıma uzun uzun Şu Karbonhidrat Meselesi' ni anlattım. Ertesi öğlen, mercimek çorbasından alayım dedim de bizim tonton: "Yoooooooook kızım, bundan sana vermem! İçinde un var!". Kucaklayıp öptüm...





Ama bu iş, en sevdiklerine, canlarına, dostlarına, ailene gelince, hiç de kolay değil! Aksine çok zor! Aslında hepsinin, 10 numara 5 yıldız destekçin olmasını bekliyorsun da, en baş etmesi güç, en zor "HAYIR" diyeceğin Yemek Israrcıları maalesef onlar!

Zira, "diyet", yoksunluk, kısıtlama, zavallılık ve mutsuzluk hal durumlarıyla bağdaşmış bir kelime!!! Kurtarmak istiyor tüm sevdiklerin seni bu esaretten... Nasıl kırılır ki onlar şimdi?!

E bir de yıllarca, "Bayılıyorum senin bu tavuklu patatesli böreğine!", "Senin Mekik'lerin yanında Liva'nınkiler halt etmiş!", "İtalya'da yok böyle pizza!", "Böyle sufle, ben diyen balık restoranlarında bulamazsın!" cümleleriyle ateşli aşkını göster dur, şimdi "Tarzım değil, hıh!" mı diyeceğim??? Kim inanır?!

Süper bir fikir geldi aklıma.. Neden daha sağlıklı yiyecekleri beyinlerine kazımıyorum ki ben?! Hemen şimdi hepsini arıyorum. "Ben geliyorum, beni özlediniz mi? Neler hazırlayacaksın banaaaaaaaaa?" şımarıklığın arkasına, "Senin Kısırını bir özledim ki!", "Geçen mercimek köftesi yedim, senin yaptığın gibisi yok!", "Torbada tavuk!", "Yeşil Salata!", "Zeytinyağlı!". Yeni sevdiğim şeyleri onlara aynı ateşli aşkla hissettirmek lazım. Böylece bunlarla mutlu olduğumu onlara göstermiş, şefkat ve sevgilerini doyasıya akıtmalarına izin vermiş olurum. Herkesler mutlu! ;-)





Zaman ve sabır varsa, uzun uzun Yepyeni Hayatını, Sağlıklı Beselnme'yi anlatmak en şahane kökten çözüm..

Annem, yıllarca, "Bugün ne yedin aşkım? Aaaa ama çok az yemişsin! Şimdi hemen kendine bir şeyler hazırla! Olmaz öyle!" diye her Allah'ın günü arayanlardan. Onu ikna edip, destekçim haline çevirmek için her gün sabırla, bazen o sabrı bulamadım ya, beslenme şeklimi anlattım durdum. Karatay Teyze'yi anlattım. Zehirli karbonhidratları saydım. Alkali olma durumunu anlattım. Yok! Yılların inançlarını değiştirmek hiç kolay değil. Sonra baktım olmuyor, geçtim bilimsel detayları, sağlıklı beslenmenin bana ne şahane şeyler kattığını anlatmaya koyuldum. "Merdivenler'i koşarak çıkıyorum artık Mamişko!", "Sabahları zımba gibi uyanıyorum Annecim!", "Hipoglisemiden eser kalmadı Birtanem!", "Sesimdeki enerji oralara kadar geliyor değil mi Güzeller Güzeli?"..

Ve bu yaz, uyandığımda Limonlu Su'yum hazır ve ekmekçiden Tam Çavdar Ekmeği keşfedilmiş günlere geldik! Bu arada, kendi de başladı Limonlu Su'ya.. ;-)))

3 hafta önce, "Şu ingiliz karbonatlı suyu ne kadardan yapıyorduk?". Belli ki Altın Kızlar, alkali olmaya karar vermiş! :-)))



Özetliyorum! Kimseyi kırmadan, en tatlı şekliyle İkram ve Yemek Israrcıları ile Baş Etme Yöntemleri:

  1. En yakınlarıma "Diyet" lafının konusunu bile etmiyoruz!!!! Gurbette yaşıyoruz, bir de yemek yoksunluğu yaşadığımızı zannetmelerine izin vermiyoruz! Hele hele "Ahh aslında bayılırım tüm bu poğaça, börek ve keklere de, cezalıyım, dokunamam!" imajını hiç vermiyoruz!
  2. Olabildiğince çok sağlıklı yemekler üzerine aşkımızdan bahsediyoruz! Bilinç altlarına, pembe GI'larla nasıl da mutlu olduğumuzu iyicene yerleştiriyoruz.
  3. Çikolatalar, şekerler, tatlılar havalarda uçuşuyor olacak!  Bu tür ikramları geçiştirmek için şahane bir taktik: "Çok teşekkür ederim. Çok severim. Ben birazdan alayım." O zaman geçer ve öncelikle ben ve herkes konuyu unutur gider!
  4. Tabağımı kendim hazırlamam en stratejik nokta! Onca Tatar böreğinin içinde, illaki salata ve vazgeçilmez kavurma olacaktır! Totoyu kaldırıp, evin kızı edasıyla yardım ederken, kendimize de en şahanesinden tabağımızı hazırlıyoruz!
  5. Küçük beyaz yalanlar, "Ellerimle yaptım?", "Sana hazırladım!", "Mutlak denemelisin!"'lere şahane çözüm: "Oooo ben dayanamayıp, götürdüm bile ondan! Şahane olmuşlar! Ellerine sağlık!"
  6. "Ben kendim şekerim! Daha fazlasına ne gerek! Değil mi?" türü esprileri de sık sık patlattık mı?!

Son olarak, kendime BEL'li hedeflerimi her daim hatırlatacak bir iPhone wallpaper hazırladım ki, farkındalık mümkün değil kaybolsun!!!










24 Temmuz 2013 Çarşamba

Gün 100: La la la la la na na na

Ben bu hafta sonu coşkulu kaçamağını, bir günde üstümden atarım demedim mi? Ben bu işi çözdüm!

Kilo: 55,9 (tahminim bir günde 2 kg gitti!)

Daha güzeli: Belden 1 cm daha incelmişim!

La la la la la na na na
La la la la la na na na
I find a way to block it I go
La la la la la na na na
La la la la la na na na
I find a way to block it, oh
La la la la la na na na
La la la la la na na na
I’ve found a way to block it I go
La la la la la na na na
La la la la la na na na


Dilimdeki Sam Smith'in bütün gün düşürmediğim şarkısıyla, gelelim bugün ne yediğime:

Sabah kahvaltıda 1 muz ve 1 litre İngiliz Karbonatlı su ile GNC desteklerim.

Öğlen kendime bir Deniz Mahsulü Ziyafeti: Zuppa di Pesce. Hala tadı damağımda...



Gün içinde 1 bardak yeşil çay.

16:30 gibi 2 Wasa Sandwich tabiki de %100 tam tahıllısı.

18:00 olmadan hemen önce bir avuç çiğ bademim.

Gün içinde ve spor eşliğinde 2 litre daha İngiliz Karbonatlı suyum.

Akşam yatmadan da dev bardak, Kemal Kükrer'in Organik Elma Sirkeli Alkali suyum.





Günün incelten ve müthiş hissettiren yogası:




Ve üstüne 10,000 adımı tamamlama yürüyüşü...




E o zaman bana:

La la la la la na na na
La la la la la na na na
I find a way to block it I go


13 Temmuz 2013 Cumartesi

Gün 90: Lucca'da pH damlası içen kız!

Tatile kaldı: 26 gün

Günlerdir atlatıyorum tüm arkadaşlarımı. Zira, en yoldan çıkaran yeme içmeler onlarla birlikte gerçekleşiyor. Ödüm kopuyor cebim çalınca. "Çok işim var tatlım, sonra arayacağım seni!". Bunu artık yemeyen can arkadaşlarımdan gelen WhatsApp tacizleri şöyle:

"Neler oldu bir bilsen! Acil buluşmamız lazım!"
"Dünyayı sen mi kurtaracaksın? Bu kadar çalışma olmaz ki?!"
"Kızım, iyi misin? Her şey yolunda mı? Endişeleniyorum! Ara!"
"Sen bir haltlar karıştırıyorsun ya, hadi hayırlısı!"

Ve sonunda Dilara:
"Kızım, onu bunu anlamam! İş çıkışında alıyorum seni! Kapıda seni görmezsem rezalet çıkarırım haberin olsun!!!!!"

Dilara bu, yapar! Telaş bastı beni. Hiç olmazsa yemek olayını atlatayım! Tamam buldum. Benden cevap:
"Çok önemli bir mailim var bugün mutlaka atmam gereken. 21:00'da işim biter!"

Dilara: "Şahane! Sen arabayı bırak, biz taksiyle geçerken seni de alırız! Kızlara da haber verdim! Öptüm!"

Gidişat anlaşıldı: Didem, Çağla, Dilara ve Ben, Klasik bir Lucca akşamı.

Neler içildi artık siz tahmin edin. Bir ara, "Chili Mojito'ma çantamdaki pH damlamı damlatsam işe yarar mı? En iyisi direk bu damlayı içmek!" diye kafamdan geçirmedim değil. Yaptım mı yoksa???!!!!



4 gecedir guruldamalardan uyuyamayan ben, elimde Alkali Su şişemle yatağıma bayılmış kalmışım.





1 Temmuz 2013 Pazartesi

Gün 78: Ey Stres; El mi yaman, Bey mi yaman!!!

Canıma okudu bu yoğunluk, koşuşturma, iş yetiştirme çılgınlığı!

Son 3 haftadır halim ortada! Ancak, çarşamba akşamı itibari ile olay tamamen koptu! Her akşam iş yemeği, öğlenleri toplantı halinde devam eden sözde yemekler.. 

En sevdiğim mekanlardaydık gerçi; Rumelihisarı İskele Restaurant, cuma akşamı Bebek Balıkçısı ve elbette Anjelique. Nedense, ne yediğimden ne de içtiğimden keyif aldım. Bu benim için olağanüstü garip bir durum! Keyif almak, kafayı tam tamına dağıtmak için gittiğim yerler, bana zülüm geldi!

Her neyse, Cuma akşamı gece 03:00'te yorgunluktan ağlarken buldum kendimi. Facebook Buddy'm Hülyam'ın desteğiyle toparladım da uyudum. Sabah, daha "Kargalar Botunu Giymeden" uyandım. "İşler kaldı" telaşıyla, tüm gün Notebook başından ayrılmadım! Ne yedim, ne içtim Allah bilir! Sassy Su'yu bırak, su içtiğimden bile emin değilim.

Pazar sabahı yine fırladım yataktan kargalarla. Notebook başına geçtim. Bir raporu bitirip mailimi attım. Sonra bir anda içim "YETER BE!" diye haykırdı. Attım kendimi dışarı. Pazar kahvaltısı da mı yapmayacağım yani. Alışverişime çıktım.



Tam kahvaltımı hazırlayacağım, haftalardır Kahve keyfi yapmadığımı hatırladım. Double kare Türk Kahvemi içtim, o bildiğiniz ünlü balkonumda!


Kahvaltıyı bir anda unuttum. İçimden tüm bu çılgın Kortisol'a haddini bildirmek geldi. Kendi kendime: "Ey Stres; El mi yaman, Bey mi Yaman!!!" diye haykırdım ve "Canına okuyacağım senin!!".

Kaptığım gibi iPad'imi gerekli dergilere üye olup, var olan hangi egzersiz varsa hepsini yaptım!!!





Bunlar da yetmedi, hırsla yürüyüşe çıktım! Galiba bir ara "Ben senin o bildiğin kızlardan değilim!" diye haykırdım! Sitede duyan oldu mu bilmem! Hayır konunun, erkek arkadaş ile hiç alakası yok da, nasıl anlatılır zaten hiç bilemezdim! Bir insanın içi bu kadar mı rahatlar, ohhhhh tüm hırs böyle mi güzel atılır?!!!


Velhasıl, bugün en büyük düşmanla çılgınca bir savaşa girdim. Ben ayaktayım! Deli rahatladım!

Ben o bildiğin kızlardan değilim, cancağızım stres!!!! :-))))))



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...